TRT 1'in efsane ve reyting rekortmeni dizisi Cihan-ı alem penah (Gölgesine cihanın sığındığı) devleti konu edinen ''Diriliş Ertuğrul'''da da çıkan olarak çıkan Osmanlı'nın manevi mimarlarından Şeyh Edebali'nin hayatı merak ediliyor. Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi'nin hocası da olan Şeyh Edebali manevi büyüklüğü ile insanlara örnek olmuş bir şahsiyettir. Bu haberimizde kıymetli ve örnek bir kişilik olan Şeyh Edebali'yi tanıyacağız. Şeyh Edebali kimdir? Şeyh edebali hangi tarikata mensuptu? Detaylar haberimizde
Moğol istilasının ardından büyük bir çalkantı ve buhran yaşayan Müslüman Anadolu'nun, içinde bulunduğu bu girdaptan kurtulması için büyük gayretler sarf eden şahsiyetlerin başında Edebali Hazretleri gelmektedir.
O, beyliklere bölünüp parçalanarak ciddî yara almış olan Anadolu birliğini yeniden tesis ile İslam sancağını ehl-i küfür karşısında muzafferen dalgalandırmak için çırpınıyordu. Bu gayesini gerçekleştirebilmek yolunda bütün Anadolu beyliklerini hassas bir değerlendirmeye tabî tutmuştu.
Birbirleriyle Selçuklu'nun yerini almak maksadıyla devamlı ve kıyasıya bir sûrette kavga halinde olan beyliklerin durumu, Şeyh Edebali'ye ümit vermiyordu. Nihayet henüz dört yüz atlı kadar bir kuvvete malik olup uç beyliği yapmakta olan ve hiç kimsenin ilerisi hakkında parlak şeyler düşünmediği Osmanlı Beyliği'ni tahlil eden Edebali Hazretleri, bu küçük beylikte aradığı ulvî cevheri buldu.
İSLAM'A HİZMET AŞKI
Gerek Osmanlı Beyliği'nin mevcut coğrafî durumu, gerekse fertlerindeki İslam'a hizmet heyecan ve aşkı ile dolu bir i'la-yı kelimetullah anlayışı, Şeyh Edebali Hazretleri için mükemmel bir zemin idi.
Bunun için bütün yakınlarıyla birlikte Osmanlı mülküne yerleşti ve cümle gayret ve himmetini bu beyliğin madden ve manen büyüyüp gelişmesi için sarf etmeye başladı. Öncelikle Bilecik'te bir zaviye kurarak halkı ve bilhassa başta Osman Gazi olmak üzere beyliğin idarecilerini irşad seferberliğine girişti. Tarihçi Âşıkpaşazade, zaviyesinin hiç boş kalmadığını, Şeyh Edebali'nin gelip geçen derviş ve fukaranın her türlü ihtiyacını giderdiğini, hatta bu gaye ile daima bir koyun sürüsü bulundurduğunu kaydeder.
Evvelce bahsinde anlatılmış olduğu üzere Osman Gazi, gençliğinden itibaren ilim ve tasavvuf ehlini çok sever, husûsiyle mübarek günlerde üstadı Edebali Hazretleri'nin yanına giderek ondan feyz alırdı. Şeyhin, Osman Gazi'nin Kur'an-ı Kerîm'e hürmet ve tazîminin neticesinde gördüğü rüyayı tabir etmesi ve ona kızını zevce olarak vermesi meşhurdur.
Şeyh Edebali Hazretleri'nden sonra mensub olduğu ahî şeyhliğinin kime intikal ettiği bilinmemekle beraber talebesi Dursun Fakîh'e icazet vermiş olduğu rivayeti kuvvetlidir. Ancak bu icazet ve hilafet daha sonraları torunu 1. Murad Han'a intikal etmiştir.
Edebali Hazretleri, aynı zamanda ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Yıllarca halkına huzur ve feyiz saçarak uzun bir ömür sürmüş, 1326'da vefat etmiştir.
Edebali Hazretleri çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen talebelerinden Dursun Fakîh, kendisinden sonra Osmanlı Devleti'nin ikinci müftüsü ve başkadısı olmuştur. [1]
ŞEYH EDEBALİ'NİN AYRINTILI HAYATI
İlk Osmanlı kadısı ve mutasavvıf. (ö. 726/1326)
Karaman'da doğdu. Hüseyin Hüsameddin, kaynak göstermeden künyesini İmadüddin Mustafa b. İbrahim b. İnac el-Kırşehrî şeklinde kaydeder (Amasya Tarihi, II, 428). Kaynaklarda Edebalî (أده بالى) kelimesinin, bu şekli yanında (BA, MD, nr. 31, s. 217, hk. 481; TK, Defter-i Evkāf-ı Ertuğrul Gazi, Hudûdname-i Bilecik, nr. 156, vr. 1) bazan Atabalî (اطه بالى) (VGMA, Bursa-Muhasebe, nr. 491/1, sıra 447) ve kısaltılmış olarak Ede-şeyh (اده شيخ) (TK, Defter-i Evkāf-ı Hüdavendigar, nr. 585, vr. 282b) şeklinde yazıldığı da görülmektedir.
