Mustafa Kemâl'in uydurma şecereleri ve hakîkî mensûbiyeti (81)

 

Garb Cephesinin muvaffak̆iyetlerindeki büyük rolü

“Bu muahede, kırk küsur senedenberi anavatandan ayrılmış bulunan ve öz Türklerle meskûn olan üç vilâyetimizi bize kazandırdığı gibi, garp ordularımızın muvaffakiyetlerini temin eden şark ordusu kısmı küllîsinin ve külliyetli top, tüfek ve mühimmat ve teçhizatın garp cephesine naklini mümkün kılmıştır.

“Esasen kanunî terfi müddetini ikmal etmek üzere bulunan General, bu mühim muvaffakiyetler dolayısile ferikliğe terfi olunmuş ve tekaüt muamelesi bu rütbe üzerine icra kılınmıştır.

 

Kars Muâhedesi’ndeki muvaffak̆iyeti

“Bolşevik Rusya ve Kafkasya hükûmetlerile yapılan (Kars) muahedesi müzakerelerini, General, Ankara hükûmetinin heyeti murahhasa riyasetini [Hey’et-i Murahhasa Reîsi sıfatıyle] muvaffakiyetle idare ve intaç etmiştir.

 

İzmir İk̆tisâd Kongresi Reîsi

“İstiklâl harbinden sonra İzmirde toplanan İktisat kongresi reisliğini ifa eden General, ötedenberi umde edindiği millî servet ve Devlet hazinesini koruma, iktisadî kalkınma, yerli malını tercih gibi esasları, muhtelif vesilelerle irad ettiği nutuklarda ileri sürmüştür.

“Generalin bu mevzu etrafındaki tezlerde [tezleri] ve kongrenin mesai hülâsası (İktisat esasları) başlıklı risalede toplanmış bulunuyor.

 

Karabekir’in “en çok haz ve inşirâhla andığı hâtıra”

“Sayın Generalin hayatında en çok haz ve inşirahla andığı hatıralarından biri de, şarkta, (4000) kadar yetim çocuğun hayatlarını koruması ve onları birer sanatla teçhiz ederek kendilerini vatan için faideli birer uzuv halinde yetiştirmiş olmalarıdır.

 

Münteşir birkaç eseri

“Generalin ilk gençlik zamanlarında yazdığı bazı askerî eserlerile yukarıda bahsi geçen yetimleri yetiştirmek faaliyeti dolayısile yazdıkları bazı terbiyevî ve edebî eserlerine ilâveten, son senelerdeki feragat ve inziva hayatında hazırladığı mühim tetebbu eserlerinden şimdiye kadar basılabilenler şunlardır: (İtalya – Habeş), (İngiltere – İtalya), (Cihan harbine neden girdik, nasıl girdik?).” (“General Kâzım Karabekirin Hal Tercümesi”, Yeni Sabah, 1.1.1939, s. 3)

(Yeni Sabah, 1.1.1939, s. 1)

Kâzım Karabekir Paşa’nın muhtemelen kendi kaleminden çıkmış veyâ en azından teftîşinden geçmiş tercümeihâlini neşreden 1 Kânûnisânî 1939 târihli Yeni Sabah gazetesinin birinci sayfası… Gazete, Başmuharriri Hüseyin Cahid Yalçın ile eseri sütûnlarında tefrika edilmekte olan  Kâzım Karabekir’in meb’ûs yapılmalarını da iftihârla haber yapıyor…

***                

 

Kâzım Karabekir hakkında ikinci vesîka: Hikmet Münir’in röportajı

Röportajı yapan Hikmet Münir (Ebcioğlu; 1907 – 31.12.1985), gazeteci, mütercim ve zâbıta romanları muharriri olarak biliniyor. Çalıştığı gazeteler VakitHaber ve En Son Dakika…  Sedat Simavi’nin Yedigün mecmûasında ise, röportajlar neşrediyor. (Dr. Banu Öztürk, “Hikmet Münir Ebcioğlu” maddesi, Ahmet Yesevî Üniversitesi Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/hikmet-munir-ebcioglu; 5.5.2025) Kâzım Karabekir hakkındaki röporatjı da onlardan biri. Yeni Sabah gazetesi, Karabekir’in Cihân Harbi Hâtırât’ının neşrine başladığı günlerde, bu röportajı, Yedigün’den aynen ik̆tibâs etmiş.

Hâssaten bu röportajla daha yakından tanınan Karamanlı Kâzım Karabekir ile Selânikli Mustafa Kemâl’in birbirine ne kadar zıd şahsıyetler olduğu daha iyi anlaşılıyor…

 

“Çalışma odasının duvarında Kars kalesine ilk dikilen Türk bayrağı”

“General Kâzım Karabekir’in Erenköyündeki köşkünün çalışma odasına girerken gözünüze bir levha çarpıyor. Üzerinde şu kelimeler yazılı: (Hür ol, esir yaşama!)

