"Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir."Edward N. Lorenz "Kelebek Etkisi" teorisini bu örnekle açıklar. Maddi olarak ifade edilen bu etkinin şüphesiz manevi boyutu da vardır. Yeryüzünün herhangi bir yerinde yaptığınız bir dua, iyilik/kötülük dünyanın öbür ucunda yaşayan insanları etkileyebilir. Evrendeki bütün olaylar birbiriyle bağlantılıdır.
Dinler, mezhepler, cemaatler, siyasalar, yaşam, ölüm, mücadele… her değişim, her son veya her başlangıç aynı evrenin parçaları olmakla birlikte, büyüklük/küçüklük ölçeklerine bakılmaksızın evrenin tamamını etkileme potansiyeline sahiptir. Bir sineğin ölümü, bir filin doğumundan daha etkisiz değildir.
Fukuyama, "Tarihin Sonu"nu bekleyedursun, dünyanın son yüzyılı din savaşı üzerinden devam ederken, demokrasi, insan hakları, eşitlik, hak ve hürriyet gibi evrensel? normları derinden sarsıyor.
Kapitalizmin sosyalizmle mücadelesi, coğrafyalardan, özel alanlardan ve demografik yapılardan bağımsız olarak "alan hakimiyeti" üzerinden yapıldı.
Kapitalizmin sosyalizme ait bir ölçek alanı işgal etmesi, daraltması veya yok etmesi, sosyalizmin dünya üzerinde kapsadığı alanı daraltırken, kapitalizmin alanını bir ölçek genişletti.
Giderek artan düzeyde son yüzyılın çatışma çekirdeğini 'din' oluşturmaktadır. Stratejilerin, algı ve toplum mühendisliklerinin merkezinde 'İslam dini' vardır.
İslam'ın kaybettiği alan, mevzi ve kalelerin yerine ikame edilecek olanın pek önemi yoktur.
Önemli olan İslam'ın alanını daraltmaktır. Veya İslam'ı kontrol edilebilir bir seviyede tutmaktır. Nitekim söz konusu İslam ve Müslümanlar olunca "Batı"nın demokrasi, insan hakları, eşitlik, adalet gibi bütün evrensel değerleri oracıkta son bulmaktadır.
Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi, Mısır ve Suriye'deki karışıkların temel motivasyonu da İslam'ın alanını daraltmaktır. Bu nedenle İslam coğrafyasındaki yönetimlerin, iktidarların ve seçimlerin önemi yoktur.
Dolaysıyla, Tahrir'in Ankara'dan, Şam'ın Beyrut'tan, Saray Bosna'nın Tahran'dan bir farkı yoktur. Arakan'da olan Keşmir'i, İslamabad'da olan Kudüs'ü etkiler.
Ortadoğu'da ve Türkiye'de vuku bulan operasyonları da bu minvalde değerlendirmek gerekir. Bu açıdan Tayyip Erdoğan'ın sadece Tayyip Erdoğan olarak görülmesi Müslümanlar için 'eksik bir tanımlama' olur.
Erdoğan aynı zamanda bir Mursi'dir. Erdoğansız bir Türkiye, Mursi'siz bir Mısır'a tekabül eder.
Müslümanların öncelikli gayesi de Erdoğan'ın temsil ettiği değerler manzumesini korumaktır. Çünkü eğer bugün Erdoğan'ın alaşağı edilmesi engellenemezse yarın Mursi'nin bir daha geri dönemeyecek şekilde yok edilmesi de engellenemeyecek, İslam'ın kapsadığı alan daralacak (ki faillerin hedefi de budur) ve emperyalizm bu coğrafyaya ilmik ilmik işlenerek kendini İslam'ın yerine ikame edecektir.
Müslümanların, yaşanan hercümercin altında yatan nedeni iyi tahlil etmesi, meselenin Erdoğan'ı aşan bir düzeyde olduğunu kavraması ve buna göre pozisyon alması oldukça elzemdir.
Batı'nın Ortadoğu'ya ihraç ettiği 'demokrasi' ihraç fazlası, 'defolu demokrasi'dir. Batı kendisinden ve kendisi gibi olandan başka hiç kimseye 'demokrat' değildir. Müslüman dünyasının bunu da idrak etmesi, bu ikiyüzlülüğü sorgulaması ve kendi evrensel değerlerini, normlarını, İslam'ın eşitlik, adalet, ahlak ve vicdan ilkeleri doğrultusunda yeniden inşa etmelidir.
İslam, Batı'nın bütün evrensel insan hakları ilkelerini kapsayacak, geliştirecek, daha modernini ve adaletlisini inşa edecek düzeydedir. İslam ülkelerinin tarihi, birikim ve tecrübesi Batı'nın defolu demokrasisini elinin tersiyle itip, yerine yeni bir demokrasi modelini geliştirebilecek derinliktedir.
Türkiye'deki operasyonlara, Kafkaslar, Ortadoğu, Asya ve Afrika'daki İslam ülkelerinde yaşanan hadiselere kadrajı genişleterek bakarsanız, okyanus ötesinden veya Big Ben'den uzanmış 'görünmez el'i fark edebilirsiniz.
Sizin çırpacağınız her kanat, sadece Ankara'yı değil, Şam, Beyrut, Saraybosna, Tahran, Arakan, Keşmir, İslamabad ve Kudüs'ü de etkileyecek.
Unutmayın ki Tayyip Erdoğan sadece Tayyip Erdoğan değildir.
Tayyip Erdoğan bir kaledir. Mursi, Humeyni, Malcolm, Rachel Corrie, Aliya, Abdulkadir Molla gibi bir 'kale'dir.
Türkiye halkı bu kaleye sadece kendisi için değil, ümmet için sahip çıkmalıdır.
@bayramzilan