Rabbi ennî messeniyed durru ve ente erhamur rahimîn ne demek? Rabbi enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimin ne demek? Eyüp Peygamberin duası Rabbi enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimin ne anlama geliyor? Kuran'da geçen Eyüp Peygamberin duası Rabbi enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimin duasının farklı meallerine buradan ulaşabilirsiniz. İşte Rabbi enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimin duasının anlamı...
Rabbi ennî messeniyed durru ve ente erhamur rahimîn
DÜZENLE
SHARE
وَأَيُّوبَ إِذْ نَادَى رَبَّهُ أَنِّي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَأَنتَ أَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Ve eyyûbe iz nada rabbehû ennî messeniyed durru ve ente erhamur rahimîn(rahimîne). 21/83
21/83 Eyüp as duası
﴿وأيوب إذ نادى ربه أني مسني الضر وأنت أرحم الراحمين﴾ تلاوة في منتهى الجمال القارئ أنس الميمان-0
﴿وأيوب إذ نادى ربه أني مسني الضر وأنت أرحم الراحمين﴾ تلاوة في منتهى الجمال القارئ أنس الميمان-0
2. Lem'a 1 - Hz. Eyyûb aleyhisselam'ın münacatına ondan daha fazla muhtacız
2. Lem'a Sabır kahramanı Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın şu münacatı, hem mücerreb, hem tesirlidir. Fakat, ayetten iktibas suretinde, bizler münacatımızda رَبِّۤى اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ demeliyiz. Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın meşhur kıssasının hülasası şudur ki: Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azîm mükafatını düşünerek, kemal-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra, yaralarından tevellüt eden kurtlar kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i İlahiyenin mahalleri olan kalb ve lisanına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle, kendi istirahati için değil, belki ubudiyet-i İlahiye için demiş: "Ya Rab, zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor" diye münacat edip, Cenab-ı Hak o halis ve safi, garazsız, lillah için o münacatı gayet harika bir surette kabul etmiş, kemal-i afiyetini ihsan edip enva-ı merhametine mazhar eylemiş. Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim batınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyûb'dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdit ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor. O münacat-ı Eyyûbiyeye, o hazretten bin defa daha ziyade muhtacız. Bahusus, nasıl ki o hazretin yaralarından neş'et eden kurtlar kalb ve lisanına ilişmişler. Öyle de, bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler—neûzu billah—mahall-i iman olan batın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkarane uzaklaştırarak susturuyorlar. Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, ta nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor. … Tamamen gönüllülük esasına dayanarak hazırlanan bu videoyu beğendi iseniz, daha geniş izleyici kitlesine ulaşması adına çevreniz ile paylaşarak, beğenerek (like) ve yorum bırakarak destek olabilirsiniz. Yeni videolarımızdan anında haberdar olmak için kanalımıza abone olunuz. Teşekkürler, https://YouTube.com/Kardelen
Lem'a 2 - Masiyetten sabır - İstiğfar ve tevbe ile günahlara engel olmak
- Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. …dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. - İşte, ey sabırsız nefsim! Sen üç sabır ile mükellefsin. Birisi: Taat üstünde sabırdır. Birisi: Masiyetten sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. - Tevbe kişinin kendini yenilemesi ve bir iç onarımdır. - ... dua ve tevekkül meyelan-ı hayra büyük bir kuvvet verdiği gibi, istiğfar ve tevbe dahi meyelan-ı şerri keser, tecavüzatını kırar. - …şeytanı dinleyen bir nefis, kusurunu görmek istemez. Görse de, yüz tevil ile tevil ettirir. - ...nefsine nazar-ı rıza ile baktığı için, ayıbını görmez. Ayıbını görmediği için itiraf etmez, istiğfar etmez, istiaze etmez, şeytana maskara olur.
