“Bir taraftan da ediplerimiz ve gençlerimiz arasında bir anket açarak, bu mevzuu aydınlatmağa çalışıyoruz.
“Mes’ele şudur: Akif milliyetçi bir şair midir? Dinci bir şair midir?
“Bazı gençler istiklâl marşını yazdığı için, bazı harp sahnelerindeki kahramanlıkları terennüm ettiği için Akifi milliyetçi şair olarak telâkki ediyorlar. Diğer bazı gençler de onun dinci bir şair olduğunu iddia ediyorlar.
“Kıymetleri olduğu gibi ölçelim ve vakalara hakikî kıymetlerini verelim:
“Şair Akif bir halk şairiydi. Halkın arasına giren, onun dertlerini şiire döken, cemiyetin hayatile yakından alâkadar olan büyük ve kuvvetli bir şairdi. O, gül ve bülbülden değil… [bu kısmı okuyamadık] bir şairdi. O, güzel yazmak, yahut şiir yazmış olmak için değil, idealine hizmet için şiir yazardı. Onun bütün şiirleri idealinin birer ifadesidir.
“Akifin ideali dindi. O dindar bir adamdı. Şapka giymemek için vatanını terketmeğe razı olmuştu. İstiklâl marşında bile İslâm timsali olan şanlı Hilâlden bahseder. Çanakkalenin topraklarını sıkınca Şüheda fışkıracağını söyler.
“Fakat idealist bir dindar olmak Akif için bir zaaf sayılamaz. Her idealist adam hürmete lâyıktır. Yalnız o, bugünkü neslin, inkılâp neslinin şairi değildir. O, ne milliyetçiliğe, ne de inkılâba inanmıştır. O, bizim ideallerimize inanmadığı için de bizim neslin şairi değildir.
“Gençlerin bu ince farklara dikkat etmelerini istemek hakkımızdır.” (“Günün Meseleleri: Şair Akif Hakkında Bir İki Söz”, Tan, 4.1.1939, s. 5)
Tan’da, Mehmed Âkif’e “menfî rûhla hücûm eden” son makâle: “Biz Laik bir milletiz! Âkif ve temsîl ettiği zihniyet bugün artık târihe karışmıştır!”
Biraz yukarıda Mehmed Âkif’i müdâfaa eden makâlesini naklettiğimiz Muhtar Sencer’in tâbiriyle, o günlerde, Tan’da, “ona menfî rûhla hücûm eden” son makâle, Gazetenin 5 Ocak 1939 târihli nüshasında (s. 5) intişâr etti. İmzâ, “A. Süha” idi. Muhtemelen o esnâda Sabiha Sertel’in kullandığı bir nâmımüsteâr… Şâyed öyle değilse bile, onun ve Gazetesinin fikirlerine tamâmen mutâbık bir makâlenin müellifi…
“Hakikatleri söylemek manasız mı telâkki edilir? Ben dedim ki: Mehmet Akif bir din şairidir. Biz lâik bir milletiz. Binaenaleyh onun şairliğini ve ahlâkının bazı taraflarını beğenebiliriz fakat, bir Akif perestlik asla. Böyle bir yol bizi Namık Kemale, Fikrete götürürse millî terbiye bakımından faydalı olur. Fakat Akif ve temsil ettiği zihniyet bugün artık tarihe karışmıştır. O sayfaları deşmiyelim.
“Geçen günkü yazıma cevap veren yazıcı, Fikretin kollej hâdisesine temas ediyor. Süleyman Nazifin Fikret hakkındaki cümlelerini işaret ediyor.
“Tevfîk̆ Fikret, zühdî duyguları edebiyâttan uzaklaştırmış Laik bir şâirimizdir. Ona hürmet edelim!”
“Fikret, Türk edebiyatında bir cihan yaratmış bir şairdir. Mevzularda genişlik ve yenilik, ahlâkta büyüklük. Gençliğe kıymet veriş itibarile ulaşılmaz bir kıymettir o…
“Rübabı Şikestesi sanatın bir inkılâp destanıdır.
“Rübabın cevabı ‘didaktik’ bir terbiye rehberidir. Fikret, zevkiyle, insanlığı ile, temiz vicdanı ile, daima yüksek duran ruhu ile o hiç kirlenmemiştir.
“O, zühtî duyguları edebiyattan uzaklaştırmış lâik bir şairimizdir. Kollej meselesi ve Süleyman Nazifin onun hakkındaki sözleri… Neyi ifade eder? Umduğunu görmeyen, temiz bildiği insanların zamanla değişen seciyeleri onu müteessir ediyor. Şair muztariptir, küskündür. Aşiyanına çekilir. Bu muhteşem inzivası içinde maddiyatını besleyen kolleje o da madde tarafını veriyor. Fakat onun ruhu, onun vicdanı yurduna, milletine şiir ve fikir halinde zaman zaman feyiz vermekten geri durmuyor. […]
Solda: Sabiha Zekeriya Sertel, “Tevfik Fikret – Mehmet Akif Kavgası Münasebetile” Sebilürreşatçıya Cevap, İstanbul: Tan Matbaası, 1940, s. 7. Sağda: Tan, 4 İkincik̃ânûn 1939, s. 5. Tan’da, Gazete nâmına neşredilen yukarıdaki makâle ile “A. Süha” imzâsıyle neşredilen iki makâlenin üslûb ve fikirleri, Sabiha Sertel’in burada 7. sayfasını takdîm ettiğimiz kitabtakilere uygundur…
***
“Evet Süleyman Nazif Akifi severdi. Ve Akif hakkındaki eserinin bazı yerlerinde de samimidir. Fakat Akif için yazılan (Mehmet Akif, hayatı ve eserleri) kitabından aldığım bu cümleleri Süleyman Nazif beğense bile biz onu daima hoş görmiyeceğiz. İşte onlar:
“Akif söylüyor:
‘Bence iki şey mukaddestir: I) Din, II) Dil. Din bütün kudsî duyguları, düşünceleri insana telkin eder. Bu duyguların, düşüncelerin mümkün olduğu kadar vasıtai tebliği olan da dildir. Benim dile olan itinayı fevkalâdem işte arapçaya gösterilen bu ihtimamları anlayışımdan doğmuştur…’
“Şair Akif dili din için, sade dili dini halka yaymak için kullanıyor.
