Trend

Namazda kıraate uymamak namazı bozar mı?

Namazda kıraate uymamak namazı bozar mı? Kıraat namazın içindeki farzlardındır. Kurandan sure veya ayet okumaktır kıraat. Farz namazlarda hangi tertip üzere kıraate bulunmak gerekir, bu konudaki hüküm nedir? Detaylar haberimizde...

Namazda kıraate uymamak namazı bozar mı? Kıraat namazın içindeki farzlardındır. Kurandan sure veya ayet okumaktır kıraat. Farz namazlarda hangi tertip üzere kıraate bulunmak gerekir, bu konudaki hüküm nedir? Detaylar haberimizde...

Kıraat, namazın içindeki farzlardan olan kıraat namazda, Kur'an-ı Kerimden sure veya ayet okumaktır.

Sözlükte "okumak" anlamına gelen kıraat, "Kur'an Kerim okumak" demektir. Namazda bir miktar Kur'an okumak gerekir. Namazda Kur'an, kıyam halinde iken yani ayakta dururken okunur. Namazda okunması gereken asgari miktar, kısa üç ayet veya buna denk bir uzun ayettir.

Namazın asıl iskeletini oluşturan ve biçimini veren kıyam, rükû ve secde gibi rükünlere nisbetle kıraat, namazın zait rüknü olarak kabul edilir. Bu yüzden, kıyam, rükû, secde ve son oturuş, gerek cemaatle namaz kılarken gerekse tek başına namaz kılarken terkedilmediği halde, kıraat, imama uyan kişiden düşer.

Kıraat nafile namazların, vitir namazının ve iki rekatlı namazların bütün rekatlarında, dört veya üç rekatlı farz namazların ise herhangi iki rekatında olması farzdır. Kıraatin ilk iki rekatta olması ise vaciptir. İkinci rek`attan sonraki rekat veya rekatlarda Fatiha sûresini okumak Hanefî imamlardan yapılan bir rivayete göre vacip, diğer bir rivayete göre ise sünnettir.

Hanefîler'in farz namazların ilk iki rekatı dışında Fatiha suresinin okunmasını sünnet kabul etmeleri, farz namazları iki rekat esası üzerine değerlendirmelerinin bir sonucudur. Seferde dört rekatlı namazların kısaltılıp iki rekat olarak kılınması gerektiğindeki ısrarlarının da bu noktayla ilgisi vardır.

Kıraat konusundaki bu kurallar, Hanefî mezhebinde, imam olan için ve tek başına kılan için söz konusudur. İmama uyan kişinin kıraat yükümlülüğü yoktur; kılınan namaz açıktan (cehrî, aşikare) okunan namaz ise imamı dinler, değilse susar.

Diğer üç mezhepte ise kıraatin asgari miktarı her rekatta Fatiha suresinin okunmasıdır. İlk iki rekatta Fatiha'dan sonra Kuran'dan bir sûre veya birkaç ayet daha okumak (zamm-ı sûre) sünnettir. Bu mezheplerde kıraat, imam ve yalnız başına kılan için olduğu gibi imama uyan için de geçerlidir. Şu var ki imama uyan kişi, sessiz namazda Fatiha'yı ve ardından eklenecek bir sûreyi, sesli namazda ise Şafiîler'e göre sadece Fatiha'yı okur; Malikî ve Hanbelîler'e göre bir şey okumayıp sadece dinler.

Besmele Şafiî mezhebine göre Fatiha sûresinden bir ayet olduğu için, besmelenin okunması da kıraat vecîbesinin bir parçasıdır, yani namazın farzlarındandır.

Farz namazlarda hangi tertip üzere kıraatte bulunmak gerekir, bu konudaki hüküm nedir?

Bir sûreyi ikiye ayırıp birinci ve ikinci rekatlarda okumanın mekruh olduğunu söyleyenler olmuşsa da, en sahih kavle göre mekruh değildir. Ama her rekatta ayrı bir sûre okunması daha faziletlidir.

