Silahlı siyaset!

0

"Erdoğan bizi yenerse, Türkiye'de demokrasi isteyen herkesi mağlup edebilir..."

"Onun rüyalarının gerçeğe dönüşmesinin önündeki en büyük engel biziz. Eğer Erdoğan bizi saf dışı bırakırsa, kazanır..."

"Erdoğan'ı ve AKP'yi devirmek istiyoruz. Erdoğan ve AKP devrilmedikçe, Türkiye asla demokratik bir ülke olamaz..."

Bu sözler, bir muhalefet partisi ya da onun liderine ait değil. Bir siyasetçiye ya da bir STK temsilcisine de ait değil.

Kürtler adına hak arama iddiasında olan ama o hakların ne olduğunu da çok dile getirmeyip ideolojik klişelere sığınan, yaşlı, genç, kadın, bebek demeden, en adice yöntemle onları katleden; infaz, işkence, uyuşturucudan haraca kadar her türlü karanlık işin içinde olan tescilli bir terör örgütünün liderlerinden biri, Cemil Bayık söylüyor.

İngiliz Times gazetesinde verilen bu mülakat benzeri söylemleri, Murat Karayılan, Duran Kalkan gibi örgütün lider kadrosundaki kişilerden de duyduk. Aslında; Türk ordusu ile sorun olmadığını, CHP'ye uzatılan karanfilleri ve demokrasi için CHP ve HDP'nin ittifak etmesi gerektiğine dair çeşitli ifadeleri de okumuştuk.

"Sarayın Polisi, AKP'li güvenlikçiler" gibi söylemleri de HDP ve statükonun destekçisi kişi ve oluşumlardan da dinliyoruz.

Ülkenin yüzde 50 oyunu almış bir partinin karşısında, tek ortak amaçları AK Parti ve Erdoğan takıntısı olan, hiç bir vizyonu olmayıp, bolca slogan ve laf üreten, başarısızlıktan delirmenin eşiğine gelince, terör örgütlerinden dahi medet uman tuhaf, saçma, siyaset tarihine geçecek, garip ittifakları da şaşkınlıkla izliyoruz.

Statükodan şikayeti olmayan, bazı STK, çeşitli meslek örgütleri ve sendikaların yanı sıra, darbe destekçisi malum medyanın ambalajı demokrasi ve barış olan, açınca içinin boş olduğu "şaka kutuları"ından halk, bir zamanlar çokça nasiplendiğinden, artık kanmıyor.

Bu ilginç ittifakın, en bilindik yöntemi, TSK'yı göreve çağırmaları da karşılık bulmadığından, dışarıdan müdahale olması için, ellerinden gelen alenice yapıyorlar.

Aslında ortak tek ideolojileri var. Halkı tanıyamamak ideolojisi desek, yeridir. Aynı ideolojinin PKK için de geçerli olduğunu görüyoruz. Tıpkı CHP ve kibirli Türk aydınları gibi, kendi halkının değerlerinden uzak ve onları sürü mantığıyla değerlendiriyor.

Kemalizm'in yarattığı korkularla ve eğitim olanaklarıyla elde edilen başarı, Türkiye'ye en az seksen yıl kaybettirdi. Şimdi de PKK, mikro ölçekte bunu Kürt halkına yaşatmak istiyor. AK Parti ve Erdoğan'a kadar işleri çok kolaydı; çünkü devletin, bölge halkına uygulanmış red ve inkar politikaları ve vahşette tarih yazmış doksanlı yılları vardı.

İşin ilginci, en kötü yıllarda, yukarıdaki gibi söylemlerden eser yoktu. İnsan hayretle okuyor ve madem siyasete özeniyorsun, madem devletin değil, bir partinin politikalarıyla restleşip ona muhalefet ediyorsun, neden silahları bırakıp da tıpkı IRA benzeri bir yolu izlemedin diye merak ediyor. Aslında cevap belli, gerçek bir demokraside davranma alışkanlıkları olmayan, siyasi ve Kürtler için bir talepleri yerine örgüt talepleri olan, artık mafyalaşmış bir yapıdan söz ediyoruz. En önemli silahı da Kürt halkını istismar ederek, konumunu muhafaza etmek. İstismar kaynaklarının azalması demek, alternatiflerin ortaya çıkması yanında yasadışı yolların tükenmesi demek, ki orada çaresiz kalınıyor.

PKK ile IRA'yı kıyasladığımızda, PKK'nın siyasi talepleri olan bir örgütten çok, derin devlet güçleriyle de ilişkisi olan, düzenin sürmesi için kaos ve kandan beslenen, eylemlerini de, IRA gibi can kaybı olmaması için daha sakin ve insanların olmadığı yerlerde yapmayıp, tam tersine adeta bir iç savaş çıkması için nefret uyandırmak isteyen katliamlara imza atan bir örgüt.

IRA'nın eylemlerindeki ölüm sayısı, onca yıl bini aşmazken, PKK'nın sırf kendi iç infazının en az beş bin olduğu biliniyor. IRA üyelerinden bir kısmı, yanlışlıkla ölüme sebebiyet verdiklerini açıklamışlardır. Bugün siyaset yapan, bakan çıkaran bir örgüt olan IRA ile benzerliği olmadığını en iyi kendileri biliyor. Kaldı ki, halkın da onayladığı bir çözüm süreci ve olası sonuçları, ifadelerinde olduğu gibi gerçekten Türkiye'nin demokratikleşmesi olsaydı, buna katkıda bulunacak net talepleri olurdu. Son aylarda bir tane Kürt halkının lehine talep duyan var mı!

Ne böyle bir dertleri var, ne de eski rejimle bir sorunları. Varsa yoksa Erdoğan! Çünkü onlar çözüm değil, varlıklarını korumak ve Türkiye'deki diğer çok harfli sol örgütler gibi "devrim" hayalleriyle meşguller. Daha çok ideolojik hedefleri olan, sorunlu bir coğrafyada olmamız nedeniyle de dış ülkelerce desteklenen devasa bir yapı.

Kürt halkı da artık bunun farkına vardı. Konjönktürel nedenlerin değişmesi ve devletin, halkın taleplerine cevap vermesiyle, gittikçe küçülen bir yapı olacaktır.