Mili Eğitim Bakanı olarak bakanlık personeliyle özenli, sevecen bir dil ile bağ kuran, topluma dönük yüzü, derin müktesebatı ve mütebessim çehresiyle bilgeliği ve sevgiyi, kadim medeniyetimizden tevarüs edilen bir miras olarak şahsında mezceden duruşuyla, çok daha yakından tanıma fırsatı bulduk Nabi Avcı'yı.
Kuşkusuz dil, üslup ve bilgelik önemlidir; lakin yönetici vasfının bizim geleneğimizde mütemmim cüzü başkadır. Üstat Sezai Karakoç'un "Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır" mısraında dile gelen merhamettir bu mütemmim cüz. Çünkü ona doğru akan coşkun bir nehir olan vicdan ile birleşince, her daim tecelli edecek olan adalettir.
Devasa yapısı, kendi içinde 'sır' olmayan ekip çalışmaları (!) ve en başta seçilmiş olanlar için yarattığı riskler ile Weber'in "demir kafes" olarak tanımladığı bürokrasinin demirden parmakları karşısında, Sayın Bakanımız Nabi Avcı'nın her şeyden önce vicdanlı bir insan olması hem bakanlık personeli hem de bakanlıktan hizmet alanlar için güvencedir.
5 ay önce talimat vermişti
Bu köşenin dikkatli okurları hatırlayacaklardır. Yaklaşık 5 ay önce "Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı'ya Çağrımdır" başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Yazıda Bolu Kıbrısçık'ta görev yapmaktayken çocuğunun "Otizm" rahatsızlığı sebebiyle özre bağlı olarak Ankara Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ataması yapılan, atama kararnamesine rağmen göreve başlatılmayan, eş zamanlı olarak çıkarılan ikinci bir kararname ile ataması, rasyonel hukuk ile izahı yapılamayacak bir illüzyon ile Ankara'nın Bala İlçesi olarak değiştirilen bir şube müdürünün yaşadığı mağduriyeti dile getirmiştim.
Sayın Bakanımız yazının yayımlandığı günün sabahında genel müdürünü bizzat vazifelendirerek hukuksuzluğa müdahale etmişti. Genel müdür bizlere, mağduriyetin "Bakan emri!" ile giderildiğini haber vermişti. O gün, emrin gereği yerine getirilmişti. Ben de "Nabi Avcı farkı" başlıklı yazımla yaşananları sizlerle paylaşmış, Sayın Bakanımızın hassasiyetinden ötürü kendisine teşekkür etmiştim. Açıkçası o günlerde, yaşanan bir mağduriyetin güvendiğimiz, inandığımız bir insanın dikkatinden kaçmaması karşısında duygulanmıştım. Hakkaniyet, bürokrasinin demirden parmaklarında soluksuz bırakılmamış, adalet tez gelmişti. En çok da Otizm hastası küçük Efe için sevinmiştim. Çünkü babası ile mağdur edilenlerden birisi de diğer aile fertleriyle birlikte Efe'ydi kuşkusuz.
Bakan emrine operasyon!
Meğer bir Türk filmi kıvamında sonu mutlu biten bu olay bitmemiş aslında! Bizim öyle bittiğini düşünmemizi istemişler! "Bakan emri!" olunca birileri hayata geçiremediklerini, 5 ay sonra tatbik etmek için beklemiş. Hatta o kadar da değil! Sayın Bakanın emri ile görevine başlayan şube müdürünü göreve başlar başlamaz, "görev yeri değişikliği" için silsile yolu ile bir "talebin" konusu kılmışlar. Sonra bakanlık yetkilileri şube müdürü için en uygun (!) yeri bulmuşlar: 5 ay önce özre bağlı olarak yer değişikliği talebinde bulunarak Ankara'ya geldiği yer olan Bolu Kıbrısçık!
Allah'tan tesadüfün ne olduğunu biliyoruz; ama böylesi ancak "intikam" temalı filmlerde görülür doğrusu! Aslında 5 ay öncesini yaşamamış olsak bu talebi inandırıcı bile bulabilirdik. Lakin yaşadık ve yaşananlara Sayın Bakan bizzat "Dur!" dedi. Dolayısıyla mahkemelerde sıklıkla geçen bir ifadeyle söylersek Sayın Bakanın emri hilafına ortaya çıkan bu görev yeri değişikliği talebi, "hayatın olağan akışına ters". Bunu mantığa bürümeye çalışacak olanlar varsa eğer, karşılarında çocuk olmadığını bilmeliler.
Bu ülke kliklerden çok çekti
Ak Parti hükümeti içeride PKK terörü ve paralel yapının ihaneti ile mücadele ederken bir yandan da küresel kuşatmayı püskürtmeye çalışıyor. Türkiye kendisine bedel ödetmek isteyenler ile çarpışıyor. Devletin hücrelerinde yasa tanımayan ekiplerle kapışıyor.
Şimdi tam da böylesine hassas bir süreçte bir şube müdürlüğü için "Bakan emri!" ortadayken onun hilafına bin dereden su getirerek 5 ay öncesine, yani başladığı noktaya bu atama hadisesini geri saranlar kimler? Bakan emrinin hilafına hareket etme gücünü nereden ve kimden alıyorlar?
Aslında bu hamleleri ile kimler olduklarını açık etmişler, ikinci bir skandal uygulamaya imza atarak "Biz buradayız!" demişlerdir. Bu ekip kimlerden oluşuyorsa Sayın Nabi Avcı gibi bir Bakanı kesinlikle hak etmiyorlar ve bu tür uygulamalarıyla Nabi Avcı gibi bir vicdan insanına büyük haksızlık yapıyorlar! Ancak "kalbinde merhamet adlı bir çınar" olduğundan şüpheye düşmediğimiz Sayın Bakanımız, plan ile hareket edenlerin planlarını boşa çıkaracaktır. Bunu biliyor ve buna yürekten inanıyoruz!
Dün nasıl inandıysak bugün de öyle!
NOT: Yazıyı kaleme almadan önce ahlaken ve vicdanen taşımış olduğum sorumluluk gereği önce bakanlık yetkilileri ile temas kurdum. Olay doğrulandı.
@_aydinali