Şöyle bir yargı ile başlamak istiyorum: Terör, küresel dünyayı dizayn etmeye yarayan en güçlü silahtır, siyasettir. Dünya, yeni bir terör saldırısı ve dizayn hadisesi ile karşı karşıya… Yeni bir 11 Eylül… Bu kez, "Müslüman coğrafyanın patolojik çocukları" Paris'te birkaç yere saldırdı. Ve dünya, teröre karşı birleşti. Ve terörü, bir kez daha, yüksek sesle lanetledik.
Her şeyden önce şunu vurgulamalıyız; kim yaparsa yapsın, terör, tüm insanlığa karşı işlenmiş büyük bir suçtur. Bir kişiyi öldüren binlerce kişiyi öldürmüş gibidir. Ve terörün amacı da bellidir; yeryüzünün en ücra köşesinde yaşayan insanlara bile korku salmaktır. Korku yoluyla iktidarı pekiştirmek, bireylerin ruhunu ele geçirmektir.
Müslümanlar, Körleşiyor mu?
Paris saldırısı sonrasında yazılan yazılara bakıyorum; birçoğu savunma refleksiyle yazılmış yazılar… Bir kısmı ise Batıcı aydınlara tarafından İslam'ı ve Müslümanları karalamak ve aşağılamak amacıyla kaleme alınmış… Her iki görüşün de açmazları mevcut… İslamcı aydınlar, patolojik Müslümanlara körler. Batıcı aydınlar ise, İslam ile terörü özdeşleştiriyor; İslam'a karşı körler. Kısacası, körleşme hadisesi ile karşı karşıyayız.
İslamcı ve muhafazakar aydınlar tarafından savunma refleksiyle yazılan yazıların ana temasını, Jean Baudrillard'ın bir sözü oluşturuyor, neredeyse: "İslam'ı terör ile özdeşleştirmekle, insanlığın elindeki tek seçeneği yok ediyoruz."
Evet, İslam, terörle özdeşleştirilemez. Belki de İslam, insanlığın elindeki son huzur adasıdır. Ancak Baudrillard'ın bu sözü, bize, Müslümanların terörist olmayacağını mı söylüyor? Son dönemdeki patolojik vakıaların birçoğunun kaynağı, niçin Müslüman coğrafya? El-Kaide, İŞİD, Taliban, Boko Haram gibi İslamcı örgütler neden bu coğrafyanın ürünü? Diktatörlükler, anti-demokratik uygulamalar, neden bu coğrafyada fazlasıyla mevcut ve normal?
Batıya Öfkelenmek Boşuna!
"Müslüman dünya bir lider arayışındadır; bir boşluk var oldukça, Türkiye, bu rolü sahiplenmeye en ehil ve becerikli olan ülkedir" diyenGraham Fuller'inifadesiyle; "Soğuk savaş biteli beri, dünyada bir sonraki ideolojik mücadelenin İslam ile Batı arasında olacağı konusunda spekülasyonlara girişmek moda haline gelmiş bulunuyor. Bu spekülasyonun temelinde ise ille de Batılı ülkelere meydan okuyacak yeni bir izm'in ortaya çıkması gerektiği inancı yatıyor." Çünkü"Güçlü bir Batı gerçeği, belki Batı'nın kendisinden çok Müslümanlar için çarpıcı niteliktedir. Müslümanların uluslararası arenada faaliyette bulunurken, başka bütün hesaplarını kendisine göre ayarlamak zorunda oldukları bir varlık ve güçtür Batı."
Küresel siyaset yapıcılarının Müslümanların patolojik durumlarından faydalanmamaları mümkün değil. Burada sorumluluk, yine Müslümanlara düşmektedir. Batı'ya öfkelenmek boşuna… İslam'a körleşen Müslümanlar, kendi anlam dünyalarını yeniden kurmalı. Son iki yüzyıldır, tüm siperlerde mücadeleyi kaybeden Müslüman coğrafya, artık, İslam'ı kuşatmaktan vazgeçmeli… Fe eyne Tezhebün!!!