Yıllardır ülkemizde hep söylene gelen klişe bir cümle vardır '' gençler geleceğimizdir '' diye. Şahsen beni konuşmacı olarak nereye çağırdılarsa hep '' gençler bugünümüzdür '' demişimdir. Geçmiş, bugün ve ya gelecek. Gerçek olan tek bir şey varsa oda zamanın akıp gittiği ve durdurulamadığıdır.
Bu ülkenin gençleri çok zor zamanlardan ve çok büyük kırılmalardan geçtiler. Bu zor zamanlar ve kırılma anlarının bilançosu ise hem ülkemizin hem de gençlerimizin çok büyük bedeller ödemesi oldu. Bu hafta ki yazımı o büyük bedeller ödeyen bir kesim için yazmak istedim. Ülkemiz de başörtüsü taktığı için okuma hakkı elinden alınan hanım kardeşlerimize.
Başörtüsü yıllarca gerçek anlamı olan Müslümanlık inancının bir kuralı olarak değil, laik düzeni yıkmak üzere kullanılan siyasi bir imge olarak kabul edilmek gibi son derece absürt bir muameleye maruz kaldı ne yazık ki. Başörtüsü yine yıllarca ve yine ülkemizde bilim, fen ve medeniyetin önündeki en büyük engel kabul edildi. İmam – hatip okulundan mezun olmuş ve çok yüksek puanlar almış hanım kardeşlerimiz sırf başlarında ki farz hükmünde olan başörtüsü yüzünden üniversitelere kabul edilmediler. Yani eğitim hakkı gibi temel bir hak ellerinden alındı. Okul önünde nöbet tutan, polis tarafından darp edilen bu hanım kardeşlerimizin zihnimizde bıraktığı tahribat ve fotoğraf ilk gün ki gibi tazeliğini koruyor.
Çok ağır hakaretlere ve darplara rağmen işin fiziksel şiddete bağlı yıkımı bir kenara koyuyorum. Bence bu haksız muamelenin zihinsel yıkımı çok daha ağır olmuştur. Fakat buna rağmen hiçbir zaman devlete el kaldırmamalarını, eylem yaparken asla haklı durumdayken haksız duruma düşmediklerini, yakmadıklarını ve yıkmadıklarını da hatırlatmak isterim. Sırf sistemi kutsamak adına yapılan bu zulümler toplumun büyük bir bölümünde psikolojik yıkımlara sebebiyet vermiştir. Ayrıca bunun zararı sadece bireylere değil şüphesiz ki ülkemize olmuştur. Nice yetenekli, çalışkan genç hanımlarımız eğitim hakları devlet tarafından ellerinden alınınca okuyamamışlardır. Şimdi sormak istiyorum herkes girişimci olsun, hanımlar istihdama katılsın, kadın -erkek eşitliği olsun diye ortalıkta kendini paralayanlara. Bunca sınavlardan çok yüksek puanlar almış, idealleri olan, yüreği ülkesine hizmet etmek sevdası ile dolu genç hanımların en temel hakları olan eğitim hakları ellerinden gasp edilirken özgürlüklere karşı olan yüksek hassasiyetiniz! Ve vicdanlarınız neredeydi? Sizce bu durum ülkemiz için emek ve yetenek kaybına sebebiyet vermedi mi?
Ben o zamanlar sessizce köşede elini ovuşturarak yine sistemi kutsamak adına elini ovuşturanların bugün ki özgürlük ve eşitlik üzerine kopardıkları feveranları samimi bulmuyorum. Eğer samimi olsalardı yüksek seçim kurulunun başörtüsü ile seçimlere katılmasına onay verdiği ve halk tarafından seçilen Merve Kavakçı'nın seçme ve seçilme hakkı mecliste gasp edilip çalınırken bunun karşısında dururlardı. Fakat ne yazık ki dertleri üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olanlar hak ve hukuktan yana değil, baskı, tahakküm ve zulümden yana oldular.
Şimdi durduk yere üstüne üstelik ortalık süt liman olmuşken bu yarayı neden kaşıdım diye soranlarınız olabilir. Daha fazla meraklandırmadan söyleyeyim. Medya da okuduğum bir haber üzerine duyduğum sevinç ve rabbime ettiğim hamd beni bu yazıyı yazmak durumunda bıraktı. Yazmak zorundaydım çünkü yazdıklarımın çilesini çekmiş, bedeller ödemiş, sırf bu mücadele için hayallerinden vazgeçmiş, kendisini koruyacak ve hakkını teslim edecek hukukçular o dönemde mevcut olmadığı için hakkını almayı en yüce mahkemeye bırakmış hanım ablalarıma, kardeşlerime bir saygı duruşu yapmak zorunda hissettim kendimi.
Pekiyi nedir olayın aslı? Hemen söyleyeyim. Bir zamanlar başlarında örtü olduğu için üniversite kapılarından çevrilen Müslüman hanımlar vardı yukarıda yazdığım gibi. İşte o Müslüman hanımların, yani o kuşağın devamı olan hanımlardan biri başörtüsü ile kaymakam oldu. Bir başka ifade ile başörtüsünün bilim, fen ve liyakate engel olmadığı ortaya çıkarken hakkı üstün tutanların mutlaka kazanacağı bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Adı, Neslihan Kısa. Eskişehir ili, Sarıcakaya İlçesi kaymakam vekili. Bugünün kaymakam vekili, yarının kaymakamı, bir sonraki günün belki de valisi. Tabii en önemlisi ise gerçek inanç özgürlüğünün, hukukun üstünlüğünün ve eşitlik ilkesinin sembollerinden biri olması. Çekilen onca çile, yapılan onca baskı ve sindirme çabasına rağmen eğer insanların eğitim hakları elinden alınmazsa neler olabileceğinin somut kanıtı.
Sayın kaymakamımıza buradaki köşeden hayırlı olsun dileklerimle birlikte yüce Allahtan hayırlı hizmetler ve muaffakiyetler diliyorum. Çile çeken, bedel ödeyen, inancını savunan ve inancını savunduğu için hayallerinden, geleceğinden vazgeçen başörtüsü mağduru ablalarıma ve kardeşlerimi de bu yazı ile acizane saygı duruşunda bulunmuş olabilmeyi temenni ediyorum. İnsanı insan olduğu, Allah yarattığı için sevmek gerek. İşte o zaman insan olmanın onurunu yaşatmış oluruz.
Vesselam.