“İçeriye girdim. Karşıma gelen bir diğer levha, üzerinde yine şu kelimeler yazılı: (Hür ol, esir yaşama!)

“Sayın General, kırmızı bir maroken koltuktan kalktı, elimi sıktı. Üzerinde gri bir elbise, gri kalın sveter, kahverengi kravat… Değirmi, pembe bir yüz, kestane rengi ufarak, fakat zeki, hareketli gözler… Geniş ve çizgileri bellisiz alnının üzerinde, İnönü’nün saçlarının hali tabiîde duruşunu andıran hafifçe yükselip sonradan arkaya doğru inen, beyaz galip saçlar… [Kendisi] boyluca.

“Küçük ve zarif ellerile ceketinin düğmesini açarak tekrar yerine oturdu.

“Fakat bu odada, baktıkça insanın kanına, coşturucu bir sürat ve hararetle katılan kırmızı bir renk çağlıyanı var. Yan tarafta bir ucu tavana kadar uzanan atlas bir bayrak, duvarı kaplıyor. Kars  kalesine ilk dikilen Türk bayrağı! Onun üzerinde yine kırmızı bir zemine yazılmış büyük bir (Türk yılmaz) levhası. Dikkat edilince bu yazının tam ortasına Türkün atılgan ve sonsuz metaneti karşısında cihanı istisgar edercesine ufak bir yazı ile (Cihan yıkılsa) kelimeleri yazılı. General Kâzım Karabekirin vecizelerinden bir diğeri… Beyazla karışık bayrak kırmızısının millî çehresini, yazı masasını kaplıyan cild cild kitabların kablarında bile görüyorsunuz. Ayrıca üç büyük camekân var. Bunlardan birincisi, askerlik ve tarihe müteallik ve çoğu Fransızca, Almanca eserlerle dolu… Diğeri kendi telif ettiği kitablarla… Bir üçüncüsü, tâ mekteb sıralarından bugüne kadar askerî ve sivil bütün hayatının bir kısım hatıralarını ihtiva eden yuvarlak ve uzun bir köşe camekândır ki, iki yanında tavana yakın bir yerden başlıyarak aşağıya kadar kılıçlar asılı… Ve müteaddid harb tabloları…

 

“Bunlar, Şarkta yetiştirdiğim yetim çocukların birkaçından gelen mektublar…”

“Ben gelmeden önce General Karabekir, yeni mebusluğu münasebetile tanıdık tanımadık birçok kimselerin gönderdiği tebrik, mektup ve telgraflarını okuyup cevablar yazmakla meşgulmüş. Ortadaki masada bunlardan yirmi, otuz tanesi bir yığın halinde duruyordu.

“Mektublardan bazılarının üzerinde, yapıştırılmış küçük çocuk resimleri vardı. General, benim merakımı sezmiş gibi:

‘- Bunlar, Şarkta yetiştirdiğim yetim çocukların birkaçından gelen mektublardır, dedi. Büyüyüp kendileri de çoluk çocuk sahibi olmuşlar. Yavrularının resimlerini gönderiyorlar. Ve bana, (Büyük baba) diye hitab ediyorlar.’

 

“En derin saygılarımla ellerinizden öperim şefkatli babam”

“General Karabekir, mektubu bana uzattı; bir parçasını müsaadesile not ettim:

‘(Uzun bir devrei tahassürden sonra yeni yılınızı kutlular, daha bir çok şerefli yıllar geçirmenizi candan diliyerek en derin saygılarımla ellerinizden öperim şefkatli babam… İşte benim gibi binlerce Türk çocuğunu, ayni gayeler, ayni vatan duygusu ile yetiştirdiniz. Ve bugün bu yetişen fidanların meyvalarını da görüyorsunuz. İşte üç yavrum… torunlarınız.)’

“Bir müddet daha uzıyan bu yazının altında bir de üç yavrunun ağzından yazılmış ve hakikaten gözler yaşartacak kadar samimî, mini mini bir mektubcuk var. Karabekirin elinde yetişmiş yetim babalarının bu mesut küçük yavruları da diyor ki:

‘(Şefkatli büyük babamız, babamıza küçüklüğünde öğrettiğiniz ve dinlettiğiniz şarkıları bizim ağzımızdan da dinlemenizi çok arzu ediyoruz. Küçük çocukların şarkılarını dinlemeyi çok sevdiğiniz için küçük torunlarınızın bu tabiî isteklerimizi kabul edeceğinize şimdiden güvenerek bütün sevgi ve saygılarımızı dudaklarımızda toplıyarak ellerinizden öpmiye geldik. Lûtfen kabul ediniz.)’

“Diğer bir mektub da, babasının vasiyetini yerine getirmek üzere Kâzım Karabekir’in elini öpmek istiyen Erzurumlu bir delikanlının bu arzusuna müsaade dilediğini anlatıyordu.