Tarih Bir Bilim midir Yoksa İman Alanı Mıdır?

0

mustafacevik02@hotmail.com

@mustafacevikMC

Tarihi olay olmuş bitmiş bir olaydır. Tarihçinin veri elde etmek üzere tarihe yönelmesi ile örneğin bir fizikçinin bir fiziksel olaya yönelmesi birbirinden çok farklıdır. Fizikçinin incelediği olay o an duyularının algı alanındadır. Algıya ve dolayısıyla deneye ve test edilmeye açık durumdadır. Ama tarihi olay artık olmuş ve bitmiştir. Reel olarak karşımızda duran bir olay veya olgu (fenomen) değildir artık. O nedenle onu doğrudan algılamamız ve denetlememiz mümkün değildir. Peki tarihi olay hakkındaki bilgimizi etkileyen epistemolojik veya bilişsel bir tercih ve süreç midir? Mesela olayı ne oranda farklı şekilde ve perspektifte düşünebiliriz? Aslında tarihi olayı incelemek demek tarihi olay hakkında söylenen şeyleri incelemektir. Bütün epistemolojik süreçte olup bitenler "tarihi olay" hakkında değil tarihi olay hakkında olanlar hakkındadır. Yani tarihi inceleme "tarihi olay"ın kendisini değil "tarihi olay" hakkında elimizde bulunan bilgi, belge ve düşünceleri konu edinir. Bu ayrıntı önemlidir ve çoğu zaman gözden kaçırılır. Çünkü bir A olayının kendisini düşünmek ve incelemekle A olayı hakkındaki bilgi ve bulguları incelemek aynı şey değildir hiçbir zaman. Dolayısıyla "tarihi olay"ı incelemek demek o olay hakkında var olanları incelemektir. Örneğin bir kişinin nesnel olması demek tarihi olay hakkında var olan bulgular hakkında tercih yaparken dürüst davranması demektir dersek hangi olayı seçmenin daha dürüstçe dolayısıyla objektif bir tercih olduğu söylenebilir ki? Kişinin kendine en yakın ve makul bulduğu olayı seçmesi onun nesnel tutumundan çok tamamen kendi zihinsel kavram şemasına ve birikimine bağlı bir tutumdur. Bu da tarihi olay hakkında "sağlıklı bilgiyi seçerken" aslında kendimizi veya kendimize yakın olan bilgiyi seçtiğimiz anlamına gelir. Bu bir epistemolojik durumdan çok bir yargı durumudur. Biz bu tutumu "tarihsel iman" olarak nitelendiriyoruz. Şöyle ki: Bir mü'minin Peygamber'in Allah'tan vahiy aldığına inanması, Peygamber'in beyanının doğruluğuna inanması demektir. Dolayısıyla vahiy hakkındaki "doğrudur" yaklaşımı bir bilgiden çok bir yargıdır. Peygamber'in ifadesine iman ettiği için vahiy olayının doğru olduğuna inanmaktadır. Ama vahiy olayının gerçekte olup olmadığını ne inceleme ne de denetleme imkanına sahip değildir. O nedenle vahyin gerçekleştiğine inanmaktan söz edebiliriz bir epistem (bilme) durumundan söz edemeyiz. Zaten o nedenle bir iman sorunu olarak kabul edilir. Örneğin bu gün Amerika'nın Irak'ı işgal etme gerekçesi veya Türkiye'de son zamanlarda görülen Ergenekon davası hakkında tam olarak objektif bilgiler ortaya konulamıyorsa örneğin 500 yüz yıl sonra bu olayları inceleyen bir tarihçinin bu olaylara dair sağlıklı bir değerlendirme yapması ne kadar mümkündür? Tarihçi her zaman kendisine "bırakılmış" belgeleri inceler. Başka şansı yoktur. Bırakılmış belgenin üzerine kurulmuş bir yargı için öncelikle belgenin kendisine dair bir yargının oluşmuş olmasını gerektirir. "Bırakılmış belge"nin doğruluğu veya yanlışlığı tamamen sağlıklı bir şekilde saptanabilse bile belgenin "tarihi olay" ile ilişkisinin ne düzeyde olduğundan nasıl emin olabiliriz ki? Tarihi olay ile tarihi olaya dair belge/bulgu arasındaki ilişkinin nasıl olduğundan emin olamayacağımız için en fazla orada yargı geliştirebiliriz. Mesela İncillerin tarihiyle ilgili düşünelim. Hiçbir Hıristiyan İncillerin Tanrı'nın mesajı olduğundan şüphe etmez. Peki, İsa'nın vefatından sonra yazılmış olan İncillerin İsa'nın sözleri olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Her Hıristiyan İncilleri kaleme alan kişilerin birer aziz olduğunu kabul eder ve "Tanrı İsa"nın ruhunun onlarla olduğunu ve dolayısıyla yanlış yapmış olamayacaklarını düşünür. Bu bir iman sorunudur. Tıpkı Allah'tan vahiy aldığını söyleyen Peygamberin ifadesini Hz. Ebubekir'in ifadesiyle "o söylüyorsa doğrudur" şeklinde bir iman tutumuyla kabul etmek gibi. Farklı iki büyük gelenek olan Sünnilik ve Şiilik için benzer bir durumun olduğunu görebiliyoruz. Yaklaşık olarak aynı dönemde biriktirilmesine rağmen Şiilerin hadis kolleksiyonu ile Sünnilerin hadis kolleksiyonu çok farklıdır. Oysa aynı peygamberin sözleri ve eylemleridir söz konusu olan. Ama insan önce bir iman tutumuna sahiptir ondan sonra bulduğu bilgiyi iman tutumuyla almaktadır. Bu ise bir bilgi değil yargı ve iman etme sorunudur.