İKİNCİ LEM'A
اِذْ نَادٰى رَبَّهُۤ اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ
Sabır kahramanı Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın şu münacatı, hem mücerreb, hem tesirlidir. Fakat, ayetten iktibas suretinde, bizler münacatımızda رَبِّۤى اَنِّى مَسَّنِىَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ demeliyiz. Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın meşhur kıssasının hülasası şudur ki: Pek çok yara, bere içinde epey müddet kaldığı halde, o hastalığın azîm mükafatını düşünerek, kemal-i sabırla tahammül edip kalmış. Sonra, yaralarından tevellüt eden kurtlar kalbine ve diline iliştiği zaman, zikir ve marifet-i İlahiyenin mahalleri olan kalb ve lisanına iliştikleri için, o vazife-i ubudiyete halel gelir düşüncesiyle, kendi istirahati için değil, belki ubudiyet-i İlahiye için demiş: "Ya Rab, zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor" diye münacat edip, Cenab-ı Hak o halis ve safi, garazsız, lillah için o münacatı gayet harika bir surette kabul etmiş, kemal-i afiyetini ihsan edip enva-ı merhametine mazhar eylemiş. İşte bu Lem'ada Beş Nükte var.
BİRİNCİ NÜKTE
Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim batınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyûb'dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyûb aleyhisselamın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdit ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor. O münacat-ı Eyyûbiyeye, o hazretten bin defa daha ziyade muhtacız. Bahusus, nasıl ki o hazretin yaralarından neş'et eden kurtlar kalb ve lisanına ilişmişler. Öyle de, bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler—neûzu billah—mahall-i iman olan batın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkarane uzaklaştırarak susturuyorlar.1 Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, ta nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor.2 Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor. Mesela, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicap ettiği zaman, melaike ve ruhaniyatın vücudu ona çok ağır geliyor. Küçük bir emare ile onları inkar etmek arzu ediyor. Hem mesela, Cehennem azabını intaç eden büyük bir günahı işleyen bir adam, Cehennemin tehdidatını işittikçe istiğfarla ona karşı siper almazsa, bütün ruhuyla Cehennemin ademini arzu ettiğinden, küçük bir emare ve bir şüphe, Cehennemin inkarına cesaret veriyor. Hem mesela, farz namazını kılmayan ve vazife-i ubudiyeti yerine getirmeyen bir adamın, küçük bir amirinden küçük bir vazifesizlik yüzünden aldığı tekdirden müteessir olan o adam, Sultan-ı Ezel ve Ebedin mükerrer emirlerine karşı farzında yaptığı bir tembellik, büyük bir sıkıntı veriyor. Ve o sıkıntıdan arzu ediyor ve manen diyor ki, keşke o vazife-i ubudiyeti bulunmasaydı! Ve bu arzudan, bir manevî adavet-i İlahiyeyi işmam eden bir inkar arzusu uyanır. Bir şüphe, vücud-u İlahiyeye dair kalbe gelse, kat'î bir delil gibi ona yapışmaya meyleder; büyük bir helaket kapısı ona açılır. O bedbaht bilmiyor ki, inkar vasıtasıyla, gayet cüz'î bir sıkıntı vazife-i ubudiyetten gelmeye mukabil, inkarda milyonlarla o sıkıntıdan daha müthiş manevî sıkıntılara kendini hedef eder.1 Sineğin ısırmasından kaçıp yılanın ısırmasını kabul eder. Ve hakeza, bu üç misale kıyas edilsin ki, بَلْ رَانَ عَلٰى قُلُوبِهِمْ * sırrı anlaşılsın. * "Kazandıkları günahlar, kalblerini kaplayıp karartmıştır." (Mutaffifîn Sûresi, 83:14.) Tamamen gönüllülük esasına dayanarak hazırlanan bu videoyu beğendi iseniz, daha geniş izleyici kitlesine ulaşması adına çevreniz ile paylaşarak, beğenerek (like) ve yorum bırakarak destek olabilirsiniz. Yeni videolarımızdan anında haberdar olmak için kanalımıza abone olunuz.
1. ve eyyûbe : ve Eyüp
2. iz nada : nida etmişti 3. rabbe-hû : onun Rabbi, kendi Rabbi
4. ennî : muhakkak, şüphesiz ben
5. messeniye : bana dokundu, isabet etti 6. ed durru : sıkıntı, zarar
7. ve ente : ve sen
8. erhamu er rahımîne : merhametlilerin en merhametlisi
Diyanet İşleri : Eyyûb'u da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve Eyyub da hani Rabbine nida etmişti de gerçekten demişti, bana zarar dokundu ve sen, merhametlilerin en merhametlisisin.
