Namık Kemal ve M.Akif’in Hürriyet Algısı

Mehmet Akif’in Hürriyet şiirini okurken Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi şiiri aklıma geldi. Demek ki “hürriyet” kavramı Tanzimat döneminde Osmanlı Devletinin sonlarına doğru aydınlarımız üzerinde tesirli oldu. Bu kavram daha doğrusu Fransız İhtilali sonucunda yayılan fikir akımlarından etkilenmiştir. Hürriyet kavramı devamında milliyetçiliği getirir.

“Hürriyet” kavramı hakkında ortaya koyduğu fikirleri ve o dönemde edebiyatımıza yeni giren Batılı terim ve kavramlara göz atmak gerekiyor. Özellikle Fransız ihtilaliyle “vatan, özgürlük, millet, hürriyet, istibdad, istiklal, hukuk, kanun, adalet, milliyet, ferdiyet, insan hakları, eşitlik vs.” evrensellik kazanarak tüm dünyayı etkisi altına aldığı gibi Osmanlı aydınına da ilham olmuştur. .

Bu kavramlar arasında “hürriyet” kavramı kelimesi Fransızca “liberte” olarak Tanzimat döneminde düşünce hayatımıza giren hürriyet kelimesi; klasik Osmanlı siyaset anlayışındaki 'keyfiyetten uzak olma' anlamından sıyrılarak, bireyin kanun önündeki temel haklarını, siyasi özgürlüğünü ve istibdada karşı duruşunu temsil eden modern bir siyasi değer haline gelmiştir.

Hürriyet şairi olarak bilinen Namık Kemal, bu kavramı daha önce ilk kullanan şairlerin başında geliyordu. Onun “Hürriyet Kasidesi”, devrin yönetiminin bir eleştiri ile başlıyor. Bireyselliğin terk edilerek toplumun ve toplumsal bir kavram olan hürriyetin, vatan sevgisini şiirinde işlemişti. Sürgünde Gazi Magosa’da iken yazdığı şiirini Sultan Abdülaziz yönetimden uzaklaştırılınca O da İstanbul’a gelir ve şiirini tamamlar.

Namık Kemal, "Hürriyet" kavramını yalnızca siyasi bir terim olarak değil, uğrunda her şeyin feda edilebileceği "kutsal bir sevgili" veya "büyüleyici bir peri" gibi tasvir eder. Onun Hürriyet Kasidesi, bu kavramın Türk edebiyatındaki en güçlü manifestosudur.

Namık Kemal’e göre hürriyet, insanın düşünme yeteneğiyle (idrak) doğrudan bağlıdır. İnsandan düşünmeyi almadıkça hürriyeti yok edemezsiniz:

Klasik edebiyattaki "sevgiliye esaret" imgesini hürriyet kavramına uyarlar. Esaretten kurtulup hürriyetin aşkına düşmeyi bir kurtuluş olarak görür:

"Ne efsûn-kâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet

Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten"

Mealen şunu demek istiyor şair: Ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyüleyiciymişsin! Her ne kadar senin aşkının esiri olduysak da, (sayende) esaretten kurtulmuş olduk. Namık Kemal, Hürriyet mücadelesini korku dolu bir savaşa benzetse de, yiğit olanın bu yoldan dönmeyeceğini vurgular:

"Ne gam pür-âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet

Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretden"

Bu beytin de şöyle bir anlamı vardır: Hürriyet kavgası korku dolu bir ateş olsa da ne çıkar? Mert olan kimse, bir tek canı için gayret meydanından kaçar mı?

Namık Kemal kısaca diyor ki Hürriyet bireysel bir keyif değil, milletin bekası için gerekli bir "vazife" dir. Hürriyetin ancak adaletin ve kanunun hâkim olduğu bir ortamda var olabileceğini düşünür. Namık Kemal, Tanzimat döneminin ilk etkisiyle hürriyetin müjdecisi ve romantik savaşçısıyken M. Akif, ise daha sonra gelen ilk nesil olarak hürriyetin ahlaki ve inanç zeminini kuran bir şairi olmuştur.

Akif için hürriyet, doğrudan imanın bir gereğidir. "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım" derken hürriyeti karakterinin ve inancının ayrılmaz bir parçası yapar. Ona göre hür olmayan bir millet, dini görevlerini dahi layıkıyla yerine getiremez.

Namık Kemal’in hürriyet mücadelesi daha çok içteki baskıya (istibdat) karşıdır. Halkın uyanışını, bireyin kanun önünde özgürleşmesini hedefler. Şairin kendisi bu mücadelede bir "kahraman" figürüdür. Mehmet Akif’te ise hürriyet, dış düşmana (emperyalizm) karşı verilen bir "İstiklal" mücadelesidir. Akif, hürriyeti sadece bir kavram olarak değil, vatanın birliği ve bayrağın dalgalanmasıyla (İstiklal Marşı) özdeşleştirir.

Hem Namık Kemal hem de Akif, hürriyetin yanlış anlaşılmasından muzdariptir: Namık Kemal, hürriyet uğruna sürgünler yaşamış, bu uğurda ölümü göze almıştır. Mehmet Akif ise II. Meşrutiyet ile gelen hürriyetin bir "kaosa" ve "edepsizliğe" dönüşmesinden büyük üzüntü duymuş; gerçek hürriyetin ancak fazilet ve ahlak ile mümkün olacağını savunmuştur.

Kısaca Namık Kemal hürriyeti Türk edebiyatına "getiren" kişidir; Mehmet Akif ise bu kavramı "millileştirmiş ve inançla harmanlamıştır". Namık Kemal'in hürriyetinde "birey", Akif'in hürriyetinde ise "millet ve Allah" merkezdedir.