Suriye ve HTŞ: Geçmiş İlişkiler ve Geleceğe Dair Olasılıklar

Suriye'deki iç savaş, 2011'den beri bölgenin jeopolitik dengelerini kökten değiştirdi. Aralık 2024'te Beşar Esad rejiminin çöküşüyle birlikte, Hey'et Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki muhalif güçler Şam'ı ele geçirerek yeni bir dönemi başlattı.

Bu gelişme, Türkiye'nin Suriye politikasında önemli bir dönüm noktası oldu. Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde askeri varlık göstererek hem YPG/SDF’yi hedef aldı hem de muhalif grupları destekledi. HTŞ, eski El Kaide bağlantılı bir örgüt olmasına rağmen, Küresel siyasetin bir sonucu olarak son yıllarda daha pragmatik bir yaklaşım benimseyerek Türkiye ile yakınlaşma gösterdi.

Zira Türkiye, Suriye iç savaşında muhalif grupları destekleyerek Esad rejimine karşı pozisyon almıştı. HTŞ, İdlib bölgesinde dominant güç haline geldikten sonra, Türkiye ile dolaylı ve doğrudan ilişkiler geliştirdi. Ankara, HTŞ'yi "Suriye Ulusal Ordusu" (SNA) gibi gruplar aracılığıyla destekledi ve 2016, 2018 ve 2019'daki askeri operasyonlarda HTŞ'nin pragmatik unsurlarını ayrıştırarak kullandı.

HTŞ, Aralık 2024'te Esad'ı devirdikten sonra Türkiye ile "stratejik ilişkiler" kuracağını açıkladı. Bu, Türkiye'nin ABD onaylı HTŞ'ye sağladığı lojistik, eğitim ve istihbarat desteğiyle uyumlu bir karşılıktı aslında.

Türkiye'nin motivasyonları arasında Kürt gruplarını (SDF) zayıflatmak ön plandayken HTŞ'nin ilerleyişi, Türkiye'nin kuzey Suriye'deki tampon bölgelerini güçlendirerek mülteci dönüşlerini kolaylaştırmayı hedefliyor. Bugün itibariyle Türkiye, HTŞ'ye askeri eğitim ve teknik destek vermeye başladı, Suriye ordusunu yeniden yapılandırmayı amaçlayan anlaşmalar imzaladı. Ancak, HTŞ'nin cihatçı kökenleri nedeniyle uluslararası endişeler var; Türkiye, grubu "ılımlılaştırmak" için çaba sarf ediyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, HTŞ'nin azınlıklara saygı göstermesi ve kamu düzenini sağlaması için koordinasyon sağlandığını belirtse’de sahada olumsuz uygulamaların had safhada olduğu biliniyor.

Yeni Suriye yönetimi altında (HTŞ liderliğinde), ilişkiler kökten değişti. HTŞ, geçici hükümeti ile eski rejim unsurlarını entegre etmeyi hedefliyor, ancak misillemeler ve azınlık hakları sorunları devam ediyor. Rejimin düşüşü, Rusya ve İran'ın etkisini azalttı, ancak HTŞ'nin Selefi-cihatçı ideolojisi nedeniyle iç istikrarsızlık ve çatışma riski muhakkak.

2025 itibarıyla Türkiye, Suriye'nin yeniden inşasında lider rol üstlenmeyi hedefliyor: Yol, havaalanı ve enerji altyapılarını onarmak için planlar duyurdu. HTŞ lideri Ahmed el-Şaraa ile Erdoğan'ın Şubat 2025'teki görüşmesinde ana konu Kürt unsurlara karşı ortak güvenlik ve savunma paktları idi. Türkiye, SDF'nin silahsızlandırılmasını talep ediyor, bu da HTŞ ile iş birliğini derinleştiren önemli bir virajdır.

Gel gelelim Olası senaryolara:

Pozitif Senaryo: Türkiye, Suriye'yi "müşteri devlet" haline getirerek ekonomik entegrasyon sağlar. İnşaat sektörü Suriye'nin yeniden inşasında rol alır, mülteci dönüşleri artar. Suudi Arabistan ve BAE gibi Körfez ülkeleriyle iş birliği, finansal desteği getirir.

Olumsuz Senaryo: Kürt sorunu çatışmaya yol açar, İsrail'in Suriye'ye müdahalesi (güneyde) Türkiye-İsrail gerilimini artırır. HTŞ'nin radikal unsurları, istikrarsızlığa neden olur ve Türkiye'nin "ılımlılaştırma" çabaları başarısız kalır.

Orta Yol: Kürtler Suriye yönetiminin bir parçası olur. Türkiye siyasi olarak YPG yi Suriye’nin toprak bütünlüğünün bir gereği olarak tanımlar. Uluslararası toplum (ABD, AB) yaptırımları kaldırır, ancak şartlar koyar. Türkiye, Suriye'nin egemenliğini tanır ama askeri varlığını sürdürür.

BM ve Dünya Bankası'nın 2025'te Suriye ile yeniden angajmanı, ekonomik toparlanmayı hızlandırabilir. Ancak, barış için Kürt entegrasyonu ve azınlık hakları kritik önemde bam teli.

Türkiye ve Suriye'nin HTŞ ile ilişkileri, pragmatizm ve güç dengelerine dayanıyor. Türkiye, HTŞ'yi stratejik bir araç olarak görürken, eski Suriye rejimi onu düşman olarak tanımlamıştı. Gelecekte, ilişkiler yeniden inşaya odaklanabilir, ancak Kürt sorunu, İsrail'in rolü ve HTŞ'nin ideolojisi engeller yaratabilir. Bölgesel barış için diyalog ve uluslararası denetim şart. 2025'te, Türkiye'nin Suriye'deki etkisi artarken, 2026 da muhtemel Kaos ve uzun vadeli istikrar zor belirsizliğini koruyan bir realite olarak duruyor.