Suriye’den çekilme taktiği işe yarar mı?

Gündem yoğun geçmeye devam ediyor. ABD'nin Suriye'den çekilme taktiğinin arkasında birçok gizli hesaplar olabilir. Bundan hiç kuşkumuz yok.

Onlar ne kadar hesap yapsalar da varılacak nokta, adından da anlaşılacağı üzere bir bayrak altında birleşmiş gibi görünen devletler kısa süre sonra Amerika'dan ayrılacak, geride ne Amerika ne de Birleşik Devletler kalacak. Bu kaderi ilahi. Varılacak nokta bu. Bundan asla ve asla kaçış yok. Bu sonuca götüren sayısız nedenler vardır...

Her zaman söylediğimiz gibi, adalet prensibi eğer bir devletin yapılanmasını mayalamıyor ve o maya üzerine şekillenmiyorsa o devlet bozulmaya ve yıkılmaya mahkûmdur. ABD'nin çok kısa bir süre sonra akıbetinin ne olacağını sadece muhalif cephe değil, ABD'nin içinden gelen uzmanlar da sağlıklı çıkarımlarla bunu dünyaya duyurmaktalar...

Bakın eski başkan adaylarından ABD'nin Teksas Senatörü ve tanınmış Cumhuriyetçilerden olan Ron Paul, Başkan Trump'a artık çöküşü gizlemenin mümkün olmadığına dair şu tespiti yapmıştı: "Amerika Birleşik Devletleri pervasızca büyüyen borçları ve askeri harcamaları yüzünden, eninde sonunda çökecek ve sonu maalesef Sovyetler Birliği gibi yanıp kül olmaktan kurtulamayacak".

Buna ilaveten Sovyetler'in çökmesine neden olan ABD'nin güçlenmesi olmadığını da itiraf eden Paul, "Sovyet sisteminin çöküşüne ABD'deki askeri yapılanma yol açmadı. Sovyetler, bizim gibi serbest piyasa insanlarının tamamen yaşayamaz bulduğu bir sistemle çalışıyorlardı" eklemesini yapmıştı.

Senatörün Başkan Trump'ın kendisini mali istikrar konusunda başarılı bulmasını bu derece sert bir dille eleştirmesi aslında yadırganacak bir durum değil. Buna benzer eleştirilere her gün yenisi eklenerek devam ediyor zaten.

Bu ifadeler her ne kadar doğru olsa da ABD'nin çöküşüne neden olacak gerçek sebep aslında çok daha farklı. Senatör kapitalist zihniyetinin öğretilerine göre çıkarsamada bulunuyor. Haksız da sayılmaz. Onlar öyle düşünse de bu sonuca sevk eden asıl nedeni görebilmek için gelişmelere feraset gözlüğünden bakmak gerekir. Bilinen bir hakikat var: "Küfür devam eder ama zulüm devam etmez." İşte bütün çöküşün temelinde bu değişmez gerçek yatıyor.

ABD'nin yıllardır gizli ve açık örgütleri ile dünyaya kan kusturması, adalet prensibini ayaklar altına alıp güce tapması, güç ile sürekliliğini devam ettirebileceği yanılgısına inanması...

Endişeli bir şekilde çöküşlerini beklediklerini kendileri ifade ediyorlar. Bakın bir başka cümlesinde senatör ne diyor: "Sovyet sisteminde olduğu gibi ani ve dehşet verici sona doğru gidiyoruz. Benzer bir süreç olmayacak zira orada bazı ülkeler Sovyet sisteminden ayrılmıştı. Bizim eyaletlerimiz ayrılmayacak, ancak dünya genelinde imparatorluğumuzu daha fazla finanse edemeyeceğimize samimi olarak inanıyorum. Bize ait olduğunu iddia etmesek de, imparatorluğumuz büyük miktarda para ve nüfuz gerektiriyor ve biz imparatorluğu bir arada tutmak için silahla tehdit edip yaptırımları kullanıyoruz. Artık sona yaklaştığımızı düşünüyorum."

Körfez ülkelerini suni düşmanlarla korkutarak ürettikleri silahları onlara satanlar, yine onları suni gündemler oluşturarak tehdit edip bankalardaki trilyonluk hesaplarına el koyanlar aynı zihniyet. Böyle bir zihniyetin varlığını korku senaryoları ile devam ettirmesi mümkün değil.

İlk emarelerini Suriye'den çekilerek göstermeye başladılar. Biliyorum, Suriye'den çekilme taktiklerinin arkasında gizli hesaplar var. Ama onlar ne kadar gizli hesaplar yapsalar de çöküşlerini oyalamak için binbir kılığa girseler de kaçınılmaz son yakındır...

Hal böyle olunca meselemiz şu anda ABD'nin ne olacağı olmamalı diye düşünüyorum. ABD zaten çöküşten kendini kurtaramayacak, param parça olacak bir site devletine kadar şirinkleşecek...

Şimdi asıl üzerinde durulması gereken, hesapların yapılması gereken Rusya ve Çin meselesidir. Rusya'yı da bir kenara bırakalım şimdilik, ama Çin'i ihmal etmemiz mümkün değil. Çünkü Çinliler de çok yakın bir zamanda dağılacaklar ve Duvar'ın gerisine çekilecekler.

Şimdiden bunları göz önünde tutup Türkiye'nin doğuda Japonya, Endonezya ve Malezya ile Batı'da Venezuella, Brezilya ve Arjantin gibi ülkelerle ilişkilerini güçlendirici çalışmalar içine girmesi gerekir.