Adem Uğur : Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.
Ahmed Hulusi : Eyyub. . . Hani Rabbine: "Gerçekten hastalık beni yıprattı ve sen Erhamur Rahıymiynsin" diye nida etti.
Ali Bulaç : Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın."
Ali Fikri Yavuz : Eyyûb'u da hatırla, zira: "- Bana, gerçekten hastalık isabet etti. Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin." diye Rabbine dua etmişti.
Bekir Sadak : Eyyub da: «Basima bir bela geldi, (Sana sigindim), Sen merhametlilerin merhametlisisin» diye Rabbine nida etmisti.
Celal Yıldırım : Eyyûb'u da an, hani bir vakit o, Rabbına şöyle (boyun eğip) seslenmişti : «Doğrusu dert ve maraz bana gelip sürtündü. Sen ise merhamet edenlerin en çok merhametlisisin.»
Diyanet İşleri (eski) : Eyyub da: 'Başıma bir bela geldi, (Sana sığındım), Sen merhametlilerin merhametlisisin' diye Rabbine nida etmişti.
Diyanet Vakfi : Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: «Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin» diye niyaz etmişti.
Elmalılı Hamdi Yazır : Eyyubu da, zira «enni messeniyed durru ve ente erhamur rahimîn» diye rabbına nida etti
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Eyyüb'u da. Zira: «Bana bu hastalık mübtela oldu; Sen merhametlilerin en merhametlisisin.» diye Rabbine dua etti.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Eyyûb da: «Başıma bir bela geldi, (sana sığındım), sen merhametlilerin en merhametlisisin» diye Rabbine nida etti.
Fizilal-il Kuran : Eyyüb'e gelince hani O «Bir derde yakalandım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin» diye Rabb'ine seslenmişti.
Gültekin Onan : Eyüp de; hani o rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın."
Hasan Basri Çantay : Eyyubu da (hatırla.) Hani o, Rabbine: «Hakıykat, bana (bu) derd (gelib) çatdı. Sen esirgeyicilerin esirgeyicisisin» diye niyaz etmişdi.
İbni Kesir : Eyyub'a da. Hani Rabbına niyaz etmiş: Bu dert beni sarıverdi. Sen, merhametlilerin merhametlisisin, demişti.
Muhammed Esed : Ve Eyyub'u (da an ki) o: "Ey Rabbim, dert beni buldu; ama Sen merhametlilerin en merhametlisisin!" diye yakarmıştı.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Eyyûb'u da (an) o vakit ki, Rabbine nida etti, (dedi ki:) «Şüphe yok, beni zarar kapladı, ve Sen (Yarabbi) rahmet edenlerin en merhametlisisin.»
Ömer Öngüt : Eyyub'u da an! Hani Rabbine: "Bana bir dert gelip çattı. Sen merhametlilerin en merhametlisisin. " diye niyaz etmişti.
Şaban Piriş : Eyyûb da: - Başıma bir bela geldi, sen merhametlilerin en merhametlisisin, diye yalvardığı zaman...
Suat Yıldırım : (83-84) Eyyûb'u da an. Hani o: "Ya Rabbî, bu dert bana iyice dokundu. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın" diye niyaz etmiş, Biz de onun duasını kabul buyurup katımızdan bir lütuf ve ibadet edenlere bir ders olmak üzere, hastalığını iyileştirmiş, kendisine aile ve dostlarını bir misliyle beraber vermiştik.
Süleyman Ateş : Eyyûb'u da an. O, Rabbine: "Bu dert bana dokundu, sen merhametlilerin en merhametlisisin!" diye du'a etmişti.
Tefhim-ul Kuran : Eyup da; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: «Şüphe yok, bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.»
Ümit Şimşek : Eyyub'u da hatırla ki, Rabbine, 'Bana zarar dokundu; Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin' diye dua etmişti.
Yaşar Nuri Öztürk : Ve Eyyûb... Rabbine şöyle yakarmıştı: "Dert gelip çattı bana; sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin."