MINTIKA TEMİZLİĞİ

0

Askerde elle yaptırılan mıntıka temizliği, ilk zamanlar mantıksız gelmişti... Onca araç gereç dururken, elle mıntıka temizliği yaptırmaları işkence gibiydi... Oysa teskereden sonra aklıma gelince ne kadar mantıklı bir şey olduğunu anladım. Elbette komutanlar süpürge ve araç kullandırabilirlerdi… Bize elle yaptırılan mıntıka, hem kibir'i yerlerde süründürüp, hem de itaati, asker olmayı öğretiyordu... Demek ki bütün o eğitimler, yat kalk sürünmeler, komutanın şahsi garezinden ve sırf eziyet olsun diye değil; bizlerin hamlıktan kurtulup, yeri geldiğinde de düşmanla göğüs göğse çarpışmanın alt yapısı idi...

Evet, komutanın bizim eğitim ve mıntıka temizliğimize ve yat kalk sürünmemize ihtiyacı yoktu. Bizim kim vurdu ya gitmememiz için, askerlik ruhuna sahip olmamız için, bütün bu yapılanlara ihtiyacımız vardı... Zaten o eğitimi görende, acemi askerden çok ama çok farklı oluyordu… Allah, bizim acemilikten kurtulmamız için, bir sürü eğitimlere, imtihanlara tabi tutuyor… Hastalıklarla musibetlerle bizi eğitiyor, dülger gibi şekillendiriyor… Yine Mevla'm, yaşadıklarımızla sabrı öğretip, şeytan ve aveneleriyle meydan muharebesine girdiğimizde kaybeden taraf olmamızı istemiyor.

İnsanların mıntıka temizliğine ihtiyacı olduğu gibi; devletlerinde mıntıka temizliğine ihtiyacı var… Şerri sıkıntıyı kendileri ortaya atmamaları şartı ile her musibet, inşallah uyanık olursak birbirimize yakınlaşmayı daha çok tedbirli davranmayı sağlayacak... İnsanın bir uzvu acıyınca dikkati oraya toplanıyor ve hatırlıyor… İnşallah sıkıntılarımız unuttuklarımızı hatırlatacak huzurun ne denli önemli olduğunu bileceğiz... Musibet insanın kibir boynunu kırdığı gibi, devletlerin ve yönetenlerin kibir kıyafetini çıkarmasına sebep olacaktır ve daha çok insanını huzurlu etmeye sevk edecektir…

Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman: "Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar." Diyor. Aslında uğradığımız musibetlerde, bilinmeyen hikmetler yanında, bu gibi yönü de var... Eğer şükür varsa, yoğruldukça insanın lezzeti artıyor... Bu hakikat yanında şu gerçekte var ki: Şekillenmek için, safileşmek için oturup Allah'tan musibet, sıkıntı istemeyeceğiz… Duamız huzur ve refah, ama gelen sıkıntıya da; vardır bir hayır diyip, Hikmet sahibine sığınacağız…

Yeryüzünde yedi milyar general var… Yaratılmış olan varlıkların omuzu en kalabalık olanı; en rütbeli olanı. Bu değerde olan insan, rütbesine göre hareket etmelidir. Normal hayatı dışında, ciddiyetini kulluk vakarını muhafaza etmelidir... Madem askeriz, her gün namazla Allaha tekmil vermeli, her gün kalbimizde ruhumuzda mıntıka temizliği yapmalı. En çabuk kirlenen insandır. Hiçbir şey insan kadar kirlenemez. Bununla beraber en çabuk temizlenende insandır. Samimi bir tövbe öyle bir temizler ki bütün yağı, kiri, pası söker atar... Bu arada çabuk kirleniyor olmak tehlikenin büyüklüğünü de gösteriyor...

Sevgili Psikoloğum: "Ey insan-ı müştekî! Sen madum kalmadın, vücut nimetini giydin, hayatı tattın, camid kalmadın, hayvan olmadın, İslamiyet nimetini buldun, dalalette kalmadın, sıhhat ve selamet nimetini gördün, ve hakeza... Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki, Cenab-ı Hakkın sana verdiği mahz-ı nimet olan vücut mertebelerine mukàbil şükretmeyerek, imkanat ve ademiyat nev'inde ve senin eline geçmediği ve sen layık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden, batıl bir hırsla Cenab-ı Haktan şekva ediyorsun ve küfran-ı nimet ediyorsun?" diyor.

Yine psikoloğumun dediği gibi; Allah bir model gibi üzerimizde kesip biçiyor… Farzı misal: bir kumaşın modacısına, terzisine itiraz hakkı olamaz… Tasarımı yapanın kesip biçmesi, her hamlesi ortaya muhteşem eser çıkartıyor… Yaşanan her sıkıntı üzerimizde kullanılan makas ve dikiş, sabır ve imanla nefis bir model olmamızı ve ebedi cennet salonlarında kreatif bir şekilde boy göstermemizi sağlayacak…

Var olabilmek öyle bir zenginlik ki, nefes alabilmek, şuur sahibi olmak bize ekstradan piyango sıkıntılar ise üzerimizde rötuşlar. Süleymaniye'deki taşlar yontulmayı göze olmasa idi, diğer taşlardan bir farkı olmayacaktı... Bizi hayran bırakan, yontulmuş taşlardır... Mevla, şekle girmeyi ve adam gibi bu dünyaya son noktayı koymayı nasip etsin…