MUHALEFETTEN 20 MİLLETVEKİLİ İSTİFA EDECEK

0

Dile kolay…

Tam 34 yıldır bekleniyor.

Türkiye halkı, kendisini merkeze alan, koruyan, kollayan, kucaklayan bir Sivil Anayasa bekliyor.Ülkesindeki bütün farklılıkları ayrım yapmaksızın kuşatan ve her bir bireyi 78 Milyon vatandaşla eşit kılan bir anayasa bekliyor.

Türkiye, 34 yıl önceki Türkiye'yi 34'e katladı. 1982'deki Türkiye'den en az 34 kat daha büyük bir Türkiye var. Ancak bu büyümeyi ya da büyüme iradesini paçalarından tutup aşağı çeken, apoletlilerin yazdığı, halka ait olmayan, devleti vatandaşından korumaya çalışan, ayrıştırıcı, ötekileştirici bir anayasa halen Demokles kılıcı gibi Türkiye halkının tepesinde sallanmaya devam ediyor.

Parlamanter Sistem'in yarattığı kriz, yeni bir anayasa yapmayı zorlaştırıyor. Yeni Anayasa ihtiyacı, TBMM'de grubu bulunan partiler arasında "diyalog ve müzakere"yi zorunlu kılsa da muhalefet partileri bu zorunluluk halini iktidara karşı bir "silah" olarak kullanıyor. Halkın beklentisi, aritmetik çıkmaza tosluyor. Muhalefet partileri bu çıkmazın aşılmasını "milli" bir görev olarak tanımlamak yerine, ticari bir şirket gibi davranarak, halkın talebini "kar maksimizasyonu" güdüsüne çeviriyor ve bu talepten "kar elde etmeye" çalışıyor.

HDP Limited Şirketi, halkın tamamını ilgilendiren, hatta deyim yerindeyse, oy aldığı kesimleri daha çok ilgilendiren yeni anayasaya yaklaşımını, şirketin %51 hissedarı, söz söyleme ve imza atma yetkisi olan PKK'nın menfaatlerini karşılama üzerine kuruyor.

MHP Limited Şirketi, büyümeyi asla düşünmeyen, var olanı muhafaza etmekten başka bir derdi olmayan "en tuhaf ticari şirket" olarak karşımızda duruyor. Fi tarihinden kalma argümanları yeni anayasa masasına getiriyor. Yeni anayasa yapma ihtiyacını ortaya çıkaran ontolojik sebeplerin, 82 anayasasındaki tektipçi, devletçi, Türkçü karakterin değişmemesini, hatta mümkünse sadece Türkiye'nin değil, bütün dünyanın Türk olmasını sağlayacak, daha katı, daha sert bir anayasanın yapılmasını istiyor.

MHP'nin bugünkü varlığını: "Sivil Anayasa'ya tepki olarak dünyaya gelmiş bir parti" şeklinde özetlemek mümkün.

CHP AŞ'de ise işler çok daha karışık. CHP Anonim Şirketi, birbirini tekzip eden, "180 derece fikir farklılıkları olan" sayısız ortaklardan müteşekkil bir şirket. Bazı ortaklar, şirketi yenilikçi olmakla suçlarken, diğer ortaklar şirketi gelenekçi olmakla suçluyor. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil, hemen herkes ortağı olduğu şirketi suçluyor. Her yönetim kurulu toplantısında kavga çıkıyor, çatal-bıçaklar havada uçuşuyor. Hatırlamakta fayda var. CHP'deki bu fikir çatışması Meclis'te kurulan Anayasa Komisyonu'na yansımış, komisyon üyesi 3 CHP Milletvekili 2 yıl boyunca kendi aralarında anlaşamamış, anayasanın her maddesi için faklı bir taslak sunmuştu.

Geldiğimiz noktada, Ak Parti haricindeki 3 siyasi parti de anayasa müzakere masasına "siyasi şirket" mantığıyla oturuyor. Halkın beklentisini karşılamak yerine kendi şirketlerinin beklentilerini karşılamaya çalışıyor. Haliyle Yeni Anayasa, her zaman olduğu gibi yapılamıyor.

Öte yandan bütün bu olup bitenlerden rahatsızlık duyan, kendisini şirketin "maaşlı elamanı" olarak gören Yönetim Kurulu Başkanlarından sıkılan, halkın iradesine ve taleplerine daha duyarlı, "şirketin karı/çıkarı" yerine "halkın çıkarları"nı düşünen, "milli ve yerli" Milletvekilleri de var.

Ankara kulislerinde, işte bu Milletvekilleri konuşuluyor.

Yakın bir zamanda CHP, MHP ve HDP içesinde 20 Milletvekilinin kendi partilerinin politikalarına ve özellikle yeni anayasa yapma sürecinde izlenen oportünist/pragmatist stratejiye karşı açıklama yaparak "istifa edeceği ya da sivil anayasa'ya evet oyu vereceği" konuşuluyor.

Söz konusu 20 Milletvekilinin istifası, sadece Ak Parti seçmenleri tarafından değil, bizzat kendi seçmenleri tarafından da olumlu karşılanacağa benziyor.

Zira yapılan kamuoyu yoklamalarında CHP, MHP ve HDP'ye oy verdiğini beyan eden seçmenlerin birçoğu, partilerinin yeni anayasa sürecinde izlediği stratejiyi yanlış bulduğunu ifade ediyor ve yeni anayasayı desteklediğini söylüyor.

Bu meyanda, istifa edecek veya yeni anayasaya evet diyecek milletvekillerinin Türkiye'de gündem yaratacağı, meşru ve ahlaki bir pozisyonda durmaları ve 34 yıl sonra Türkiye'nin önünü açma hususunda "aktör" olmaları halinde, her birisinin adının tarihin kadim sayfalarına "altın harflerle" yazılacağını şimdiden söylemek mümkün.

Asıl itibariyle Türkiye halkı, kendi menfaatlerinden, partilerinin menfaatlerinden daha çok ülkesinin, milletinin menfaatlerini düşünen herkesi daima baş tacı yapmış, bu şekilde bir duruş sergileyen bütün siyasetçileri bağrına basmış ve onları hiç unutmamıştır.

Türkiye tarihi, böyle kahramanlarla doludur.

Tarihin karanlık sayfalarına ya da çöp sepetine bakın, hemen hepsinin "halka rağmen/halka karşı" siyaset yapan siyasetçiler olduğunu görürsünüz.

Tarihin aydınlık sayfalarına ismi altın harflerle yazılmış siyasetçilere bakın, tamamının "halkın adamı" olduğunu, halk için öne atıldığını, risk aldığını ve cesurca davrandığını görürsünüz.

"tarihin zabıt katipleri" defteri yeniden açmış durumda.

Birileri karanlık sayfalara yazılacak…

Birileri de aydınlık sayfalara…

Önümüzdeki günlerde "karanlık sayfalara yazılmak istemeyen 20 kişi"nin varlığına tanıklık edeceksiniz…

Twitter: @bayramzilan