1945'in Ağustosunda ABD Japonya'ya karşı sürdürdüğü savaşı kaybedeceğini anladığında atom bombasına başvurmada tereddüte düşmedi. Ve bütün dünyaya "insan hakları şampiyonu olduğumuza bakmayın, başka çaremiz yoksa nükleer silahlara başvurma hızımıza kimse yetişemez" mesajını verdi.
Bu mesajı verenler ortalama ABD vatandaşları değildi elbette. Onlar kendilerini ABD'nin sahibi kabul eden kesimlerdi. Paraya hükmeden baronlar....
Üzerinde yaşadığımız dünya hızla değişiyor. Endüstri devrimiyle dünya piyasasında dolaşan paranın (altın) büyük kısmına hükmeden karar vericiler ise bu değişimi anlamakta zorlanıyor. 50 yılın öncesi bir dünya yok ve olmayacakta. Çünkü bilgi artık kaf dağının ardında gizli değil. İngiltere'de bastığın kitabı Delhi'nin arka sokaklarında yalın ayaklı çocukta okuyor, değerlendiriyor. Bu çocuğa üretme diyemezsin. Üretecek, hemde senden daha iyi üretecek. Senin gibi beslemesi gereken koca bir göbeği ve egosu olmadığı için senden daha ucuza üretecek ve daha ucuza satacak. Romanya'da yaşayan adama, "onun ürettiğini alma, benden al" diyemezsin, ne kadar engellersen engelle gidecek bulacak ve alacak.
Erdoğan "kendi arabamı, uçağımı üreteceğim" diye tutturacak. Fethullah Gülen'in devlete yerleştirdiği bürokratlarla, yolsuzluk operasyonlarıyla, Gezi türü faşist ayaklanmalarla bunu erteleyebilirsin, 9 seçim kazanmış adamı, basındaki tetikçilerinle diktatör ilan edebilirsin, hatta yok edebilirsin fakat ondan sonra gelenler daha kararlı geleceklerdir. Çünkü ok yaydan, kılıç kınından, kurşun namludan, söz ağızdan çıktı bir kere.. Bu senin iç ekonomik dengelerini bozabilir. Her sabah uyandığında sahip olduğun altının biraz daha eksilmiş olduğunu göreceksin fakat bütün hızıyla yaklaşmakta olan akıbeti engellemenin bir yoluda yok. O halde kademeli tasfiyeye (gradual purification) razı olacaksın. Yaptığın işlere, kurduğun sisteme, Avrupa'ya ve Kuzey Amerika'ya yaptığın hizmetlere hayranlık ve sana saygı duyan bir dostun olarak söylüyorum, bu hepimiz için en iyi yol. Köşene çekil ve izzeti şerefinle yaşamaya devam et. Bundan mutluluk duy. Yeni misyonun bu olsun.
Gladyo, George Bush gibi akıl hastası, alkolik bir savaş delisinden sonra Hüseyin Barak Obama'yı president olarak atayınca kademeli tasfiyeye razı oldu diye düşünmüştüm. Ne olduysa oldu, çatışarak geri çekillme yolunu seçti. Bu çatışmadan galip çıkacağınımı sanıyor yoksa kaybedeceklerini asgariye düşüreceğinimi hesaplıyor bilmiyorum. Bildiğim şey, bir atom bombası daha fırlatmayı düşünecek kadar gözleri kararmış durumda.
Irkçılar böyledir. Para ve güç sevdası onları uçurumun kenarında şövalyeliğe sürükler. Uçuruma düşenler mazi, sağ kalanlar ise kahraman olur hep. Oysa kahraman falan değiller, yeryüzünde akan kanın tek sorumlusu, nitelikli hırsızlar bunlar. Cecil Rhodes üstün hizmetleri olan bir işadamı olarak anılıyor olsa da, o, Afrika'nın kanını emerek imparatorluğunu kuran kişidir Afrika'lı için...
Ortadoğu'da bir ekonomi birliği kurulmasının kaçınılmaz görünmesi, Türklerin ve Kürtlerin bu konuda reel adımlar atması, Gladyo'nun intihar saldırıları düzenlemesine kadar gitti. İcat ettikleri maşa ise İŞİD oldu. Sanırım biz bunu daha önce neden düşünemedik diye hayıflanıyorlardır. Bir örgüt kur, adına da İslami devlet koy, sonra sağa sola saldırt. Öldürdükleri insanlar arasında Arap, Türk, Kürt, Müslüman, Ezidi herkes var. Bir tek siyonistler yok. Bölge terörize edilerek insansızlaştırılıyor. Türkiye Kürtlerini sokağa bir dökebilseler, ardından faşistleri sokağa döküp iç savaşı bir başlatabilseler, İŞİD'in bir sonra kafa kesmeye başladığı ülke Türkiye olacak. Alsa sana Ortadoğu ekonomi birliği….. Gladyo'nun bu roundu aldığı kesin. Bizim, son 10 senelik gelişmeleri değerlendirerek Gladyo'nun gücünü hafife aldığımızda kesin. Bu bizim için bir yanılgı... Bu yanılgıyı Gladyo'nun kurduğu İŞİD adlı manyaklar ordusunun cinayetlerini seyretmekle ödüyoruz.