Peki, "tarihi olay" ile vahiy ve İncillerin durumu ne kadar benziyor? Bunu irdeleyelim. Mesela Malazgirt savaşını inceleyen bir tarihçi içinde bulunduğu kültür, etnik yapı, sahip olduğu siyasal düşünce ve dini inanç ve kavramsal birikim onun tarihçi tutumunu mutlaka etkiler. Bu tutum iki aşamalı etkili olur: Birincisi, belge seçerken, ikincisi belgeleri yorumlarken ve kullanırken. Her iki durumda da önceden kısmen hazır ve yönlendirici olan tutumu destekleyen belge/bulgu rahatlıkla alınıp kullanılır. Bu bir bilgisel tercihten çok bir yargı durumudur. Eğer öyle olmasaydı tarihçilerin tarihi olay hakkındaki düşüncelerinin benzer hatta aynı olması gerekirdi. Ama neredeyse hiçbir "tarihi olay" hakkında tarihçilerin ortak düşüncelerine rastlamıyoruz. Benzer düşünen tarihçilerin genellikle etnik, dini, kültürel veya ekonomik başka bir takım ortak yönlerinin olduğunu görüyoruz. O nedenle bu düşünce benzerliğinin başka ön kabuller üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. Collingwood da tarihin "belge"leri yorumlamaktan başka bir şey olmadığını kabul eder. Yorumlamak bir belgenin veya bilginin birden fazla var olan anlamından birini öncelemektir. Yorumun Arapça karşılığı olan tevil kelimesinin de nihayette önceleme (te'vil=evvellendirme, önceleme) olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Bu anlamda tarihi olay hakkında var olan tarihi belge, bilgi ve bulgunun seçilmesi, yorumlanması ve ilintilenmesi büyük oranda bir tercih ve te'vilden ibaret olduğunu söylemek mümkündür. Bu da tarihi olayın objektif olarak sunulması ve saptanmasından çok kendini ve kendinde olanı yazma çabasıdır. Bu nedenle rahatlıkla denilebilir ki tarihi bir olayı bilgi nesnesi olarak ele almak daha çok ona bir iman tutumuyla yönelmeyi de içermektedir. Peki tarihe eleştirel bakan yok mu? Tarihe eleştirel bakan bir başkasının tarihine veya tarih anlayışına eleştirel bakıyordur. Bunun nedeni de kişinin kendi tarihini temellendirmesi için yapılmış bir girişimdir sadece.