Trend

Mücadele suresi, Mücadele suresinin okunuşu ve anlamı

Mücadele suresinin okunuşu nasıldır? Mücadele suresinin meali nasıldır? Mücadele suresi Medine döneminde nazil olmuştur. Mücadele suresi 22 ayeti kerimedir. Mücadele suresinde insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde davranışlarında nasıl olmaları gerektiği anlatılmaktadır. İşte Mücadele suresinin okunuşu ve anlamı...

Mücadele suresinin okunuşu nasıldır? Mücadele suresinin meali nasıldır? Mücadele suresi Medine döneminde nazil olmuştur. Mücadele suresi 22 ayeti kerimedir. Mücadele suresinde insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde davranışlarında nasıl olmaları gerektiği anlatılmaktadır. İşte Mücadele suresinin okunuşu ve anlamı...

Kur'an-ı kerîmin elli sekizinci sûresi. Mushaftaki sıralamada elli sekizinci, iniş sırasına göre yüz beşinci sûredir. Münafikûn sûresinden sonra, Hucurat sûresinden önce Medine'de nazil olmuştur. Sadece 7. ayetinin Mekke'de indiğine dair bir rivayet vardır. Mücadele sûresi Medîne'de nazil oldu (indi). Yirmi iki ayet-i kerîmedir. Birinci ayetinde geçen Mücadele kelimesinden dolayı sûreye, Sûret-ül-Mücadele denilmiştir. Sûrede; cemiyet ve muaşeret adabı (insanların birbirleri ile olan münasebetlerinde tut acakları yol) ve Resûl-i ekremin aleyhinde gizli teşebbüslerde bulunan yahûdîler ile bunların destekçileri olan münafıkların (iki yüzlülerin) kötülendiği bildirilmektedir. (İbn-i Abbas, Razî, Taberî)

Hakkında
Medine döneminde inmiştir. 22 ayettir. Sûre, adını ilk ayette sözü edilen olaydan almıştır. "Mücadele", münakaşa etmek, tartışmak demektir. Bir adamın "zıhar" yaptığı kar ısı, Hz. Peygambere gelerek onu şikayet etmiş ve Hz. Peygamberle de tartışmıştı. Sûrede başlıca, zıhar, zıhar keffareti gibi bazı dînî hükümler ile birtakım görgü kuralları ve mü'minlerin inanmayanlara karşı takınmaları gereken tavır konu edilmektedir.
Nuzül
Mushaftaki sıralamada elli sekizinci, iniş sırasına göre yüz beşinci sûredir. Münafikûn sûresinden sonra, Hucurat sûresinden önce Medine'de nazil olmuştur. Sadece 7. ayetinin Mekke'de indiğine dair bir rivayet vardır (İbn Atıyye, V, 272).
Konusu
Cahiliye döneminde kadın açısından büyük haksızlıklara yol açan bir boşama türü olan "zıhar"ın yanlış bir telakkiye dayandığı ortaya konmakta; gizli görüşme ve topluluk içinde birkaç kişinin baş başa verip fısıltıyla konuşması, selamlama, toplantılarda uyulması gereken nezaket kuralları ve Resûlullah'la özel görüşmelerin belirli adab çerçevesinde yürütülmesi konularında uyarılar yapılmakta; münafıkların bazı karakteristik özelliklerine değinilmekte, müminlerin –en yakınları bile olsalar– Allah ve resulüne düşmanlık edenlerle ilişkilerinde daha dikkatli davranmaları istenmektedir.

