İlginç gelişmeler yaşanıyor şu günlerde. Sn. Bahçeli’nin çıkışıyla somut adımların atıldığı süreç, önemli bir aşamaya gelmiş durumda. Diğer bir değişle; “Devletimizin adeta bir HAT SANATI İNCELİĞİYLE, işleye işleye bir eser ortaya koymasına ramak kaldı” diyebiliriz kısaca. Sonuçta terör örgütünün silahlarını teslim edeceğinin konuşulması, TARİHİ BİR DÖNEMİN KAPILARINI ARALAMAKLA EŞ DEĞER seviyede. Keza Sn. Cumhurbaşkanımızın; “EN BÜYÜK ESERİMİZ” diye tarif ettiği, “TERÖRSÜZ TÜRKİYE” de zaten bu demek. Temennimiz; “sürecin umulduğu gibi kazasız/belasız biçimde ve duygularımızı acıtmayacak şekilde” sonuçlanmasından yana elbette… Lakin geçmişi hatırladığımızda, gönlümüzde bir miktar burukluk olması gayet doğal. AKAN KANIN DURMASI ve MİLLİ MENFAATLER göz önüne alındığındaysa, DEVLETİMİZE GÜVENMEYİ ve bazı şeyleri GÖZE ALMAYI yadsımamak şart. Evet, bu noktaya gelinceye dek, türlü oyunlarla yüzleştik maalesef. Bunun Türkiye kadar bölgemize katacağı pozitif etki düşünüldüğünde, belki bundan sonra BENZER TEZGÂHLARLA karşılaşmamız da olası. Zira hem bölgesel dizayn hem de ticaret yollarının hakimiyetini amaçlayanların, ellerindeki en elverişli enstrümanı (PKK) kolay kolay kaybetmeye SEYİRCİ KALMAYACAĞI açık. O nedenle ayak sürüyen, zehir kusan ve süreci sabote etmeye çalışan zavallıları duyarsak şayet, şaşırmamak gerekir kati surette. Öyle ki başardığımız takdirde güven, huzur ve refah atmosferinin, bölgeye hâkim olacağı herkesin malumu…
Hal böyleyken “PKK/YPG/SDG’nin, bunun kapsamına girip girmediği hususunun”, hala kafalarda soru işaretini barındırdığı aşikâr. Aslına bakarsanız Terörist Başının yaptığı çağrının, HEPSİNİ ALENEN KAPSADIĞI ayan beyan ortada. Zaten o yüzden bir akıl devreye girip, PKK/YPG/SDG’yi Yeni Suriye Ordusuna “ENTEGRE” etme anlaşmasını çok hızlı işletmedi mi? Evet, işletti… Neticede örgütün her ihtimale karşı, ellerinin altında olmasını istedikleri sır değil. Zira anlaşmadaki “ENTEGRE” ifadesinin, bizim anladığımız manada “YPG’nin Suriye Ordusunun içinde eritilmesinden” ziyade, “ORDUYA BAĞLI AYRI BİR GÜÇ” olma muradı taşıdığı net. Nitekim Siyonist/Anglosakson ittifakının motivasyonu ile yaptıkları açıklamalarda, bunun izlerini açıkça görmek mümkün… Fakat ABD’nin en azından BİR KANADININ, YPG/SDG’ye uzun süre buralarda kalamayacaklarını belirterek, “Türkiye ve Yeni Suriye Hükümeti ile sorunlarınızı çözün” minvalinde bir tavır takınmasının da, örgütün işlerini zorlaştırdığı muhakkak. Yani YPG/SDG bu tutumuna devam etmesi halinde, güvendiği dağlara kar yağacağı kuvvetle muhtemel seyrediyor. Çünkü kim bu saatten sonra mızıkçılık yaparsa, DEVLETİMİZİ KARŞISINDA BULACAĞI hiçte ütopik sayılmaz.
Sanırım meramımı ifade edebilmişimdir. Gerçi bizi takip edenler, yukarıdaki tespitlere çokta yabancı değiller. O sebeple “GÜNDEMLE İLGİLİ başka tespitiniz yok mu” diye, soranlar olabilir aranızda. Herkesin KENDİ HİSSESİNDE, İBRET ALMASI GEREKEN bir kıssa ile yazımı tamamlayım o halde… HZ. ALİ (KV) Kuba Mescidine, namaz kılmak için gelirler. Mescidin kapısında duran bir adama, mescitten çıkana kadar atını beklemesini rica ederler. HZ. ALİ (KV) namazını kılar ve adama vermek üzere hazırladığı 5 dirhemle mescitten çıkarlar. Ama atı orda olsa da, adam ve atın EYER’i ortada yoktur. Durumu gören bir başkası, HZ. ALİ (KV)’ye çarşıdan kendisine başka bir eyer alıp, geleceğini söyler ve gider. Bir müddet sonra elinde bir eyer ile çarşıdan gelen adam, heyecanla “bunu az evvel satmışlar, fiyatı da 5 dirhem” der. Yani eyer Hz Ali Efendimizin çalınan eyeridir. Fiyatı da, adama atına baktığı için vereceği 5 dirhemdir. Bu durum karşısında HZ. ALİ (KV); “5 DİRHEM ONUN NASİBİYDİ/RIZKIYDI ASLINDA. FAKAT O SABRETMEYEREK, HELAL YOL DURURKEN HARAM YOLU TERCİH ETTİ" buyururlar… Hülasa İnsanın rızkı elinde değildir. Rızık neyse odur. Ne artar ne eksilir. Ama tercih insana aittir özetlemek gerekirse... Bilmem anlatabildim mi? Hak yoldan şaşmamak duasıyla.