Bir rek'atte birkaç ayet okurken, sıra ve tertibi atlamak, yani bir ayet okuduktan sonra bir ya da birkaç ayet atlıyarak başka bir ayet okursa, bunda kerahet var diyenler olduğu gibi, bir beis yoktur, diyenler de var. Hüküm, tamamen sûreler hakkındaki gibidir. (El-Muhit / Serahsi - Fetava-yi Hindiyye.)

Birinci rekatta herhangi bir sûrenin orta ya da son kısmından; ikinci rekatta da başka bir sûrenin orta ya da son kısmından okursa bu caizdir; ancak böyle yapılmaması daha uygundur.

Birinci rekatta herhangi bir sûrenin son kısmını; ikinci rekatta bir sûrenin tamamını okursa, - mesela: Birincide Amene'r-resûl, ikincide ihlas sûresini okursa - mekruh sayılmaz. (Tatarhaniyye - Fetava-yi Hindiyye.)

Sûrenin son kısmı, eğer kısa sûrelerden daha çok uzunsa, o takdirde her iki rekatta de onu okumak faziletlidir. Ama bildiği orta veya kısa sûreler, yine ezber bildiği sûrenin son kısmından daha uzunsa, o zaman sûreyi okuması daha iyidir. (Ez-Zahîre / Taceddin.)

Müdayene ayeti gibi uzun bir ayeti ezber bildiği gibi kısa veya orta uzunluktaki sûrelerden de ezber bildiği varsa, her iki rekatta da sûreleri okumasındansa üç ayet okuması daha faziletlidir. Ne var ki bunlardan hangisi okunursa okunsun, kıraatin vacib olanı yerine gelmiş olur.

Bir rekatta aralarında birkaç sûre, ya da bir sûre bulunan iki sûreyi üst üste okumak mekruh sayılmıştır. Tabii bu kerahet tenzihidir. Ama iki rekatta aralarında birkaç sûre bulunmak şartıyla ayrı ayrı birer sûre okumak caizdir. Bazısına göre, aralarındaki sûre uzun olursa bunda bir sakınca yoktur. Fetva buna göredir. (El-Muhit / Serahsi.)

İki rekatta okunacak sûrelerin arasında kısa iki sûre bulunursa hüküm yine böyledir. Yani kerahet olmadığını söyleyenler vardır. Bazısına göre takdim te'hîr yapılmadığı sürece, okunacak iki sûre arasında ister bir sûre ister birkaç sûre bulunsun fark etmez, her haliyle bu caizdir; kerahet yoktur. Sahih olan da budur. Çünkü namaz kılanlar için de bunda kolaylık vardır.

Sûre tertibine uyup kıraati öylece yerine getirmek:

Namazda, Kur'an'da düzenlendiği gibi sûrelerin tertibine uymak sünnettir. Bunun müstehab olduğunu söyleyenler de var. O halde birincilere göre, birinci rekatta okuduğu sûreden önce geleni ikinci rekatta okumak mekruhtur. Âyetler arasındaki tertibe böylece riayet gerekir. Bir rekatta birkaç ayet okurken, sıra ve tertibi atlamak, yani bir ayet okuduktan sonra bir ya da birkaç ayet atlayarak başka bir ayet okursa, bunda kerahet var diyenler olduğu gibi, bir sakınca yoktur, diyenler de var. Hüküm, tamamen sûreler hakkındaki gibidir. (El-Muhit / Serahsi - Fetava-yi Hindiyye.)

Bütün bu söylenenler farz namazlarla ilgilidir. Sünnet ve nafile namazlarda ise belirtilen tertibe riayete gerek yoktur. Nasıl kolayına gelirse öyle okur. Ancak farz namazdan belirtilen tertibe riayet unutulur veya dil öylece kayıp takdim ve te'hir şeklinde kıraate başlarsa, bunu değiştirmesine gerek yoktur, başladığı gibi devam edip bitirir ve bundan dolayı yanılma secdesi de gerekmez. Çünkü böyle yapmakla sadece bir müstehab ya da sünnet terkedilmiş sayılır. (Ez-Zahîre / Taceddin.)

