Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (143)

Dehşetengîz fâciânın tafsîlâtını Milliyet gazetesinden naklediyoruz:

İnsanlık düşmanı ideolojinin sâlikleri, beş Müslüman işçiyi, kulaklarını ve tenâsül uzuvlarını keserek, gözlerini oyarak işkence ettikden sonra öldürdülür! Canvarlara lânet, şehîdlerimize Allâh’tan rahmet!

“İstanbul’da beş işçi, işkence yapıldıktan sonra tabanca ile vurularak öldürülmüştür. Bahri Bilgin, Cevat Koca, Sinan Koca, Ömer Bayraktar ve Salih Ulu adındaki işçilerin cesetleri, İçerenköy taşocaklarında bulunmuştur. [Başka gazetelerde, Salih Ulu’nun soy adı, “Kulu” olarak kaydedilmiştir.] […]

“Polisten ve çevre sakinlerinden edinilen bilgilere göre ikisi kardeş, ikisi de bacanak olan beş işçi, bir süre önce Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nden birer arsa almışlardır. Beş işçinin daha önce de arsalarını görmek için 1 Mayıs Mahallesi’ne gittiklerinde kovalandıkları ileri sürülmüştür.

“Polis, üç gün önce ‘İşçilerin 1 Mayıs Mahallesi’nden bir çocuk gönderilerek anlaşmak için çağırıldığını’ belirtmiştir.

“Yenisahra Mahallesi’nde oturan beş işçiden Bahri Bilgin, Cevdet Koca, Sinan Koca, Ömer Bayraktar, üç gün önce 1 Mayıs Mahallesi’ne gitmişlerdir. 4 işçiden iki gün bir haber çıkmayınca Salih Ulu adlı işçi de 1 Mayıs Mahallesi’ne gitmiştir. İşçilerden daha sonra da hiç bir haber alınamamıştır.

“Önceki gece saat 22.00 sıralarında Karaman Çiftliği yolundaki taşocaklarına moloz dökmek için giden bir kamyon şoförü, cesetleri görerek İçerenköy Karakolu’na haber vermiştir. Karakol polisleri, çevrede yaptıkları araştırma sonucunda beş cesedi bulmuşlar, daha sonra 2. Şube’den yardım istemişlerdir. 2. Şube’den gelen polis ekibi, saat 24.00 sıralarında çevrede araştırma yaparken üzerlerine makinalı tüfekle ateş açılmıştır. Polise ateş açanların 500 metre uzaklıktaki gecekondulardan ateş açtıkları, daha sonra da karanlıktan yararlanarak kaçtıkları belirtilmiştir. Polis, cesetleri alarak Göztepe Sigorta Hastanesi’ne getirmiştir.

“Dört tanesi Otosan Fabrikasında çalışan, bir tanesi de inşaat kalfalığı yapan işçilerin kulak ve cinsel organlarının kesildiği, gözlerinin oyulduktan sonra tabanca ile ateş edilerek öldürüldüğü saptanmıştır.

“Olayla ilgili soruşturma, Kadıköy ve Üsküdar cumhuriyet savcılıklarınca sürdürülmektedir. […]

“Ölenlerin kimlikleri (şöyledir):

“Bahri Bilgin: Giresun’un Görele ilçesine bağlı Çanakçı bucağında doğmuştur. 29 yaşında olup Otosan Fabrikasında işçi olarak çalışmaktadır. 7 çocuk babasıdır.

“Cevat Koca: Çanakçı bucağında doğmuş ve 29 yaşındadır. Otosan Fabrikasında işçi olarak çalışır, bir çocuk babasıdır.

“Sinan Koca: 23 yaşında olup, Cevat Koca’nın kardeşidir. İnşaat işçiliği yapmaktadır. Evli ve 3 çocuk babasıdır.

“Salih Ulu: 19 yaşında olup Otosan Fabrikasında çalışır. 1 yıllık evli olup bir çocuk babasıdır. Çanakçı bucağında doğmuştur.” (Erhan Akyıldız’ın haberi, “Beş İşçi İşkence Yapılarak Öldürüldü”, Milliyet, 19.3.1978, s. 8)

(Milliyet, 19.3.1978, s. 1)

İnsanlık düşmanı totaliter bir ideolojinin fanatik sâlikleri, Ümrâniye’de, sâdece, beş işçiyi canvarca katletmekle kalmadılar, beş ocağın orta direklerini de yıktılar… Bütün insanlık düşmanlarına lânet, şehîdlerimize Allâh’tan rahmet!