Edebali ilk tahsilini Karaman'da yaptı. Hanefî fakihi Necmeddin ez-Zahidî'nin öğrencisi oldu. Daha sonra Şam'a giderek Sadreddin Süleyman b. Ebü'l-İz ve Cemaleddin el-Hasîrî gibi dönemin tanınmış alimlerinden dinî ilimleri tahsil etti. Şam'dan ülkesine dönünce tasavvufa yöneldi; Bilecik'te bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Âşıkpaşazade zaviyesinin hiç boş kalmadığını, şeyhin gelip geçen fukaranın her türlü ihtiyacını gidermeye çalıştığını, hatta bu maksatla koyun sürüsü bulundurduğunu kaydeder (Tarih, s. 6).
OSMAN GAZİ'NİN EDEBALİ'YE ANLATTIĞI RÜYA
Edebali Osman Gazi ile Bilecik'te tanıştı. Âlim ve sûfîleri çok seven Osman Gazi, mübarek günlerde şeyhin zaviyesine giderek dinî ve idarî konularda her zaman onun görüşlerine başvururdu (Cenabî Mustafa Efendi, vr. 555ª). Âşıkpaşazade'nin, Osman Gazi'nin imamı İshak Fakih'in oğlu Yahşı Fakih ve Edebali'nin oğlu Mahmud Paşa'nın rivayetlerine dayanarak anlattığına göre Osman Gazi bir gece Edebali'nin zaviyesinde kalmış, rüyasında şeyhin koynundan doğan bir ayın kendi koynuna girdiğini, aynı anda göbeğinden bir ağaç bittiğini ve bu ağacın gölgesinin dünyaya yayıldığını, altından dağlar yükseldiğini ve her dağın altından da suların çıktığını görmüş.
Osman Gazi rüyasını Edebali'ye anlatınca şeyh, "Hak Teala sana ve nesline padişahlık verdi. Mübarek olsun. Kızım Malhun Hatun da senin helalin oldu" der. Edebali'nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Malhun Hatun ile evlenmiştir (Âşıkpaşazade, s. 6; ayrıca bk. Terceme-i Menakıb-ı Tacü'l-arifîn, vr. 3b; Mecdî, s. 20-21; Cenabî Mustafa Efendi, vr. 556ª). Bazı kaynaklarda bu isim Mal Hatun şeklinde geçerken Oruç b. Âdil de Tevarîh-i Âl-i Osman'da (s. 8-9, 84) yukarıda anlatılan rüyayı Osman Gazi'nin değil babası Ertuğrul Gazi'nin gördüğünü ve şeyhin Osman Gazi ile evlenen kızının adının Rabia Hatun olduğunu kaydeder.
ŞEYH EDEBALİ HANGİ TARİKATA MENSUPTU?
Ebü'l-Vefa el-Bağdadî'ye (ö. 501/1107) nisbet edilen Vefaiyye tarikatına mensup olan Edebali (Terceme-i Menakıb-ı Tacü'l-arifîn, vr. 2 a-b, 10b; Katib Çelebi, vr. 43b) aynı zamanda Ahî Teşkilatı'nın reisidir. Ahî şeyhliğinin Edebali'den sonra kime geçtiği ise bilinmemektedir; ancak daha sonra I. Murad'a intikal etmiştir (Barkan, II, 288; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 531). Son zamanlarında kızı ve torunu Alaeddin Bey ile Bilecik'te oturan Edebali'ye Kozağaç köyünün öşür ve hasılatı verilmiş, kızı Rabia Hatun (veya Bala Hatun) kendilerine verilen bu köyü tekkeye vakfetmiştir (BA, MD, nr. 31, s. 217, hk. 481; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, I, 561). Edebali'nin kızı Mal Hatun adına Eskişehir'de bir Mal Hatun Ünas Mektebi'nin mevcut olduğu da belgelerden öğrenilmektedir (Şer'iyye Sicilleri, Ankara-Ayaş, Defter, nr. 34, s. 42, Belge, nr. 237). Edebali uzun bir ömür sürdükten sonra 726 (1326) yılında vefat etti. Hezarfen Hüseyin Efendi ise diğer kaynakların aksine vefat tarihi olarak 727 (1327) yılını kaydeder (Tenkıhu't-tevarîh, vr. 104b).
Edebali mutasavvıf olması yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Döneminin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden damadı Dursun Fakih, şeyhten sonra Osmanlı Devleti'nin ikinci müftüsü ve kadısı olmuştur (Leknevî, s. 85). Çandarlı Kara Halil'in de Edebali'nin talebesi olabileceği ihtimali üzerinde durulmuşsa da bunu doğrulayan herhangi bir belge yoktur (İA, III, 352). [2]
Kaynak:
[1] Osman Nûri Topbaş, Âbide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları
[2] Kamil Şahin, Diyanet İslam Ansiklopedisi
OSMAN BEY'E NASİHATİ
Şeyh Edebali damadı Osman Gazi'nin bey olması üzerine verdiği nasihati çok ünlüdür.
''Ey oğul!
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana
Güceniklik bize, gönül almak sana
Suçlama bize, katlanmak sana
Acizlik bize, yanılgı bize, hoş görmek sana
Geçimsizlikler, çatışmalar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana
Kötü göz, şom ağız haksız yorum bize, bağışlamak sana
Ey Oğul!
Bundan sonra bölmek bize, bütünlemnek sana
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana
Ey Oğul!
Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz
İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın
Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı
Allah (C.C) yardımcın olsun
Sözleri
- Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
- Kişinin gücü günün birinde tükenir ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızar aydınlığa kavuşturur.
- Ukalayla dost olma: çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.
- Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.
- Üç kişiye acı; cahiller arasındaki alime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken itibarını kaybedene.
- Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
- Sana yükünü taşıyacak güç , ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin.
- Aç gözlü ile dost olma: ikram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün,