Nihal Atsız ve Türkçülük

0

Hüseyin Nihal Atsız.

1800'lü yılların Avrupa'sında bu türlüsüne sık rastlanır fakat Anadolu toprakları böylesi bir ırkçıyı az görmüştür. Osmanlı'nın, Gladyo'nun ileri karakolu İttihatçıların eliyle darmadağın edilmesinin ardından sayıları epey çoğalan ırkçılar içinde Nihal Atsız müstesna bir yer edinir.

Türkçülükte öyle ileri gidecektir ki bizzat kendileri de etnikçi olan Cumhuriyetin diğer kadroları ile bile ters düşecek, hapislere girecektir.

Görünenin aksine, bu çatışmanın perde arkası İttihatçı anlayışın uslanmaz ihtilalci ruh halidir. Genetik kodları kaos ortamı oluşturmak şeklinde yazılmış bir kere.

Atsız henüz Askeri Tıbbiye'de öğrenci iken bir Osmanlı subayına sırf Arap olduğu için selam vermemiş ve okuldan atılmıştır.

Hayatının geri kalan yıllarını öğretmenlik yaptığı okullarda, çıkardığı dergilerde, yazdığı kitaplarda ve makalelerinde Türkçü, Turancı, ırkçı fikirlerini tutkulu bir şekilde yayarak geçirmiştir. Yazılarında Kürtlere, Araplara, Çerkezlere, Lazlara, Arnavutlara, Ermenilere inanılmaz hakaretler etmekten çekinmeyen Atsız, sentezci çevrelerin bütün "cover"larına rağmen aynı zamanda esaslı bir İslam dini düşmanıydı.

Bugün herbiri kriminal suç kapsamında sayılabilecek, farklı halklara ve "Arabın dini" diye aşağıladığı İslama karşı "nefret suçu" Nihal Atsız'da bolca bulunur.

Hüseyin Nihal Atsız ırkçı davasının samimi takipçisidir. Bu yola bir derviş edasıyla baş koymuştur.

Irkçı kelimesini hakaret amaçlı kullanmıyorum. Bu, Sosyolojik aynı zamanda Biyoloji'nin ve Antropoloji'nin konusu olan ciddi bir kavramdır. Arapça din anlamına gelen Milliyetçilik kelimesinin ardına gizlenip, Arapça bir kelimeyle Türkçülük yapılmasını son derece gülünç bulduğum için kullanıyorum.

Türkçülüğümüz bile Arapça yapılıyorsa vay halimize…

Maalesef diğerleri gibi Nihal Atsız da "milli", "millet", "milliyet" kavramlarını yanlış kullanmaktaydı.

Meseleleri "ethnicity" üzerinden değerlendiren tüm ırkçılar gibi oda aşık olduğu sureti herşeyde görme yanılgısına kapılmıştı. Mesela, yakın dostu, dava arkadaşı, ülküdaşı Ordinaryüs Profesör Reha Oğuz Türkkan dünyanın dört bir tarafında dolaşır Türklüğe ait bulgular peşinde koşardı.

Türklüğe gönülden tutkun olan Oğuz Türkkan gittiği heryerde Türklük le ilgili bir şey bulmakta pek bi maharetlidir.

"Bulacağım" diye yola çıkan, aradığı şeyi mutlaka bulur..

Fakat bu sadece Türklüğe ait bir şey değildir. Dünya ırkçılarının anlamak istemediği şey budur.

Sonuçta Güneş Dil Teorisi ile "yoksa da biz uydururuz" anlayışına kadar gelip dayanan bir olgudur bu.

ABD'de ziyaret ettiği Arizona'da bir bölgenin adının "Havasu" olduğunu duyunca bunun Türkçe bir kelime olduğu heyecanına kapılan Türkkan katıldığı bir TV programında milyonlarca seyirci önünde "bu kelimenin aynen Türkçede olduğu gibi hava ve su anlamında olduğunu öğrendim" demekten çekinmemişti.

Oysa gerçekler sayın Türkkan'ın ifade ettiği gibi değildir. Olayı biraz daha derinlemesine İncelediğiniz zaman "Havasupai"lerin Amerika kıtası yerlilerine mensup bir grup olduğunu, dillerinin "Havasupai" olduğunu "Havasu" kelimesinin "mavi-yeşil su" anlamına geldiğini öğrenebilirsiniz.

Ve burda hepimizin doğal olarak dikkat kesildiği ve Türkkan'ı yanıltan "su" ekinin karşılığı bizim kullandığımız "su" değil. Su kelimesinin karşılayan aslında "Ha". "Vasu" ise "mavi-yeşil" anlamında.

Kendi münevverlerini ortaya çıkarma arayışında Nihal Atsız birileri tarafından büyük mütefekkir, eşi az bulunur tarihçi, nadide şair olarak tanıtılsa dahi aslında sıradan yazılar yazan bir edebiyatçı, olaylara sadece Türklük perdesinden bakan düşük yoğunluklu bir tarihçi idi.

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?

Gün senden ışık alsada bir renge bürünse.

Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse.

Her şey silinip kaybolurken nazarımdan

Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse..

sözleri geçen şiiri ise fena sayılmaz diyebilirim...

Fenerbahçe'de transfer bitmez.

Görünen o ki bitmeyen transfer sadece Fenerbahçe'de değil parası olan kulüblerin tümünde..

Ligde ilk yarı bitti.

Normal dönemin transferleri daha kurumadan ara transferler dönemi başladı..

Trabzonsporun futbolcusu Mehmet Ekici'nin adı Fenerbahçe ile anılıyor. Fenerbahçe'nin elinde herbiri sözde uluslararası kalitede olan futbolcular yetmiyor anlaşılan...

Mehmet Ekicinin peşinde olan takımlar arasında Galatasaray ve Beşiktaş da var.

Kararlılar, Trabzonsporu kurutacaklar…

Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Egemen Korkmaz, Olcay Adın, Tolga Zenginden sonra şimdide Mehmet Ekici.

Futbol federasyonu bu transfer çılgınlığına bir son verse iyi olacak. Bu durum bağlı olduğumuz, yükümlülükler taşıdığımız UEFA'dan kaynaklanıyorsa gidip orayla da konuşup bu durumun değiştirilmesi gerekiyor.

Zırt pırt transfer yaparak futbolun kalitesinin yükseltilmesi sağlanmaz.

Tam tersi sonuçlar getirir.

İnsanlar stadlara gidip maç izlemek istemiyor artık. Birbirinden kalitesiz futbolculara akıllara zarar paralar dökmek, bir yıl geçmeden o oyuncuyu göndermek nasıl bir anlayış anlayan var mı?

Söylenmese eksik kalırdı

"Reh berdana nifrînê, mîna heman nav û dengê xerab e, ji navê hilanîn ne hêsan e."

"Nefretin kök salması, tıpkı kötü ün gibidir, yok edilmesi zordur."

-Baltasar Gracian-