Nerden nereye

Annemizin tandırda yaptığı ekmeğin yanına katık olarak biraz otlu peyniri bulduğumuzda hâlimize şükrederdik. Çay içmek lükstü. Şimdi sofralarda enva-i çeşit peynir, zeytin, bal, reçel var. Çay ve kahveler ise gün boyu mütemadiyen içiliyor. Şehrin tek bir pratisyen hekimi vardı. Şimdi şehir hastanelerimiz var.

Memleketimizde paytonlar ve yük arabaları çoktu ama otomobiller yoktu. Otomobile binebilmek herkese nasip olmazdı. Şimdi her yer özel arabalarla dolu. Bir zamanlar ilk yerli otomobilimiz Devrim’in önü kesilmişti. Artık TOGG yollarda! Kurtalan’dan Haydarpaşa’ya 2,5 günde gelirdik. Şu an, hızlı trenler, gözdemiz oldu.

Evimize sandık büyüklüğündeki radyo ilk geldiğinde hayran hayran ona bakmıştık. Şimdi belki de binlerce radyo kanalı yayında. Bütün müesseseler kendi radyolarını kurdu. Her ses ve renge uygun, her fikir ve anlayışın temsil edildiği yayınlar yapılabiliyor. İlk anteni üç katlı bir evin damında gördüğümüzde arkadaşlarla şaşırmıştık. Çokbilmiş Remzi, “O, televizyon antenidir. Bunlar zengin bir aile, televizyonları var.” deyip bizi aydınlatmıştı. Şu an yüzlerce televizyon kanalı seyrediliyor her yerde. Ekranlar gece gündüz açık.

Tayyare Meydanı’nda ilk askerî uçağı gördüğümüzde nasıl da heyecanlanmıştık. Şimdi semalarımızda kendi yerli uçaklarımız, helikopterlerimiz uçuyor: Kızılelma, Gökbey, Atak, Hürkuş, Kaan… Askeri mıntıkada ‘cezalı tank’a hayret etmiştik. Altay tankı heybetle ilerliyor. İHA’lar, SİHA’lara talep çok. TCG Anadolu, sahillerimizde ha bire ziyaret ediliyor.

Doğu ve Güneydoğu’da Kürt vatandaşlarımız, mahkemelerde kendini Kürtçe müdafaa edemiyordu. Bütün yasaklar kaldırıldı. Şimdi Devletimizin kurduğu ve 24 saat yayın yapan “TRT Kurdi” var. Üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açıldı. İlmî araştırmalar, aralıksız devam ediyor.

Dinî cemaatlere, tarikatlara büyük baskılar vardı. İnsanlar korkudan dergâhlarına, medreselerine, tekkelerine, inanç mekânlarına gidemiyordu. Şimdi sınırsız dinî serbestlik var. Herkes dilediği inancı, özgür biçimde ve cesaretle yaşayabiliyor. Bariyerler tamamen kaldırıldı. Kur’an Kurslarına, İmam Hatip Okullarına ve İlahiyat Fakültelerine üvey evlat muamelesi yapılıyordu. Bu eğitim yuvalarımız, horlanıyor, dışlanıyor, resmî ideolojiye aykırı telakki ediliyordu. Şimdi bu kurslara ve okullara rahatlıkla gidilebiliyor. Dinî hizmetlerin sorumlusu Diyanet, 4-6 yaş arası çocuklarımız için de Kur’an-ı Kerim eğitimi başlattı.

Ayasofya 86 yıl boyunca ibadete kapalıydı. Herkes bu esaretin biteceği günü iple çekiyordu. Aziz milletimiz, büyük bir hasret içinde mabedin aslî hüviyetine kavuşacağı günü bekliyordu. Ve Ayasofya her şeye ve bilhassa dış güçlere rağmen ibadete açıldı. Üç yıldır, milyonlarca kişi ziyaret ediyor, Müslümanlar ibadetini yapabiliyor.

Başörtüsü zulmüne yakından şahit oldum, ‘ikna odaları’nı gördüm. Eğitim hakkı elinden alınmış kardeşlerimizin perişan hâlini unutmak mümkün değil. Yurtdışına çıkanlar, gurbet yoluna düşenler, tahsilini yarıda bırakanlar çoktu. Şimdi başörtülü kaymakamlarımız, valilerimiz, polislerimiz, subaylarımız, memurlarımız görev yapıyor.

70’li yıllardaki o büyük kaosu, anarşiyi yaşadım. Teröre teslim olan kurumları, ayrılmış mahalleleri, sokakları, kahveleri ve yurtları unutamam. Şimdi Devletimiz üç kanlı terör örgütünü (PKK, FETÖ ve DEAŞ) aynı anda dize getirdi. PKK yurtiçinde bitti, FETÖ sindirildi, DEAŞ’ın lideri Kureyşi bugünlerde öldürüldü. Türkiye’nin demir yumruğu, hamdolsun terör örgütlerinin tepesinden hiç inmiyor.

28 Şubat mezalimi hâlâ dillerde. Siyasi liderlere ayar vermeye kalkışan vesayet odaklarının kibrinden, yanlarına yaklaşılamıyordu. Şimdi herkes kendi işini yapıyor. Demokrasi bütün genişliğiyle yaşanıyor. Türkiye, dünyada örnek demokrat ülke olarak gösteriliyor. 15 Temmuz’da hainlere dersini veren Devletimiz ve ordumuz toparlandı, sınırlara yöneldi. ABD’nin kurmak istediği PKK uydu devletine engel oldu. Akdeniz’de hesapları bozdu. “Mavi Vatan” heyecanı uyandı. Karabağ, Türkiye’nin desteğiyle Azerbaycan’a verildi. Karadeniz ve Akdeniz’de doğalgaz sevinci yaşanıyor.

Bu müspet gelişmelerin çoğunu İstiklalden İstikbale ve Malazgirt’ten Mavi Vatan’a adlı kitaplarımda anlattım. Yapılan hizmetler o kadar çok ki! Yüzlerce kitap yazılmalı, bu gerçekler gelecek nesillere aktarılmalıdır. Bu muhteşem inkişafı, önlenemez yükselişi, savunma sanayiindeki baş döndürücü ilerleyişi duymak istemeyenler var. Otoyollarını, havaalanlarını, tünelleri, köprüleri, fabrikaları, barajları, nükleer santralleri görmekten huzursuz olanlar var. Ama ne gam! Basiret sahibi halkımız ve ferasetli insanlarımız, her gün sevinçle yeni müjdeleri alıyor. Ben vefalı ve kadirbilir aziz milletimizin, bu olağanüstü hizmetleri gördüğüne, muazzam icraata şahit olduğuna ve tercihini buna göre yapacağına inanıyorum.