Kuranı Kerimin 13. suresi olan Rad suresi Muhammed suresinden sonra, Rahman suresinden önce nazil olmuştur. Rad suresi okuyana geçmiş ve kıyamete kadar gelecek bulutların hepsinin ağırlığının on katı sevab verilir. İşte Rad suresinin okunuşu ve anlamı...
Kur'an-ı kerîmin on üçüncü sûresi. Muhammed sûresinden sonra, Rahman sûresinden önce nazil olmuştur; Ra'd sûresi, kırk üç ayet-i kerîmedir. Sûrenin on üçüncü ayetinde gök gürültüsü manasına gelen er-Ra'd kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede; Allahü tealanın varlığı, birliği, ilminin sonsuzluğu, îman etmekle mes'ûd olanların ve inkar eden kötü talih lilerin vasıfları ve akıbetleri ve Allahü tealanın, Peygamber efendimizin peygamberliğine şahidliği bildirilmektedir. (İbn-i Abbas, Mücahid bin Cebr, Razî, Taberî, Kurtubî)
Fazileti : Kim Ra'd sûresini okursa, geçmiş ve kıyamete kadar gelecek bulutların hepsinin ağırlığının on katı sevab verilir. Kıyamet günü Allahü tealanın ahdini (sözünü, va'dini) yerine getirenlerden olarak diriltilir. (Hadîs-i şerîf-Kadı Beydavî Tefsîri)
Kısaca Konusu : Ra'd sûresinde Allah'ın varlığı, birliği, ilmi ve kudretinin aklî delillerle ispatı; evrenin sahibi ve ondaki tasarruf hususunda tek yetkili oluşu, bu sebeple ibadete layık ve müstahak tek mabud oluşu, peygamberlik ve peygamberlerin doğrulukları, evlenme, çocuk sahibi olma gibi bazı nitelikleri, vahiy ve Kur'an-ı Kerîm'in hak oluşu, Kur'an'ın özellikleri,öldükten sonra dirilme, hesap verme, cennet ve cehennem, samimi müminlerin özellikleri, müşriklerin ortaya attığı şüpheler ve bunlara verilen cevaplar, Ehl-i kitabın Kur'an karşısındaki tutumu ile toplumların kaderini etkileyecek derecede önemli birçok ahlakî konu, tabiat olayları ve gök cisimleri arasındaki ilahî nizam vb. konular ele alınmıştır.
RAD SURESİNİN OKUNUŞU VE ANLAMI
Ra`d 1 (Mealleri Karşılaştır): Elif lam mim ra tilke ayatul kitab(kitabi), vellezî unzile ileyke min rabbikel hakku ve lakinne ekseren nasi la yu'minûn(yu'minûne).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ الٓمٓر ۚ تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْكِتَٰبِ ۗ وَٱلَّذِىٓ أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ٱلْحَقُّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ
Elif Lam Mîm Ra. İşte bunlar Kitab'ın ayetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu inanmazlar.
Ra`d 2 (Mealleri Karşılaştır): Allahullezî refeas semavati bi gayri amedin terevneha summesteva alel arşı ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemma(musemmen), yudebbirul emre yufassılul ayati leallekum bi likai rabbikum tûkınûn(tûkınûne)."
ٱللَّهُ ٱلَّذِى رَفَعَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ۖ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِ ۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ ۖ كُلٌّ يَجْرِى لِأَجَلٍ مُّسَمًّى ۚ يُدَبِّرُ ٱلْأَمْرَ يُفَصِّلُ ٱلْءَايَٰتِ لَعَلَّكُم بِلِقَآءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ
Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş'a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi (hakkıyla) düzenler, yürütür, ayetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.
Ra`d 3 (Mealleri Karşılaştır): Ve huvellezî meddel arda ve ceale fîha revasiye ve enhara(enharen), ve min kullis semerati ceale fîha zevceynisneyni yugşil leylen nehar(nehare), inne fî zalike le ayatin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
وَهُوَ ٱلَّذِى مَدَّ ٱلْأَرْضَ وَجَعَلَ فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنْهَٰرًا ۖ وَمِن كُلِّ ٱلثَّمَرَٰتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ ٱثْنَيْنِ ۖ يُغْشِى ٱلَّيْلَ ٱلنَّهَارَ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için (Allah'ın varlığını gösteren) deliller vardır.
Ra`d 4 (Mealleri Karşılaştır): Ve fîl ardı kıtaun mutecaviratun ve cennatun min a'nabin ve zer'un ve nahîlun sınvanun ve gayru sınvanin yuska bi main vahid(vahidin), ve nufaddılu ba'deha ala ba'dın fîl ukul(ukuli), inne fî zalike le ayatin li kavmin ya'kılûn(ya'kılûne).
