Şiirle Ara: ''Bin Türlü Yama''   

Gündemde sınır dışı operasyon var. Öncelikle askerimizin yanında olduğumuzu belirtelim. Mazlumlara kapılarını ve sofrasını açan bir Türkiye var. Tüm dünya, ülkemizin yardımsever olduğunu biliyor. Böylesi bir gündemden şiire zaman ayırmak ne anlam ifade eder? Sosyal olaylara duyarsız kalan bir yazar ve sanatçı düşünülemez. Şair Âdem Turan da çağımıza kalbini veren bir sanat adamı. Elimde son şiir kitabı "Bin Türlü Yama" var. Kalbimizde açılan yaralara merhem niyetiyle şiirle ara veriyorum gündeme.

Hece Yayınları'ndan çıkan "Bin Türlü Yama" iki bölümden oluşuyor: gibi ve hiç. Şiir kitapları son zamanlarda ince hacimli çıkıyor, bu da böyle, 64 sayfadan ibaret. Ağustos 2019 tarihinde basılan Bin Türlü Yama, "Yeğenim Mükremin Seçim'e" ithafıyla başlıyor.

Ve ilk bölüm: gibi. İlk bölümde 14 şiir yer alıyor. İlk bölümde Peygamberimizden bir söz: "Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol"

Sırasıyla şiirler: Bir Varmış Bir Yokmuş, Hoş geldin, Dünya Aralığı, Bin Keder, Halep Duası, Ağır Saat, Şu Üzerimdeki Ağırlık, Palyaçoyu Ben Vurdum, Çürümenin Adı, Üç Yılan, Yılkıdan Dönenler, Terziler Gelmeden, Yanılma Payı ve Yarış.

Daha ilk şiirde bir tekamül görünüyor ve maddeden geçiş, masivadan kaçış var. İlk dizede derinlik, tasavvufî bir iklime çağırış var. Âdem Turan'dan coşku beklerken bir sakinlik karşılıyor sizi. Derinliğe dalıyorsunuz, tefekkür başlıyor ve dizelerin gerisinden perdeler açılıyor. Davet var…

Hoş Geldin isimli şiirinde, "Yerle gök arası her şey, düşle gerçek arası/Küsen tavşanla işimiz yok" diyor Turan. Âdem Turan'da sürekli bir çağrı vardır. Bu nesirlerinde de göze çarpar. Bu şiirde de hem çocuklara hem mazlumlara yönelmemizi salık veriyor.

"Geçip giden bayramdı, çocuk yanını açtın mı çocuklara/Sınırdaki komşuya, çadırdaki kardeşine uzanıp baktın mı?"

Eylemci bir ruha sahip şair olan Âdem Turan, sloganist bir söylemden çok daha samimi ve etkili bir şiirsel dil ile okuyucuyu merhamete çağırıyor. Hem sakin hem de etkili bir dil var şiirlerinde.

Âdem Turan; çağına kulak verir, kalbini verir, eylemden uzak durmaz. Toplumun ve insanlığın derdini bilir, dertlenir tüm dertlilerle. Halep Duası şiirinde şöyle sesleniyor şairimiz:

"Aklıma mukayyet ol Rabbim, çok kötüyüm/Çaresizliğimi bağışla"

Sanırım coğrafyamızdaki akan kana üzülüyor şair. Çaresizlik… Halep deyince gözyaşı ve savaş geliyor gözümüze. Çocuklar, bombalar…

İkinci bölüm: hiç

İkinci bölümde 9 şiir bulunuyor: Yolculuk Üçlemesi, Dönüyoruz, Elma ve Kader I, Elma ve Kader II, Anne Terliği, Şair Siste, Şair Yolda, Düğün, Bir Varmış Bir Yokmuş Hiç.

İkinci bölüm Aziz Mahmut Hüdaî'ye ait şu sözle başlıyor: "Ey oğul! Biz bu dünyada misafiriz, yolcuyuz. Sonunda ayrılıp gideceğiz."

Yolculuk Üçlemesi isimli şiirde sanki tüm insanlığa sesleniyor Turan:

"Yollar uzayıp gitse de dağlar büyük büyük olsa da/ Ayakucuyla, el yordamıyla, göz kararıyla yürü ey yolcu!/ Yürü ve korkma, seni diri tutar çünkü/Aldığın dua ve içinde bitmeyen o yolculuk aşkı!"

Şair Yolda şiirinde ise, "Bu yola düş artık bütün ruhunla ey şair!/Sarıp sarmala taşını, kucakla toprağını, huşû ile, bırakma!" diyor ve şaire seslenirken okuru da ihmal etmiyor. Şairin yolculuğu aslında insanın yolculuğu oluyor ve çağrısı devam ediyor: "Suyu da kucakla ey yolcu şair, uçurumları bütün unut/Sonsuz uykulara yat sonra, suyun nazlı kıvrımlarında." Şiir, sonsuzluğa ateş dağlarından geçerek ulaşan ve varlığını kül eyleyen bir aşık haliyle ve teslimiyetiyle son buluyor: "Öyleyse, düş artık sen de bu yola ey şair, vur kendini aşka, vur ateşlere/ O yokluk diyarında vur, otuz kuş ve Simurg'un gözlerine/ aşk ile"

Âdem Turan'ın "Bin Türlü Yama"sı, eksik kalan sözümüzü, tamamlanmayan satırlarımızı, yolumuzu, aşkımızı, hasretimizi ve çilemizi tamamlıyor. Kısacası bu şiirlerden dünya halimiz damıtılmıştır. Çoğumuzun gözünde yarım kalıyordu dünya, "Bin Türlü Yama" ile tamamlanıyor.

"Bir Varmış Bir Yokmuş Hiç" isimli son şiirde, "Bir varmış bir yokmuş; geçip gitti işte bir ömür/ Gözümü kapadım kalbimi açtım; bir hiçmiş meğerse dünya" diyen Âdem Turan'ın hem kendisine hem de okurlarına seslendiğini görüyoruz. Şiirin ve sanatın son durağı, son makamı: hiçlik. Tasavvufî bir düşüncenin son merhalesine adım adım ilerliyor Âdem Turan. Dünyaya sırtını dönen şiirler bunlar. Bu şiirlerin yönü hakikî aşka dönmüş. Okurken durdum, düşündüm, daldım, kaldım ve hiçliği aradım. Kitaptaki yolcu şairin de kim olduğunu bu son şiirde daha iyi anlıyoruz. Bence şiirle ara verelim. Teşekkürler Âdem Turan.