Al-i İmran sûresini okumak isterken dili Bakara sûresine kayıp, bir ya da iki ayet okuduktan sonra bunu değiştirmek isterse kerahet işlemiş olur. Hatta bir iki kelime okuduktan sonra bile değiştirmenin mekruh olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır. Fetva buna göredir. Kıraati bitirdikten sonra rükû'a gitmek isterken, henüz eğilmeden birkaç ayet daha okumak isterse, bunda bir sakınca yoktur. Ama eğildikten sonra dönüp ilave okuması mekruhtur. (Fetava-yi Hindiyye - EI-Hulasa.)

Namazda bir rekatta sadece Fatiha'yı veya hem onu hem de bir ya da iki ayeti okumakla yetinirse, kerahet işlemiş olur. Ne var ki zamm-ı sûrenin kasten terk edilmesi, vacibi terk olduğundan tahrîmen mekruh işlenmiş olur. Bir vacibin kasden terkedilmesi sebebiyle tahrîmen mekruh olan bu namaz esas itibariyle sahih yani geçerli olup kişiden namaz borcunu düşürür ise de, iade edilmesi yani yeniden kılınması vaciptir. Unutularak terk edilirse, yanılma secdesi yapılır. (El-Muhit / Radıyüddin Serahsî.)

Nitekim bu konuda yapılan sahih rivayette, Ebû Katade diyor ki: "Resûlullah (asm) Efendimiz öğle ikindi ve sabah namazlarında ilk iki rekatta hem Fatiha'yı, hem birer sûre okurdu. Öğle, ikindi ve yatsıda son iki rekatta sadece Fatiha'yı okumakla yetinirdi. Çoğu kez okuduğu sûreleri işitebiliyorduk. Birinci rekatta kıraati ikinciye nispeti uzun tutardı." (Buharı - Müslim - Ebû Davud - Fıkhü's-Sünne; bk. Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/270-273.)

Namazın kıraatinde bir harfi başka bir harf yerine okumak namazı bozar mı?

Bir harfi başka bir harf yerine okumak manayı değiştiriyorsa ve iki harf arasında mahreç yönünden bir yakınlık da mevcut değilse, namazı bozar. Ama iki harf arasında mahreç yakınlığı bulunduğundan onları birbirinden ayırt etmek ve telaffuzda bu yüzden sıkıntısız okumakta meşakkat varsa, namazı bozmaz.

Şimdi bu iki hususa birkaç örnek verelim:

Mahreçleri birbirine çok yakın olup ayırt edilmeleri meşakkatli olanlar: (za) ile (dad), (sad) ile (sin), (ta) ile (te) gibi. Her misaldeki iki harften birini diğeri yerine okumak, fukahanın ileri gelenlerinin çoğuna göre namazı bozmaz. (Fetava-yi Kaadıhan) Fetva buna göredir.

Ne var ki Kadi Ebû Hasen ile Kadi Ebû Asım'a göre, bu kasten yapılırsa namazı bozar. Ama dil kayması sonucu olursa, bozmaz. Muhtar olan da budur.

Ama birincilerin görüşünde kolaylık bulunduğundan fetvaya daha uygun görülmüştür. O halde bazı harfleri rahat teleffuz edemeyen kimse, mazur sayılmayacağından gayret göstermesi gerekir. Ama bazı harflere dili bir türlü yatışmıyor ve bu aksaklığı gidermesi de mümkün olmuyorsa, beceremediği harflerin bulunmadığı ayetler varsa onları okur. Yoksa, teleffuz edebildiği şekliyle okuyarak namazını kılar, ancak imamlık yapması doğru olmaz. (Fetava-yi Kaadıhan - Fetava-yi Hindiyye.) Sahih olan görüş de budur.