وَفِى ٱلْأَرْضِ قِطَعٌ مُّتَجَٰوِرَٰتٌ وَجَنَّٰتٌ مِّنْ أَعْنَٰبٍ وَزَرْعٌ وَنَخِيلٌ صِنْوَانٌ وَغَيْرُ صِنْوَانٍ يُسْقَىٰ بِمَآءٍ وَٰحِدٍ وَنُفَضِّلُ بَعْضَهَا عَلَىٰ بَعْضٍ فِى ٱلْأُكُلِ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için (Allah'ın varlığını gösteren) deliller vardır.
Ra`d 5 (Mealleri Karşılaştır): Ve in ta'ceb fe acebun kavluhum e iza kunna turaben e inna le fî halkın cedîd(cedîdin), ulaikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulaikel aglalu fî a'nakıhim, ve ulaike ashabun nar(nari), hum fîha halidûn(halidûne).
۞ وَإِن تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ أَءِذَا كُنَّا تُرَٰبًا أَءِنَّا لَفِى خَلْقٍ جَدِيدٍ ۗ أُو۟لَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِرَبِّهِمْ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ ٱلْأَغْلَٰلُ فِىٓ أَعْنَاقِهِمْ ۖ وَأُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, "Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?" demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkar edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
Ra`d 6 (Mealleri Karşılaştır): Ve yesta'cilûneke bis seyyieti kablel haseneti ve kad halet min kablihimul mesulat(mesulatu), ve inne rabbeke lezû magfiretin lin nasi ala zulmihim, ve inne rabbeke le şedîdul ıkab(ıkabi).
وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِٱلسَّيِّئَةِ قَبْلَ ٱلْحَسَنَةِ وَقَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِمُ ٱلْمَثُلَٰتُ ۗ وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو مَغْفِرَةٍ لِّلنَّاسِ عَلَىٰ ظُلْمِهِمْ ۖ وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ ٱلْعِقَابِ
Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir.
Ra`d 7 (Mealleri Karşılaştır): Ve yekûlullezîne keferû lev la unzile aleyhi ayetun min rabbih(rabbihî), innema ente munzirun ve li kulli kavmin had(hadin).
وَيَقُولُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَوْلَآ أُنزِلَ عَلَيْهِ ءَايَةٌ مِّن رَّبِّهِۦٓ ۗ إِنَّمَآ أَنتَ مُنذِرٌ ۖ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ
İnkar edenler, "Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!" diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır.
Ra`d 8 (Mealleri Karşılaştır): Allahu ya'lemu ma tahmilu kullu unsa ve ma tegîdul erhamu ve ma tezdad(tezdadu), ve kullu şey'in indehu bi mıkdar(mıkdarin).
ٱللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَحْمِلُ كُلُّ أُنثَىٰ وَمَا تَغِيضُ ٱلْأَرْحَامُ وَمَا تَزْدَادُ ۖ وَكُلُّ شَىْءٍ عِندَهُۥ بِمِقْدَارٍ
Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey O'nun katında bir ölçü iledir.
Ra`d 9 (Mealleri Karşılaştır): Âlimul gaybi veş şehadetil kebîrul muteal(muteali).
عَٰلِمُ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ ٱلْكَبِيرُ ٱلْمُتَعَالِ
O, gaybı da görülen alemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir.
Ra`d 10 (Mealleri Karşılaştır): Sevaun minkum men eserrel kavle ve men cehere bihî ve men huve mustahfin bil leyli ve saribun bin nehar(nehari).
سَوَآءٌ مِّنكُم مَّنْ أَسَرَّ ٱلْقَوْلَ وَمَن جَهَرَ بِهِۦ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍۭ بِٱلَّيْلِ وَسَارِبٌۢ بِٱلنَّهَارِ
(O'na göre) içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan eşittir.
Ra`d 11 (Mealleri Karşılaştır): Lehu muakkibatun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillah(emrillahi), innallahe la yugayyiru ma bi kavmin hatta yugayyirû ma bi enfusihim, ve iza eradallahu bi kavmin sûen fe la meredde leh(lehu), ve ma lehum min dûnihî min val(valin).
لَهُۥ مُعَقِّبَٰتٌ مِّنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِۦ يَحْفَظُونَهُۥ مِنْ أَمْرِ ٱللَّهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا۟ مَا بِأَنفُسِهِمْ ۗ وَإِذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِقَوْمٍ سُوٓءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُۥ ۚ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَالٍ
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah'ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
Ra`d 12 (Mealleri Karşılaştır): Huveellezî yurîkumul berka havfen ve tamean ve yunşius sehabes sikal(sikale).
