Özgür Filistin

Filistin topraklarında bir destan yazılıyor. Bu kutlu destanı, başta Gazzeliler olmak üzere bütün Filistinliler çoluk çocuğuyla, yaşlısı genciyle geleceğe emanet ediyorlar. Şühedanın o aziz mübarek topraklarda yaktığı meşale, insanlık vicdanını uyandırıyor. Katil, hırsız ve işgalci Siyonist İsrail terör örgütünü rezil rüsva eden yiğitçe menkıbedir bu. Sonsuza kadar unutulmayacak! Rabbimize hamdolsun.

Çağımızda yaşanan dramla, bu soykırımla herkes ilgilenmek zorunda mı? Şüphesiz kendisini ‘insan’ kabul eden her fert, çağın utanç hadisesine alaka duyacaktır. Ama insanlık vasfını kaybetmiş ve şahsiyetsiz kılıfına girmişse o ayrı mesele! Köylü, esnaf, memur, aydın, asker, âlim, yazar, gazeteci, sanatkâr, hukukçu, siyasetçi fark etmez. İnsansanız birinci gündem maddeniz Gazze olmak zorundadır.

Haberlerdeki görüntülerde çığlık atan o çocukları görünce çocuklarını, torunlarını hatırlamayanlar, insanlıktan nasibini almamış mahlûklarsınız. Kaleminiz var ve bu katliamı yazmıyorsanız o kaleminizi çöpe atın gitsin. Ressamsanız hayali boş şeyleri değil bu acı hakikatleri resmetmelisiniz. Şairseniz Gazze ağıtları yakmalısınız, müzisyenseniz mersiyeler bestelemelisiniz. Yönetmenseniz Filistin filmi çekmelisiniz. Kudüs’ün, Gazze’nin, Filistin’in sancısını yüreğinizde hissetmiyorsanız inancınızdan şüphe etmelisiniz.

Zulüm 1948’de başladı. O yılın 14 Mayıs’ında Yahudi Ajansı Başkanı David Ben-Gurion, ‘İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan etti. ABD Başkanı Harry S. Truman aynı gün bölgeye vahşeti getirecek olan bu derleme ulusu hemen tanıdı. Müslümanlar bilhassa Filistin topraklarında yaşayanlar o günden beri gün yüzü görmedi. İsrail hiçbir zaman devlet olamadı, hep terör örgütü gibi hareket etti. Çaldı, çırptı, gasp etti, katletti. Hem de çoluk çocuk, yaşlı kadın dinlemeden…

Uzun zamandır alçak Siyonist güruhun şenaatleri ve masum Filistinler hakkında yazıyorum. Son on-on beş yıldan beri kaleme aldığım bu yazıların bir kısmını İstiklalden İstikbale ve Malazgirt’ten Mavi Vatana kitaplarıma aldım. İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail topraklarına gerçekleştirdiği “Aksa Tufanı”ndan sonra İsrail, gözü dönmüş boğa gibi Gazze’ye saldırıyor. Başta emperyalist ABD ve şürekâsı olan Avrupa ülkelerini yanında bulan İsrail, haddini çok aştı. Şimdi giderek yalnızlaşıyor. Kanaatimce insanlık vicdanı, büsbütün tefessüh etmedi. Sözde Müslüman bazı Arap ülkeleri lakayt biçimde soykırımı seyrederken Batı’da ve birçok ülkede insanlar ayağa kalkıyor, İsrail’i lanetliyor.

Son bir buçuk sene içinde yaşadığımız soysuz katliam hakkında yazdıklarımı Nehirden Denize adıyla bir kitapta toplamayı düşünürken bugünlerde elime çok değerli bir eser ulaştı. Nehirden Denize Özgür Filistin. Önce ismi bana aşina geldi. Çok sevindim. Muhtevası da dopdolu eserin. Üstelik iyi ve sağlam bir ekip çalışmasının ürünü. Yayın âleminin seçkin markası Pınar tarafından vitrinlere taşınan eser, ‘şefkat kahramanı’ on hanımefendi yazarın kıymetli makalelerinden oluşuyor. Demet Tezcan, İsmihan Şimşek, Emeti Saruhan, Emine Çınar, Cahide Hayrünnisa Çiçek, Sümeyye Ertekin, Nesibe Hâle Tezcan, Zümrüt Sönmez, Emine Dolmacı ve Gülcan Tezcan sağ olun.

Kitabın başında bizi hüzünlendiren bir metinle karşılaşıyoruz. Gazze İslam Üniversitesi akademisyenlerin Refaat Alareer’in 6 Aralık 2023’te İsrail bombardımanında erkek kardeşi, kız kardeşi ve üç çocuğuyla birlikte İsrail hava saldırısında öldürülmeden önce sosyal medyada paylaştığı son şiirini okuyalım: “İlla ölmem gerekiyorsa, sen yaşamalısın…/Hikâyemi anlatmak için…/Eşyalarımı salıp bir parça kumaş ile uzun kuyruklu ve beyaz teller satın almak için…/Gazze’de, bir yerde bir çocuk, cennetin gözlerinin içine bakarken,/Kendi bedenine bile veda etmeden giden babasını beklerken, uçurtmayı görür…/Senin yaptığın uçurtmayı,/Ve bir an için bir meleğin ona sevgiyi geri getirmek için orada olduğunu düşünür./Eğer ölmem gerekiyorsa, umut getirsin,/Bir masal olsun bu uçurtama.”

Eseri hazırlayan Demet Tezcan, “Sunuş”un ilk satırlarında şöyle diyor: “İşgalci İsrail, yıllarca bir açık hava hapishanesine, çevirip dünyaya kapattığı Gazze’yi içindeki tüm canlılarla birlikte yok ederken Gazze dünyanın vicdanını diriltiyordu. Dünya, haritadan da silinmek istenen Filistin’in farkına varıyordu Gazze’den öğrendiğimiz çok şey oldu. Gazze ümmetin okulu hüviyetine büründü. Soykırımla yok edilmek istenirken, yıkıntılar altındaki Gazze, toplumların zihin dünyasını yeniden yapılandırdı. Gazze salt bir yer değil, en az içinde bu ağır imtihanı alnının akıyla vermeye çalışan insanı kadar canlı, en az onlar kadar yaşayan ve ölen, ölen ve yeniden dirilen, nefes alan bir toprak parçasıydı. Gazze insanlığın vicdanını yönlendirdi, hakikat üzerine örtülen örtüleri kaldırıp, inanç dünyalarına rehberlik etti. Hiç bilmeyen öğrendi, bilen bildiğini gözden geçirdi.”

Bugün bütün Müslümanlar çetin bir imtihana tabi. İnsanlık da sınanıyor. Yeryüzündeki mazlumların biricik umudu Türkiye’de artık parolamız Kudüs, Kızılelma’mız Gazze ve bütünüyle Filistin topraklarıdır. Nehirden Denize Özgür Filistin, baş eserlerimizden biri olmalıdır. Bu eser başta Arapça olmak üzere dünya dillerine hemen çevrilmelidir. Huzurumuz için böyle ışık kitaplara çok ihtiyacımız var.