Meta’nın yeni gözlüğü

Meta, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla Meta Ray-Ban Display adını verdiği yeni nesil akıllı gözlüğünü tanıttı. Ray-Ban iş birliğiyle geliştirilen bu model, klasik bir gözlüğün içine küçük bir ekran, mikrofon ve yapay zekâ destekli bir asistan sığdırıyor. Açıklamalara bakılırsa, bu cihaz telefonun yerini almayacak ama telefonu cebimizde biraz daha uzun süre tutmamızı sağlayacak.

Şirketin yaptığı açıklamalar, gözlüğün “dahili ekranlı ilk Meta ürünü” olduğunu özellikle vurguluyor. Sağ camın içine yerleştirilen ufak ekran, mesajları, navigasyon yönlendirmelerini, hatta anlık çevirileri gösterebiliyor. Ayrıca bileğe takılan “Neural Band” isimli bileklikle küçük el hareketleri üzerinden kontrol sağlanabiliyor. Kâğıt üzerinde kulağa hoş geliyor, peki işin özü ne?

Telefonun yerine değil, yanına…

Meta bu gözlüğü sanki telefonun alternatifiymiş gibi konumlandırmıyor. Aksine, telefonun tamamlayıcısı. Şirketin ifadelerinde de sık sık “telefonu cebinizde bırakın” cümlesi geçiyor. Yani amaç, telefona uzanmak yerine gözlüğün ekranına hızlıca bakabilmek.

Meta CEO’su Mark Zuckerberg de bu noktada gözlüklerin, kullanıcıların yapay zekâ yeteneklerine erişmesini sağlarken aynı zamanda “anda kalmalarını sağladığını” vurguluyor. Bu felsefe, kullanıcıların sürekli dikkat dağıtıcı telefonu ceplerinden çıkarmadan günlük işlerini halledebileceği anlamına geliyor. Yani gözlük, teknolojiyle iç içe yaşamayı kolaylaştırırken aynı zamanda hayatın akışına gömülmeyi hedefliyor.

Bu vizyon, aslında günlük hayatta küçük kolaylıklar sunmayı hedefliyor. Haritadan sokak başında “sağa dön” uyarısı almak ya da yabancı bir kelimenin anlamını anında görmek… Bunlar hayatımızı devrimsel biçimde değiştirmiyor, ama dikkat dağıtan küçük hareketleri azaltıyor.

Gözlük tek şarjla 6 saat civarında kullanılabiliyor. Yani yoğun bir iş gününü şarjsız geçirmek şimdilik mümkün değil. Yanında taşıyacağınız şarj kutusu, telefonlarda “powerbank” neyse, bu gözlük için de aynı işleve sahip olacak gibi.

Ağırlık ve tasarım konusunda ise Meta özellikle Ray-Ban’in klasik görünümünü koruduğunu söylüyor. Buda, “yüzde teknoloji var ama göze batmıyor” mesajı taşıyor. Öte yandan kameranın toplum içinde nasıl karşılanacağı hâlâ bir soru işareti. Şirket, kamera çalışırken bir ışık yanacağını belirtiyor ama bunun, sokakta veya metroda yanınızdaki insanın kaygısını ne kadar azaltacağı tartışılır.

Ekranın çözünürlüğü 600×600 piksel olarak açıklandı. Bu rakam, sinema tadında görüntüler için yetersiz, ama bildirim ve kısa metinler için yeterli. Yani cihazın sınırı baştan belli; küçük işler için küçük ekran.

Neural Band bileklik ise daha merak uyandırıcı. Meta’nın açıklamasına göre bu bileklik kas hareketlerini algılıyor ve parmağınızı hafifçe kıpırdatarak gözlüğü kontrol edebiliyorsunuz.

Bir başka kritik başlık entegrasyon. Meta, gözlüğün Messenger ve WhatsApp ile uyumlu olduğunu söylüyor.

İleride Spotify, Google Maps gibi üçüncü parti uygulamalarla uyum sağlanırsa, gözlüğün günlük hayattaki yeri güçlenecektir. Ama şu an için Meta’nın kendi hizmetleri merkezde.

799 dolarlık başlangıç fiyatı, ürünün kitlelere değil, meraklılara hitap ettiğini gösteriyor. Meta, ABD’de ve birkaç Avrupa ülkesinde satışa çıkacağını belirtmiş. Türkiye şuan için listede yok. Eğer Türkiye’de resmi satış başlarsa, vergilerle birlikte fiyatın astronomik seviyelere çıkması işten bile değil.

Bu nedenle ürünün kısa vadede “öncü kullanıcı” grubuna hitap edeceğini söylemek yanlış olmaz. Gözlüğü deneyenler belki günlük hayatında kullanacak, ama geniş halk kitlelerine ulaşması zaman alacak.

Peki gelecekte ne olur?

Meta’nın basın açıklamalarında gözlüğün sadece bugünün değil, geleceğin de parçası olacağı vurgulanıyor. Önümüzdeki yıllarda ekranın daha parlak, pilin daha uzun ömürlü ve uygulamaların daha zengin olması bekleniyor. Neural Band’in de daha hassas bir arayüze dönüşmesi sürpriz olmayacaktır.

Ama bana kalırsa asıl sınav teknoloji değil, toplum. Kameralı gözlüğün yanında otururken insanların rahat hissetmesi, teknik gelişmelerden çok daha zor bir mesele.

Sonuç olarak Meta’nın yeni gözlüğü dünyamızı kökten değiştirmiyor. Telefonu tamamen cebimize kilitlemiyor, hayatımızı “bilim kurgu”ya çevirmiyor. Ama küçük adımlar atıyor; mesajı gözümüze düşürüyor, yönü fısıldıyor, elimizi biraz daha serbest bırakıyor.

Belki birkaç yıl içinde bu küçük adımlar birleşip büyük bir sıçrama yaratır.