Diğer

Şemdin Sakık'ın mektubu

0

Mektup, ortak dostumuz Şükrü Gülmüş'e gelmiş. Yürek paralayan bir mektup. Şemdin Sakık mektubunda, Cengiz Çandar ve bazı gazeteciler ile alakalı görüşlerinin yer aldığı başka bir mektubunun basın tarafından yayımlanmasından sonra Diyarbakır'da kaldığı cezaevinde yaşam koşullarının daha da yaşanılmaz hale getirildiğini söylüyor.

27 Ağustos tarihli mektupta Sakık'ın yazdığına göre cezaevi cehenneme çevirtilmiş kendisine 40-42 derece sıcaklıkta koğuşunun elektrikleri kesilmiş. Gerekçe de, elektrik faturasını ödeyemediği için. 42 derece sıcaklıkta her tarafı beton olan bir yerin adı ancak ve ancak fırın olur.

Şemdin Sakık ile ilgili fikirleriniz nedir bilmiyorum ama, kanaatimce bir el Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendisine verdiği sözü tutmasını engelledi.

Zaten "Şemo'ya verilen söz tutulmadığı için" PKK'den fevc fevc kadroların gelip devlete teslim olması engellendi. Hem Kandil'de hem de dünyanın bir çok ülkesinde görüştüğüm PKK'li kadrolar ve örgütten ayrılanların en çok eleştirdiği, "devletin sözünü tutmaması"ydı. Eğer Şemdin'e verilen söz tutulsaydı binlerce PKK'li teslim olmaya gelecekti. Demek ki insanlar karşı oldukları otoritenin yeri gelince adil olabileceğine hala inanıyor. Bu aslında insanın umudunun bitmediğinin de bir göstergesidir.

Şemdin Sakık, "devletin verdiği sözü tutmaması"na rağmen, yaptığı açıklamalar ve önerdiği çözüm yöntemleri aslında bir çok kapıyı açtı. Devletin, PKK'nin sinir merkezlerinin reflekslerini çözmesinde çok ama çok büyük yardımları oldu.

Başta ilgili birimler ve tüm Türkiye, eğer PKK'nin yerel Ergenekon'un kurup Grolabal Ergenekon'a hediye ettiği bir cinayet şebekesi olduğuna inanıyor ve hükmediyorsa bu, Şemdin Sakık'ın verdiği bilgiler sayesindedir.

Ne yazık ki bir el devletin Şemdin Sakık'a verdiği sözü tutmasına engel oldu. Sakık, olağanüstü bir dönemde mahkûm edildi. Ancak, o dönemde kendisine atfedilen bir çok suçun "legal silah taşıyan üniformalı Ergenekoncular" tarafından yapıldığı en ince detayları ile ortaya çıktı.

Aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi onur ve şanına yakışanı yerine getirmeli. O olağan üstü kanlı ve karanlık dönemdeki bütün siyasi davaları yeniden teşrih masasına yatırtıp bağımsız yargıya teslim edecek bir yasal düzenleme yapmalı.

Şemdin Sakık'tan Uğur Mumcu Davası'na kadar nice hayatların kirli eller tarafından karartıldığına şahit olacaksınız.

Sakık, yaptığı ifşaatlarla hem dağdaki kadroların hem de sokaktaki sempatizanların gözünü açtı. Öcalan'ın ne mene bir insan olduğu, PKK'nin nasıl bütün istihbarat servislerine konsomasyon yapan bir taşeron örgüt olduğunu ortaya koydu. Bu yüzdendir ki, bu gün PKK ve Kürtçülükten geçinen BDP'li ağabeyi Sırrı Sakık ona sahip çıkmıyor. Hem de babasından miras kalan topraklara da el koyarak bir kuruşu dahi Şemdin Sakık'a göndermiyor.

Şemdin Sakık, yaptıklarını tek tek söylüyor mertçe. Burada bir PKK'liyi kutsadığım yok. Ancak muhatap olan mert bir insan. Hem "kaypak dosttansa, mert düşmanı tercih ederim" lafı Türk atasözü değil mi?

Bu gün Diyarbakır'da mevkuf bulunan Şemdin Sakık, sanırım mert ve dik duruşunun bedelini ödüyor. bir domatese, bir lokma ekmeğe muhtaç yaşıyor. Ona sahip çıkmaya çalışan da Avrupa'da ekonomik olarak tamamen çökmüş, karaciğeri bitmiş ve nakil bir ciğerle yaşama tutunmaya çalışan Şükrü Gülmüş'tür. Gülmüş ise PKK'deki derin devlet ve çeteyi ortaya çıkarıp maskelerini indiren bir aydınımız, yurttaşımızdır. Bu yüzden PKK'nin ölüm listesine alındı.

Şu 75 milyonun içerisinde, sağlık olarak yarım yamalak, ama insanlık olarak bir abide olan Şükrü Gülmüş dahi yok mu?

Adalet Bakanlığı'na çağrım, ricam ve istirhamımdır:

Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde mevkuf bulunan PKK davası hükümlülerinden Şemdin Sakık'ın elektrik faturasını tarafıma göndersin. Bakanlık, Sakık'ın bugüne kadar biriken borcunun faturasını da bana göndersin ben ödeyeceğim.

Allahsıza kulluk eden Allahçılar

Kağıdın,harflerin serpiştirilerek heba edilmesinin hali olan Taraf'ın Bebek Katliamı'nı (Kürtaj) savunmasını sanırım unutmadınız. Kürtj yasası çıktığında, Tarafın kadın erkek eli kalem tutan tüm ateist, ataist, ve teistleri Haçlı ordularını dahi korkutacak bir vahşet ve çılgınlıkla çocuk katliamını savundular.

5 Haziran tarihli yazımda, Taraf'ta herhangi bir semavi dine inananlara şunu sormuştum:

"Yoksa siz de mi Kürtajın Allah nezdinde kesinlikle haram ve katliam olduğunu bilmiyorsunuz? Susarak, Tarafın öncülüğünü ettiği bu çocuk katliamına ortak olmuyor musunuz?"

Global Ergenekon'un Taraf'ta kümelenmiş, Risale-i Nur'dan pasajlar parçalayan Oray Eğin Versiyonu Topsakal Çete'nin üyeleri ile başı bezli çıfıtlardan tek bir ses çıkmadı.

Geçenlerde, Taraf'ın harflerin serpiştirildiği israf edilen kağıt olduğuna dair bilimsel ve hakikat tespitimize alınan, İslam, Allah, kitapla sıvadığı cürufunu perdelemeye çalışan İslamcı-şarapçı bir piri fani kopuk bana hörelenmişti. Tanımıyordum. Lale Devri'nin Sadabadı'nda elinden tutup pinhanda dolaştırdığım ak saçlı, kırçıl sakallı oğlan, senin Tarafın ateist, atais, teist takımının Rahimde Bebek Parçalama Şöleni" ile alakalı tepkin ne merak ediyorum. Sıvama mı gurultu mu?

Sahi, Allahsız birine kulluk eden Allahçı olmak nasıl bir duygu çok merak ediyorum. çetecilikten ve cüruf saçmaktan vakit bulduğunuzda anlatırsanız sevinirim Taraf'ın Allahçı ayak takımı...

Günün Sözü

"İslam ülkeleri ayakta, Türkiye'den neden tık yok" diyen provakatör kalemlere cevabımdır: Silivri'ye bakın anlarsınız.

HZ. PİR