“Bunu niçin inkâr etmeli?.. Bir insanın şahsiyetini büyütmek için mutlaka hakikatleri örtmek mi lâzımdır?
“Bir insanın büyüklüğünü ölçmek için, onu bulunduğu cemiyet içinde eserlerile beraber yok farz ederek düşünmeli. Divan edebiyatının ve hattâ Tanzimat edebiyatının maziye bağlı tefekkür cihanını ancak ve ancak Fikret değiştirmiştir.
“Fikret, bir devrin belli başlı karakterini, tefekkürünü, şiirini yaratmış bir şahsiyettir. Ona hürmet edelim.” (A. Süha, “Şair Mehmet Akif İçin Bir Kaç Söz”, Tan, 5.1.1939, s. 5)
Tan’a Yeni Sabah’ta mukâbele
Tan’daki bu neşriyâta, Yeni Sabah gazetesi, manşetten mukâbele etti…
Yeni Sabah gazetesi, zâten devrin dîğer bütün gazeteler gibi, Kemâlperestti. Sâhibi, A. Cemalettin Saraçoğlu, Neşriyat Müdürü Macit Çetin ve Başmuharriri (Sabataî Cemâatinin güzîdelerinden) Hüseyin Cahit Yalçın’dı. Bu gazetenin, Tan’ın neşriyâtına infiâl duyan bâzı muharrir ve genc kalemlerin makâleleri vâsıtasıyle Mehmed Âkif hakkında bir kalem münâkaşasına girmesi, herhâlde ikiyüzlü tavır ve menfâat sâik̆iyle îzâh edilebilir: Bu sûretle, muhâfazakâr kesimin sempatisini kazanmayı hesâb etmiş olmalılar…
Bu gazetede, bu vesîleyle yapılan neşriyât, târih sırasıyle aşağıdadır:
- 29.12.1938: Mehmed Âkif ihtifâlinin geniş haberi, ss. 1 ve 7…
- 3.1.1939, s. 3: Süreyya Saltuk, “Mehmet Âkifin Çanakkale Şehitleri Şiirile, Onun Ruhuna Okunan Mevlût Arasında Münasebetler”…
Korap: “Âkif acaba yalnız İstiklâl marşını yazdığı için mi hürmete lâyıktır?”
- 5.1.1939, s. 3: Filozofi ve Sosyolji Muallimlerinden Ali Rıza Korap: “Mehmet Âkif Hakkında Yazılanlara Cevap… Biz Şükûfe Nihalden Etraflı bir tahlil ve tenkit beklerdik!..” Şükûfe Nihal’e cevâben kaleme alınmış bu makâleden bir pasaj:
“Şükûfe Nihalin yazısına göre Âkifin kıymet kazanışı âdeta yalnız İstiklâl marşını yazdığı içindir. Âkif acaba yalnız İstiklâl marşını yazdığı için mi hürmete lâyıktır? […] İstiklâl marşını bize hediye edebilen bir sanatkârın başka eserine de bakmalı. İşte Âsım; bu eser, hiç mübalâgasız, bir destan âbidesidir. İbda ve belâgatin, millî heyecanın dipdiri, her zaman ter-ü-tâze bir sembolüdür. Bu, yurt uğruna şehit gidenlerin namına dikilmiş bir âbidedir. Bu eser (Homer)in destanları gibi bütün dünya dillerine nakledilebilse dünya klasikleri arasına girmeğe namzet addedilebilir. Üstelik bu eserde yaşıyanlar Homerinkiler gibi hayalî kahramanlar değil, canlarile, et, adale, kemik ve kanlarile birer hakikat olan ruhlardır. İlh…”
(Yeni Sabah, 6.1.1939, s. 1)
Sertel’lerin Tan gazetesinde Mehmed Âkif’e “menfî rûhla hücûm eden” makâleler üzerine, Muhâfazakâr kitleyi kendine celbetmeyi hedef alan Kemâlperest Yeni Sabah gazetesi (ki Başmuharriri Yâkûbî Cemâatinden Hüseyin Cahid Yalçın’dı), bunlara, Âkif muhibbi genc kalemlerin makâlelerini manşete taşıyarak mukâbele etti; bu neşriyâtı, 5 Ocak’tan 10 Ocak 1939’a kadar sürdü…
***