Çözüm sürecinin akıbeti.
AK parti hükümetinin yapmış olduğu en önemli iş, Kürt meselesini askeri çözümsüzlüklerden çıkarıp siyasi çözümler aşamasına getirmesiydi. Bununla 30 senedir akan kan durdu. Silaha aktarılan para ülkenin gelişimi için harcanmaya başlandı. Ülke, gelen asker ve gerilla cenazeleri haberleriyle uyanmıyor. Akbabalar bundan rahatsız olsada vatandaş memnun. Seçim sonuçlarının Ak parti için hayal kırıklığı olması çözüm sürecininin sorgulanmasınıda beraberinde getirdi. Nasıl olmuşsa olmuş, çözüm süreci MHP ve HDP'ye yaramış. Birinden birine yaramaması gerekmiyormuydu oysa? Ak partinin tabanında Irkçı duyarlılığı olan kesimlerin rahatsız olması Kürtlerin daha çok Ak partiye yönelmesini gerektirmezmiydi? Yada Kürtlerde bir rahatsızlık varsa, ırkçıların bundan memnuniyet duyup Ak partiye daha çok destek vermesini beklememelimiydik?
Çözüm Süreci Ak partiye oy kaybettirmiş olamaz. Oy kaybının nedenini arayanlar başka yerlerde arasalar faydalı bir iş yapmış olurlar. Ak partinin Kürdistan'daki adaylarını yetersiz görenlerde yanılmaktalar. Her seçim döneminde görülen küskünlükleri bir tarafa bırakacak olursak ( ki bu sadece Ak partide değil bütün partilerde yaşanan bir problem ) adayların çokta hafife alınmaması gerekiyordu. Kürt meselesinin yıllardır göbeğinde olan, bir dönem HADEP yönetiminde görev alan Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu, Kürd edebiyatçı Muhsin Kızılkaya, deneyimli Kürd siyasetçisi Haşim Haşimi, Mazlum-der eski başkanlarından Yılmaz Ensaroğlu son derece önemli isimlerdi.
Toplumsal akıl bazen siyaset aklının önüne geçer.
Halk bazen yaklaşmakta olan tehilikeyi görür ve gardını alır. 7 Haziran saat 9... sandıkların yüzde 50'si açılmış, Ak parti yüzde 46, HDP yüzde 9 ile barajın altında. Ergenekon ve Paralel basın, "çöplerde bulunan oylar" haberi için kolları sıvamış, "Türkiye'nin her tarafından elektirik kesintileri ihbarları geliyor" haberleri şimdiden internet sayfalarında dolaşımda. Facebook'lar, twitter'ler tetikte. Eğer sonuçlar bu şekilde devam ederse, kaybeden partilerin taraftarlarını kışkırtıp sokağa döküp, ülkeyi iç savaş'a kadar götürmeye hazırlar. Saatler ilerledikçe Ak parti oyları düşüyor, diğer partiler yükseliyor. Ergenekon ve Paralel basını takip etmeye devam ediyorum, ne "elektirik kesintisi", ne de "çöpte bulunan oylar" haberi var şimdi. Doğal olarak "oyunu makarnaya, bir çuval kömüre satmış vatandaş", oyunu Ak partiye vermiş satılık Kürt, göbeğini kaşıyan eğitimsiz, cahil seçmen söylemleride buharlaşıyor. Seçim gayet özgür bir ortamda temiz geçmiş, halk da her ne hikmetse bilinçlenivermişti.
Sevgili halkımız, intihar saldırısına hazırlanan, "bu sürekli kaybedenlere" karşı ülkeyi bir iç savaş'ın kenarından çekti aldı.
Ve böyle buyurdu; "birazda siz yönetin, yönetebiliyorsanız!...."
SÖYLENMESE EKSİK KALIRDI
"Mirovên devjêberdana ew tiştên ku ji wan bawer, ji bawer kirina tiştekî hê zortir e"
"İnsanları inandıkları şeylerden vazgeçirmek, bir şeye inandırmaktan daha zordur" Ernest Renan