McKinsey...
Birçoğumuzun değil ne olduğunu, okunuşunu dahi zor telaffuz ettiği beynelmilel danışmanlık firması şaka maka kısa sürede bir kuruş harcamaksızın reklamını da yaptı vesselam. Yazılı basınımızın önde gelen entelijansiyasından az da olsa bu gelişmeyi destekler niteliğinde yazı kaleme almış oldu. Birçok yazar gibi Sabah gazetesinin iki önemli ismi Salih TUNA ve Hilal KAPLAN'da Bakan ALBAYRAK'ın açıklamasıyla beraber bu gelişmenin yerinde ve gerekli olduğundan yana fikir beyan etmişlerdi. Bakan'ın, Kökü Amerikan, dalları cihanşümul olmuş bu global firmadan fikir, öneri, tavsiye, öğüt, telkin, nasihat, tembih ve de akıl fikir alacağızı özetleyen çıkışı sonrası acizane bir yazıda ben kaleme almıştım.
Yazdığım yazı ki birileri Başkan ERDOĞAN'ın Kızılcahamam istişare ve değerlendirme toplantısındaki çıkışı ile birlikte ağız değiştirse de ben hala aynı fikirdeyim. Sahi neydi fikrim öyle ya... Biz bu kafayla gidersek askere[...] mecazındaki gibi yaşamaya devam ettikçe McKinsey'den fikir alsak ne olur almasak ne olur" demiştim. Çünkü biliyorum ki bahsi geçen danışmanlık firmasına "Go Home" desek bile değişen hiçbir şeyin olmayacağı gerçeğidir. Hani ağız birliği etmişçesine bu firmaya gebe kalmanın vatan hainliği olduğu, kozmik odamızın şifreleriyle bir anahtarlarının adamlara teslim edileceği, hatta ve hatta ülkemize kundağa sarılı bir kayyum atandığını dahi söyleyenler olmuştu. Her ne kadar yazımda hem Bakan'ın tavrına hem de McKinsey denen firmanın gelişine nötr kalsam da benim dikkat çektiğim şey başkaydı aslında.
Ülkemizin neredeyse bütün il ve ilçelerine kadar sızmış FETÖ militanlarının, gezicilerin, PKK sempatizanlarının, DAEŞ hayali kuran ahmakların, Can DÜNDAR gibi satılmışların, adalarımızda cirit atan satılık istihbarat elemanlarının, bizimle aynı adı ve kimliği taşıyıp kapalı kapılar arkasında gizli haber servislerince beslenen hainlerin, gövdesi burada olsa da zihni İsrail'de boy süren masonların ve daha birçok belanın kol gezdiği Anadolu topraklarında Mc Kinsey'e ne gerek var ki zaten. Hem bütün bunlar yetmiyormuş gibi doların fırlamasına altın bulmuş gibi sevinen madrabaz ülke sevdalılarının(!), üç liralık maliyet artışına beş lira daha ekleyerek ülkesinin insanına kazık atarak parasına para kazandırmanın hesabındaki patron Ahmetlerin, İş adamı Mehmetlerin, komisyoncu-kabzımal Alilerin ve de toptancı Velilerin yaptıkları yanında McKinsey'den yiyeceğimiz kazığın lafımı olur.
Azıcık ekonomiden anlamasak dahi Ecevit-Sezer işbirliğiyle startı verilen 2000 krizini yaşamış olanlar bilir ki bu ve buna benzer ecnebi menşeli akıl hocalarının bildiği tek şey onu kıs buna ver, bunu kıs ona verden ibarettir. Dahası benim derimi yüzüp sana senin derini yüzüp bana yama yapmanın İngilizcesidir yapacakları ya da yaptıracakları. Diyeceğim o ki hala aynı fikirdeyim. McKinsey denen firmanın gelişi nasıl ki bize korktuğumuzu yaşatmayacaksa; daha gelmeden gidişiyle de umduğumuza nail olmayacağız.
Kimse kusura bakmasın. 15 Temmuz gecesi ben ve benim gibi Anadolu çocukları ardına bile bakmaksızın karanlığa koşarken birileri bankamatiklere seğirtti. Ensesi kalınlar milyonlarca dolarının akıbetini merak edip bankacı ağabeylerini aradılar. Öyle ki içleri rahat eder etmez vurup kafayı yatıverdiler yalılarında, rezidanslarında ve de malikanelerinde. Milyonlar ölüme meydan okurken kimi milyonlar da uçakların kalkış saatine baktılar telefonlarıyla ki duruma göre hava meydanlarından yurt dışına sızmanın hesabını yaptılar. Sahi nerededir ki şimdi onlar. Nerede olacaklar tabiî ki aramızdalar hem de ziyadesiyle itibar görmenin zevkini sürmekteler.
Bunlar daha ne ki! Televizyon kanalizasyonlarından evimize durmaksızın akan Hollywood zihniyetine, radyolarımızı süsleyen Amerikan usulü Blues, hip-hop, caz, rap, gospel çeşnili müziklere... Oğlumuz Muhammed'in tişörtünde; kızımız Hatice'nin askılısında New York'u resmeden figürlere, esiri olduğumuz bilgisayarlarımız hem de telefonlarımız vasıtasıyla silikon vadisinden süzüle süzüle gelen sosyal medya bataklığına... Gardırobumuza istif ettiğimiz USA armalı spor kıyafetlerimize, ayağımıza geçirdiğimiz ayakkabıdan başımıza geçirdiğimiz şapkaya varana dek... Biz zaten McKinsey doğuran millete teslim olmuş gibiyiz. Yüz yıldır bize bu hali reva gören Türk usulü siyasetçilere, bizden bildiğimiz firmalara, yazarlara iki laf etmeyi bir kenara bırakıp; kendi acınası halimizi görmezden gelmek de; bir danışmanlık firmasının bizi kısa sürede alt edeceğine inanmak da neyle izah olunur bilmiyorum, eğer ki bilen varsa beri gelsin.
Yazının başında da değim gibi... Bu topraklarda Can DÜNDAR misali binlerce tufeylinin, dini imanı para olmuş kimi zırtapoz zenginin, gönüllü ajanların, gezicilerin, fetöcülerin varlığı kadar yaşantısıyla batıya hayranlık duyan, teslim olan dahası milli postu deldirmiş milyonların McKinyey'in gönüllü şubesiymişçesine çalıştığı bir dünyada "McKinsey istanbul'a postu serse ne olur sermese ne olur?"