هُوَ ٱلَّذِى يُرِيكُمُ ٱلْبَرْقَ خَوْفًا وَطَمَعًا وَيُنشِئُ ٱلسَّحَابَ ٱلثِّقَالَ
O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.
Ra`d 13 (Mealleri Karşılaştır): Ve yusebbihu-rra'du bihamdihi vel mela-iketu min ḣîfetihi ve yursilu-ssava'ika fe yusîbu biha men yeşau vehum yucadilûne fi(A)llahi ve huve şedîdu-lmihal(i)
وَيُسَبِّحُ ٱلرَّعْدُ بِحَمْدِهِۦ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِۦ وَيُرْسِلُ ٱلصَّوَٰعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَن يَشَآءُ وَهُمْ يُجَٰدِلُونَ فِى ٱللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ ٱلْمِحَالِ
Gök gürlemesi O'na hamd ederek tespih eder. Melekler de O'nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Halbuki O, azabı çok şiddetli olandır.
Ra`d 14 (Mealleri Karşılaştır): Lehu da'vetul hakk(hakkı), vellezîne yed'ûne min dûnihî la yestecîbûne lehum bi şey'in illa kebasitı keffeyhi ilel mai li yebluga fahu ve ma huve bi baligıh(baligıhî), ve ma duaul kafirîne illa fî dalal(dalalin).
لَهُۥ دَعْوَةُ ٱلْحَقِّ ۖ وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَسْتَجِيبُونَ لَهُم بِشَىْءٍ إِلَّا كَبَٰسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى ٱلْمَآءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ وَمَا هُوَ بِبَٰلِغِهِۦ ۚ وَمَا دُعَآءُ ٱلْكَٰفِرِينَ إِلَّا فِى ضَلَٰلٍ
Gerçek dua ancak O'nadır. O'ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı halde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kafirlerin duası daima boşa çıkar.
Ra`d 15 (Mealleri Karşılaştır): Ve lillahi yescudu men fis semavati vel ardı tav'an ve kerhen ve zilaluhum bil guduvvi vel asal(asali). (SECDE ÂYETİ)
وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَظِلَٰلُهُم بِٱلْغُدُوِّ وَٱلْءَاصَالِ ۩
Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a boyun eğer.
Ra`d 16 (Mealleri Karşılaştır): Kul men rabbus semavati vel ard(ardı), kulillah(kulillahu), kul e fettehaztum min dûnihî evliyae la yemlikûne li enfusihim nef'an ve la darra(darren), kul hel yestevil a'ma vel basîru em hel testevîz zulumatu ven nûr(nûru), em cealû lillahi şurekae halakû ke halkıhî fe teşabehel halku aleyhim, kulillahu haliku kulli şey'in ve huvel vahidul kahhar(kahharu).
قُلْ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ قُلِ ٱللَّهُ ۚ قُلْ أَفَٱتَّخَذْتُم مِّن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ لَا يَمْلِكُونَ لِأَنفُسِهِمْ نَفْعًا وَلَا ضَرًّا ۚ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى ٱلْأَعْمَىٰ وَٱلْبَصِيرُ أَمْ هَلْ تَسْتَوِى ٱلظُّلُمَٰتُ وَٱلنُّورُ ۗ أَمْ جَعَلُوا۟ لِلَّهِ شُرَكَآءَ خَلَقُوا۟ كَخَلْقِهِۦ فَتَشَٰبَهَ ٱلْخَلْقُ عَلَيْهِمْ ۚ قُلِ ٱللَّهُ خَٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّٰرُ
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" "Allah'tır" de. De ki: "O´nu bırakıp da kendilerine (bile) bir faydası ve zararı olmayan dostlar (mabutlar) mı edindiniz?" De ki: "Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah'ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?" De ki: "Her şeyin yaratıcısı Allah'tır. O, birdir, mutlak hakimiyet sahibidir."
Ra`d 17 (Mealleri Karşılaştır): Enzele mines semai maen fe salet evdiyetun bi kaderiha fahtemeles seylu zebeden rabiya(rabiyen), ve mimma yûkıdûne aleyhi fîn naribtigae hılyetin ev metaın zebedun misluh(misluhu), kezalike yadribullahul hakka vel batıl(batıle), fe emmez zebedu fe yezhebu cufa'(cufaen), ve emma ma yenfaun nase fe yemkusufîl ard(ardı), kezalike yadrıbullahul emsal(emsale).
أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَسَالَتْ أَوْدِيَةٌۢ بِقَدَرِهَا فَٱحْتَمَلَ ٱلسَّيْلُ زَبَدًا رَّابِيًا ۚ وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِى ٱلنَّارِ ٱبْتِغَآءَ حِلْيَةٍ أَوْ مَتَٰعٍ زَبَدٌ مِّثْلُهُۥ ۚ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ ٱللَّهُ ٱلْحَقَّ وَٱلْبَٰطِلَ ۚ فَأَمَّا ٱلزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَآءً ۖ وَأَمَّا مَا يَنفَعُ ٱلنَّاسَ فَيَمْكُثُ فِى ٱلْأَرْضِ ۚ كَذَٰلِكَ يَضْرِبُ ٱللَّهُ ٱلْأَمْثَالَ
O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller verir.
Ra`d 18 (Mealleri Karşılaştır): Lillezînestecabû li rabbihimul husna, vellezîne lem yestecibû lehu lev enne lehum ma fîl ardı cemîan ve mislehu meahu leftedev bih(bihî), ulaike lehum sûul hısabi ve me'vahum cehennem(cehennemu), ve bi'sel mihad(mihadu).
لِلَّذِينَ ٱسْتَجَابُوا۟ لِرَبِّهِمُ ٱلْحُسْنَىٰ ۚ وَٱلَّذِينَ لَمْ يَسْتَجِيبُوا۟ لَهُۥ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُۥ مَعَهُۥ لَٱفْتَدَوْا۟ بِهِۦٓ ۚ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ سُوٓءُ ٱلْحِسَابِ وَمَأْوَىٰهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ
Rablerinin emrine uyanlar için mükafatın en güzeli vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde olan her şey ve onun yanında bir katı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte hesabın kötüsü bunlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır!
Ra`d 19 (Mealleri Karşılaştır): E fe men ya'lemu ennema unzile ileyke min rabbikel hakku ke men huve a'ma, innema yetezekkeru ûlul elbab(elbabi).
۞ أَفَمَن يَعْلَمُ أَنَّمَآ أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ٱلْحَقُّ كَمَنْ هُوَ أَعْمَىٰٓ ۚ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُو۟لُوا۟ ٱلْأَلْبَٰبِ
Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, (onu bilemeyen) kör gibi olur mu? (Bunu) ancak akıl sahipleri anlar.
Ra`d 20 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne yûfûne bi ahdillahi ve la yenkudûnel misak(misaka).
ٱلَّذِينَ يُوفُونَ بِعَهْدِ ٱللَّهِ وَلَا يَنقُضُونَ ٱلْمِيثَٰقَ
Onlar, Allah'a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır.
Ra`d 21 (Mealleri Karşılaştır): Vellezîne yasılûne ma emerallahu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehafûne sûel hisab(hisabi).
وَٱلَّذِينَ يَصِلُونَ مَآ أَمَرَ ٱللَّهُ بِهِۦٓ أَن يُوصَلَ وَيَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ وَيَخَافُونَ سُوٓءَ ٱلْحِسَابِ
Onlar, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır.
Ra`d 22 (Mealleri Karşılaştır): Vellezîne saberûbtigae vechi rabbihim ve ekamûs salate ve enfekû mimma rezaknahum sirren ve alaniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulaike lehum ukbed dar(dari).
وَٱلَّذِينَ صَبَرُوا۟ ٱبْتِغَآءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَنفَقُوا۟ مِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَءُونَ بِٱلْحَسَنَةِ ٱلسَّيِّئَةَ أُو۟لَٰٓئِكَ لَهُمْ عُقْبَى ٱلدَّارِ
Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır.
Ra`d 23 (Mealleri Karşılaştır): Cennatu adnin yedhulûneha ve men salaha min abaihim ve ezvacihim ve zurriyyatihim vel melaiketu yedhulûne aleyhim min kulli bab(babin).
جَنَّٰتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا وَمَن صَلَحَ مِنْ ءَابَآئِهِمْ وَأَزْوَٰجِهِمْ وَذُرِّيَّٰتِهِمْ ۖ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ يَدْخُلُونَ عَلَيْهِم مِّن كُلِّ بَابٍ
Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler):
Ra`d 24 (Mealleri Karşılaştır): Selamun aleykum bi ma sabertum fe ni'me ukbed dar(dari).
سَلَٰمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ ۚ فَنِعْمَ عُقْبَى ٱلدَّارِ
"Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!"
Ra`d 25 (Mealleri Karşılaştır): Vellezîne yankudûne ahdallahi min ba'di mîsakıhi ve yaktaûne ma emerallahu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulaike lehumul la'netu ve lehum sûud dar(dari).
وَٱلَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ ٱللَّهِ مِنۢ بَعْدِ مِيثَٰقِهِۦ وَيَقْطَعُونَ مَآ أَمَرَ ٱللَّهُ بِهِۦٓ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ ۙ أُو۟ a