MÜCADELE SURESİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI

Mücadele 1 (Mealleri Karşılaştır): Kad semiallahu kavlelletî tucadiluke fî zevciha ve teştekî ilallahi vallahu yesmeu tehavurekuma, innellahe semî'un basîr(basîrun).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ قَدْ سَمِعَ ٱللَّهُ قَوْلَ ٱلَّتِى تُجَٰدِلُكَ فِى زَوْجِهَا وَتَشْتَكِىٓ إِلَى ٱللَّهِ وَٱللَّهُ يَسْمَعُ تَحَاوُرَكُمَآ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَمِيعٌۢ بَصِيرٌ
Allah, kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü işitmiştir. Allah, sizin sürdürdüğünüz konuşmayı (zaten) işitmekteydi. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Mücadele 2 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne yuzahirûne minkum min nisaihim ma hunne ummehatihim, in ummehatuhum illellaî velednehum, ve innehum le yekûlûne munkeren minel kavli ve zûra(zûren), ve innellahe le afuvvun gafûr(gafûrun).
ٱلَّذِينَ يُظَٰهِرُونَ مِنكُم مِّن نِّسَآئِهِم مَّا هُنَّ أُمَّهَٰتِهِمْ ۖ إِنْ أُمَّهَٰتُهُمْ إِلَّا ٱلَّٰٓـِٔى وَلَدْنَهُمْ ۚ وَإِنَّهُمْ لَيَقُولُونَ مُنكَرًا مِّنَ ٱلْقَوْلِ وَزُورًا ۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَعَفُوٌّ غَفُورٌ
İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki, o kadınlar onların anaları değildir. Onların anaları ancak, kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar (zıhar yaparlarken) hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

Mücadele 3 (Mealleri Karşılaştır): Vellezîne yuzahirûne min nisaihim summe yeûdûne li ma kalû fe tahrîru rekabetin min kabli en yetemassa, zalikum tûazûne bih(bihî), vallahu bi ma ta'melûne habîr(habîrun).
وَٱلَّذِينَ يُظَٰهِرُونَ مِن نِّسَآئِهِمْ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا قَالُوا۟ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مِّن قَبْلِ أَن يَتَمَآسَّا ۚ ذَٰلِكُمْ تُوعَظُونَ بِهِۦ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Kadınlarından zıhar yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar, eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azat etmelidirler. İşte bu hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Mücadele 4 (Mealleri Karşılaştır): Fe men lem yecid fe siyamu şehreyni mutetabiayni min kabli en yetemassa, fe men lem yestetı' fe ıt'amu sittîne miskîna(miskînen), zalike li tû'minû billahi ve resûlih(resûlihî), ve tilke hudûdullah(hudûdullahi), ve lil kafirîne azabun elîm(elîmun).
فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ مِن قَبْلِ أَن يَتَمَآسَّا ۖ فَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ فَإِطْعَامُ سِتِّينَ مِسْكِينًا ۚ ذَٰلِكَ لِتُؤْمِنُوا۟ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ ۚ وَتِلْكَ حُدُودُ ٱللَّهِ ۗ وَلِلْكَٰفِرِينَ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Kim (köle azat etme imkanı) bulamazsa, eşine dokunmadan önce ard arda iki ay oruç tutmalıdır. Kimin de buna gücü yetmezse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar, Allah'a ve Resûlüne hakkıyla iman edesiniz, diyedir. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kafirler için elem dolu bir azap vardır.

Mücadele 5 (Mealleri Karşılaştır): İnnelleziyne yuhadûnellahe ve resûlehu kubitû kema kubitellezîne min kablihim ve kad enzelna ayatin beyyinat(beyyinatin), ve lil kafirîne azabun muhîn(muhînun).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحَآدُّونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ كُبِتُوا۟ كَمَا كُبِتَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ وَقَدْ أَنزَلْنَآ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍ ۚ وَلِلْكَٰفِرِينَ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Allah'a ve Resûlüne düşmanlık edenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Oysa biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.

Mücadele 6 (Mealleri Karşılaştır): Yevme yeb'asu humullahu cemîan fe yunebbiuhum bi ma amilû, ahsahullahu ve nesûh(nesûhu), vallahu ala kulli şey'in şehîd(şehîdun).
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ ٱللَّهُ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوٓا۟ ۚ أَحْصَىٰهُ ٱللَّهُ وَنَسُوهُ ۚ وَٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ شَهِيدٌ
Allah'ın onları hep birden diriltip yaptıklarını kendilerine haber vereceği günü hatırla. Allah onları sayıp zaptetmiş, onlarsa bunları unutmuşlardır. Allah, her şeye şahittir.

Mücadele 7 (Mealleri Karşılaştır): E lem tere ennellahe ya'lemu ma fîs semavati ve ma fîl ard(ardı), ma yekûnu min necva selasetin illa huve rabiuhum ve la hamsetin illa huve sadisuhum ve la edna min zalike ve la eksere illa huve me'ahum eyne ma kanû, summe yunebbiuhum bi ma amilû yevmel kıyameh(kıyameti), innellahe bi kulli şey'in alîm(alîmun).
أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ۖ مَا يَكُونُ مِن نَّجْوَىٰ ثَلَٰثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَآ أَدْنَىٰ مِن ذَٰلِكَ وَلَآ أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا۟ ۖ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا۟ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ
Göklerdeki ve yerdeki her şeyi Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişi gizlice konuşmaz ki, dördüncüleri O olmasın. Beş kişi gizlice konuşmaz ki altıncıları O olmasın. Bundan daha az, yahut daha çok da olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka onlarla beraberdir. Sonra onlara yaptıklarını Kıyamet günü haber verecektir. Allah, her şeyi hakkıyla bilir.

Mücadele 8 (Mealleri Karşılaştır): E lem tere ilellezîne nuhû aninnecva summe yeûdûne li ma nuhû anhu ve yetenacevne bil ismi vel udvani ve ma'siyetir resûl(resûli), ve iza caûke hayyevke bi ma lem yuhayyike bihillahu, ve yekûlûne fî enfusihim lev la yuazzibunallahu bi ma nekûl(nekûlu), hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevneha, febi'sel masîr(masîru).
أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ نُهُوا۟ عَنِ ٱلنَّجْوَىٰ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا۟ عَنْهُ وَيَتَنَٰجَوْنَ بِٱلْإِثْمِ وَٱلْعُدْوَٰنِ وَمَعْصِيَتِ ٱلرَّسُولِ وَإِذَا جَآءُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ ٱللَّهُ وَيَقُولُونَ فِىٓ أَنفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا ٱللَّهُ بِمَا نَقُولُ ۚ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا ۖ فَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Gizlice konuşmaktan menedilip de, menedildikleri şeyi işleyen ve günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları görmedin mi? Sana geldiklerinde Allah'ın seni selamlamadığı selamla selamlıyorlar. İçlerinden de, "Söylediklerimizden dolayı Allah bize azap etse ya!" diyorlar. Cehennem onlara yeter! Oraya girecekler. Ne kötü varış yeridir orası!

Mücadele 9 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû iza tenaceytum fe la tetenacev bil ismi vel udvani ve ma'siyetir resûli ve tenacev bil birri vet takva, vettekûllahellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا تَنَٰجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَٰجَوْا۟ بِٱلْإِثْمِ وَٱلْعُدْوَٰنِ وَمَعْصِيَتِ ٱلرَّسُولِ وَتَنَٰجَوْا۟ بِٱلْبِرِّ وَٱلتَّقْوَىٰ ۖ وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ ٱلَّذِىٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
Ey iman edenler! Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman, günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın. İyilik ve takvayı konuşun ve huzuruna toplanacağınız Allah'a karşı gelmekten sakının.

Mücadele 10 (Mealleri Karşılaştır): İnne men necva mineş şeytani li yahzunellezîne amenû ve leyse bi darrihim şey'en illa bi iznillah(iznillahî), ve alallahi fel yetevekkelil mû'minûn(mû'minûne).
إِنَّمَا ٱلنَّجْوَىٰ مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ لِيَحْزُنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَلَيْسَ بِضَآرِّهِمْ شَيْـًٔا إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۚ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ
O kötü fısıltılar iman edenleri üzmek için ancak şeytandan kaynaklanmaktadır. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, mü'minlere hiçbir zarar verebilecek değildir. Öyle ise mü'minler ancak Allah'a tevekkül etsinler.

Mücadele 11 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû iza kîle lekum tefessehû fîl mecalisi fefsehû yefsehıllahu lekum, ve iza kîlenşuzû fenşuzû yerfeillahullezîne amenû minkum vellezîne ûtûl ilme derecat(derecatin), vallahu bi ma ta'melûne habîr(habîrun).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا قِيلَ لَكُمْ تَفَسَّحُوا۟ فِى ٱلْمَجَٰلِسِ فَٱفْسَحُوا۟ يَفْسَحِ ٱللَّهُ لَكُمْ ۖ وَإِذَا قِيلَ ٱنشُزُوا۟ فَٱنشُزُوا۟ يَرْفَعِ ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مِنكُمْ وَٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْعِلْمَ دَرَجَٰتٍ ۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Ey iman edenler! Size, "Meclislerde yer açın" denildiği zaman açın ki, Allah da size genişlik versin. Size, "Kalkın", denildiği zaman da kalkın ki, Allah içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Mücadele 12 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhellezîne amenû iza naceytumur resûle fe kaddimû beyne yedey necvakum sadakah(sadakaten), zalike hayrun lekum ve athar(atharu), fe in lem tecidû fe innellahe gafûrun rahîm(rahîmun).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ إِذَا نَٰجَيْتُمُ ٱلرَّسُولَ فَقَدِّمُوا۟ بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَىٰكُمْ صَدَقَةً ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَأَطْهَرُ ۚ فَإِن لَّمْ تَجِدُوا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Ey iman edenler! Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Mücadele 13 (Mealleri Karşılaştır): E eşfaktum en tukaddimû beyne yedey necvakum sadekat(sadekatin), fe iz lem tef'alû ve taballahu aleykum, fe ekîmûs salate ve atûz zekate ve etîûllahe ve resûleh(resûlehu), vallahu habîrun bi ma ta'melûn(ta'melûne).
ءَأَشْفَقْتُمْ أَن تُقَدِّمُوا۟ بَيْنَ يَدَىْ نَجْوَىٰكُمْ صَدَقَٰتٍ ۚ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا۟ وَتَابَ ٱللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ وَأَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ ۚ وَٱللَّهُ خَبِيرٌۢ بِمَا تَعْمَلُونَ
Baş başa konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Mücadele 14 (Mealleri Karşılaştır): E lem tere ilellezîne tevellev kavmen gadıballahu aleyhim, ma hum minkum ve la minhum ve yahlifûne alel kezibi ve hum ya'lemûn(ya'lemûne).
۞ أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ تَوَلَّوْا۟ قَوْمًا غَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيْهِم مَّا هُم مِّنكُمْ وَلَا مِنْهُمْ وَيَحْلِفُونَ عَلَى ٱلْكَذِبِ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmez misin? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler.

Mücadele 15 (Mealleri Karşılaştır): E addallahu lehum azaben şedîda(şedîden), innehum sae ma kanû ya'melûn(ya'melûne).
أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا ۖ إِنَّهُمْ سَآءَ مَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!

Mücadele 16 (Mealleri Karşılaştır): İttehazû eymanehum cunneten fe saddû an sebîlillahi fe lehum azabun muhîn(muhînun).
ٱتَّخَذُوٓا۟ أَيْمَٰنَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا۟ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِ فَلَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Onlar yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın dininden alıkoydular. Bunun için onlara alçaltıcı bir azap vardır.

Mücadele 17 (Mealleri Karşılaştır): Len tugniye anhum emvaluhum ve la evladuhum min allahi şey'a(şey'en), ulaike ashabun nar(nari), hum fîha halidûn(halidûne).
لَّن تُغْنِىَ عَنْهُمْ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Onların malları da, evlatları da Allah'a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Mücadele 18 (Mealleri Karşılaştır): Yevme yeb'asuhumullahu cemîan fe yahlifûne lehu kema yahlifûne lekum ve yahsebûne ennehum ala şey'in, e la innehum humul kazibûn(kazibûne).
يَوْمَ يَبْعَثُهُمُ ٱللَّهُ جَمِيعًا فَيَحْلِفُونَ لَهُۥ كَمَا يَحْلِفُونَ لَكُمْ ۖ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ عَلَىٰ شَىْءٍ ۚ أَلَآ إِنَّهُمْ هُمُ ٱلْكَٰذِبُونَ
Allah'ın onları hep birden dirilteceği, onların da (kendilerini kurtaracak) bir iş üzerinde olduklarını sanarak size yemin ettikleri gibi Allah'a da yemin edecekleri günü düşün! İyi bilin ki, onlar yalancıların ta kendileridir.

Mücadele 19 (Mealleri Karşılaştır): İstahveze aleyhimuş şeytanu fe ensahum zikrallah(zikrallahi), ulaike hizbuş şeytan(şeytani), ela inne hizbeşşeytani humul hasirûn(hasirûne).
ٱسْتَحْوَذَ عَلَيْهِمُ ٱلشَّيْطَٰنُ فَأَنسَىٰهُمْ ذِكْرَ ٱللَّهِ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ حِزْبُ ٱلشَّيْطَٰنِ ۚ أَلَآ إِنَّ حِزْبَ ٱلشَّيْطَٰنِ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ
Şeytan onları hakimiyeti altına alıp kendilerine Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, şeytanın tarafında olanlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

Mücadele 20 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne yuhaddûnallahe ve resûlehû ulaike fîl ezellîn(ezellîne).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحَآدُّونَ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥٓ أُو۟لَٰٓئِكَ فِى ٱلْأَذَلِّينَ
Allah'a ve peygamberine düşman olanlar var ya, işte onlar en aşağı kimselerin arasındadırlar.

Mücadele 21 (Mealleri Karşılaştır): Keteballahu le aglibenne ene ve rusulî, innallahe kaviyyun azîz(azîzun).
كَتَبَ ٱللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا۠ وَرُسُلِىٓ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ قَوِىٌّ عَزِيزٌ
Allah, "Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphe yok ki, Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.

Mücadele 22 (Mealleri Karşılaştır): La tecidu kavmen yû'munûne billahi vel yevmil ahîri yuvaddûne men haddallahe ve resûlehu ve lev kanû abaehum ve ebnaehum ve ihvanehum ev aşîretehum, ulaike ketebe fî kulûbihimul îmane ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennatin tecrî min tahtihel enharu halidîne fîha, radıyallahu anhum ve radû anh(anhu), ulaike hizbullah(hizbullahi), e la inne hizbullahi humul muflihûn(muflihûne).
لَّا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِ وَٱلْيَوْمِ ٱلْءَاخِرِ يُوَآدُّونَ مَنْ حَآدَّ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَلَوْ كَانُوٓا۟ ءَابَآءَهُمْ أَوْ أَبْنَآءَهُمْ أَوْ إِخْوَٰنَهُمْ أَوْ عَشِيرَتَهُمْ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ كَتَبَ فِى قُلُوبِهِمُ ٱلْإِيمَٰنَ وَأَيَّدَهُم بِرُوحٍ مِّنْهُ ۖ وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا ۚ رَضِىَ ٱللَّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا۟ عَنْهُ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ حِزْبُ ٱللَّهِ ۚ أَلَآ إِنَّ حِزْبَ ٱللَّهِ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile, Allah'a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. İşte Allah onların kalplerine imanı yazmış ve onları kendi katından bir ruh ile desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, Allah'ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.