***

Milliyet’in aynı târihli nüshasının birinci sayfasında yer alan, şehîdlerin eş ve çocuklarının perîşan hâlde çekilmiş resimlerinin alt yazıları da, ayrıca , yürek paralıyor:

“Yedi çocuk yetim kaldı… İçerenköy’de bulunan beş ceset, beş aileyi mateme boğdu. Yenisahra mahallesinde herkes ölen beş işçi için gözyaşı döktü. 23 yaşındaki Sinan Koca’nın karısı Sevim Koca, kucağında 11 günlük çocuğu ile gözyaşı döküyordu (üstte solda). 29 yaşındaki Bahri Bilgin’in öldürülmesiyle geride bir ana ve yetim yedi çocuğu kaldı (üstte sağda). Öldürülenlerden Salih Ulu 19 yaşındaydı ve yaşama umutla bakıyordu (yanda)…

“Öldürülen işçilerden Ömer Bayraktar’ın karısı Saniye Bayraktar ile Cevat Koca’nın karısı Hatun Koca’yı komşu kadınlar güçlükle zaptettiler…” (Milliyet, 19.3.1978, s. 1)

“5 işçinin cesedi, köpekler tarafından yenirken bulundu”

18 Mart 1978 târihli Hürriyet gazetesi, haberi, birinci sayfasında, aşağıdaki manşetle vermişti:

“Bir katliam daha! İşkenceyle öldürülen 5 işçinin cesedi, köpekler tarafından yenirken bulundu…”

“Cesedlerin gözleri oyulmuş, tırnakları çekilmiş ve ağızlarına ot tıkanmıştı”

19 Mart 1978 târihli Dünya gazetesinde de, işkenceyle katledilmiş işçilerden üçünün cesedlerinin resmi altında, şu îzâhat yer alıyordu:

“Bir Mayıs gecekondu mahallesi civarında boş arazide işkence edilerek yüzleri parçalanmış halde bulunan cesetler Sosyal Sigortalar Hastahanesi morguna kaldırıldı. Cesetlerin gözleri oyulmuş, tırnakları çekilmiş ve ağızlarına ot tıkanmıştı. […] İşkence yapılarak öldürülen 5 işçinin cesetlerini gören polisler bile fenalık geçirdiler. Bu arada cesetleri teşhise çalışan işçilerin aileleri de olay yerinden güçlükle uzaklaştırılabildiler. İşçi ailelerini olay yerinden uzaklaştıran polisler de, bu hunharca olay karşısında gözyaşlarını tutamadılar. Tanınmayacak hale gelen işçilerden bir tanesinin tenasül uzvu kesilmişti. Bu arada, ölen işçilerden ikisinin kardeşleri de savcılığa başvurdular ve can güvenliklerinin sağlanmasını istediler.”

Aynı gazetede Savaş Ay ve İbrahim Labernas tarafından kaleme alınmış manşet haberin başlığı şöyleydi:

“Ülkücü 5 işçi, işkence ile öldürüldü. Olay yerine giden polise ateş açıldı. MHP'li Okuyan, öldürülenlerin Milliyetçi İşçi Sendikası Üyesi olduğunu açıkladı…”

Filhakîka, bunlar, ekmek derdiyle Anadolu'nun mahrûmiyet mıntıkalarından İstanbul'a hicret etmiş, dördü, zar-zor geçinilecek ücretlerle bir otomobil montaj fabrikasında iş bulmuş, biri de inşâatlarda çalışan, gencecik, beş garîban Müslüman işçiydi: Ömer Bayraktar, Bahri Bilgin, Cevat Koca, Sinan Koca ve Salih Ulu… Âileleriyle berâber, Yenisahra Mahallesi’nde kirâladıkları fakîrhânelerde oturuyor ve Ümrâniye semtindeki “1 Mayıs Mahallesi”nde alın terleriyle satın aldıkları arsalar üzerinde inşâ edecekleri birer mesken sâhibi olmayı ümîd ediyorlardı…

Lâkin devir, neredeyse bütün Komünistleri himâyesi altına almış Bülent - Rahşan Ecevit çiftinin ve Partilerinin iktidârda olduğu devirdi. Daha evvel (Erbakan'ın Partisiyle koalisyon hükûmeti kurduğu 1974'te) Umûmî Af Kânûnu çıkartarak bütün Kızıl tedhîşçileri sokağa salmış ve sür'at̃le teşkîlâtlanıp silâhlanan, muhtelif mihrâklardan yardım gören bu gürûh, kısa zamanda memleketi kan gölüne çevirmişti. Şehirler, mahalleler “kurtarılmış bölge” dedikleri hâkimiyet sâhalarına bölünmüş, hattâ Tunceli gibi bütün bir vilâyet, Fatsa gibi bütün bir kazâ “kurtarılmış bölge” olmuştu. Tüyler ürpertici hâdisenin cereyân ettiği “1 Mayıs Mahallesi” de, isminden anlaşılacağı vechiyle, o devrin birçok Komünist hizbinden biri olan TİKKO'nun hâkimiyetindeydi. Onlara katılmıyan garîban beş Müslüman işçi, TİKKO militanları tarafından, İçerenköy Taşocakları'na götürülüp orada sadistce işkencelere mârûz tutulduktan sonra öldürülmüş, cesedleri, 17 Mart 1978 gece yarısı, “1 Mayıs Mahallesi” etrâfından geçen (Milliyet’in haberine nazaran oradaki taşocaklarına moloz döken) bir kamyonun şoförü görerek İçerenköy Polis Karakoluna haber vermiş, hâdise mahalline gelen üç polis mêmuru, orada, fecî hâldeki beş cesedle karşılaşmış, civârda arama yapmak isteyince de, Komünist militanların yaylım ateşiyle karşılaşmış, bilâhare siyâsî polis ve devriye ekipleri bu mahalle gelip tahk̆îkat yapmış, fakat bir netîce alamadan, Mahalleyi yine -insanlık hisleri dumûra uğramış- Komünist ihtilâlcilere terkederek oradan ayrılmışlardı…