Trend

Tin Suresi tefsiri nedir?

Nasıl ki surelerin meallerine bakarken iniş sebeplerinin de bilinmesi de gerekiyorsa tefsirini bilmekte hepsinden daha faziletli ve Kur-an''ı anlamak ve anlatmak istediğini öğrenmek açısından o kadar önemlidir. Bu yeni başlayacağımız tefsir bölümünde 114 surenin de yapılan tefsirlerini sizlere sunmaya çalışacağız. Tin Suresinin tefsiri nedir? İşte mübarek Müslümana yol gösterici Kur-an''daki Tin Suresinin tefsirini haberimizde okuyabilirsiniz.

Nasıl ki surelerin meallerine bakarken iniş sebeplerinin de bilinmesi de gerekiyorsa tefsirini bilmekte hepsinden daha faziletli ve Kur-an'ı anlamak ve anlatmak istediğini öğrenmek açısından o kadar önemlidir. Bu yeni başlayacağımız tefsir bölümünde 114 surenin de yapılan tefsirlerini sizlere sunmaya çalışacağız. Tin Suresinin tefsiri nedir? İşte mübarek Müslümana yol gösterici Kur-an'daki Tin Suresinin tefsirini haberimizde okuyabilirsiniz.

Tin Suresi 1. 4. ayet

Yemin olsun incire ve zeytine;

Yüce Allah kendisinin ilim, sanat ve kudret sıfatlarını gösteren dört önemli varlığa yani insanın maddî gıdalarından olan incir ve zeytine ve manevî gıdası olan vahyin indiği Sîna dağı ile "emin belde"ye (Mekke), insanların muhtaç oldukları maddî ve manevî ikramların mükemmel örneklerine yemin ederek insanı en güzel biçimde yarattığını, hem bedenen hem de ruhen yükümlülük alabilecek yeteneklerle donattığını ifade buyurmuştur (insanın seçkin yaratılışı ve üstünlüğü hakkında ayrıca bk. İsra 17/70).

Bir görüşe göre incir ve zeytin, mecaz olarak bu ağaçların çokça bulunduğu toprakları, yani Akdeniz'in doğusunda bulunan Filistin ve Suriye'yi simgelemektedir. Kur'an'da adı geçen peygamberlerin çoğu bu topraklarda yaşadıkları ve tebliğde bulundukları için bu iki ağaç cinsi bu peygamberlerin dile getirdiği dinî öğretilerin sembolü olarak kabul edilmektedir. Keza "tîn" ve "zeytûn" kelimeleri hakkında, ilkiyle Mekke'deki Mescid-i Haram'ın, ikincisiyle Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın kastedildiği gibi daha başka sembolik izahlar yapılmıştır. Ancak Şevkanî'nin de haklı olarak belirttiği gibi bu tür yorumların aklî ve naklî dayanağı yoktur (V, 545-546).

Âyette Sîna dağı için kullanılan sînîn kelimesinin Habeşçe veya Nabatça olduğu ve "verimli, bereketli, bol ağaçlı" veya "mübarek" anlamına geldiği belirtilir (Razî, XXXII, 10; İbn Âşûr, XXX, 421). Mekke'nin "güvenli şehir" olarak anılmasının sebebi ise gerek İslam'dan önce gerekse İslamî dönemde buranın bir barış kenti olarak tanınması ve orada her türlü kan dökmenin yasaklanmasıdır.

"En güzel biçim" diye çevirdiğimiz ahsen-i takvîm tamlaması bu bağlamda insana Allah tarafından verilen en güzel ve en mükemmel biçim ve yapıyı, bu sayede insanın, yeryüzü varlıkları içinde gerek fizyolojik gerekse ruhsal yetenekler bakımdan en mükemmel ve en seçkin canlı olarak yaratılmış olmasını ifade eder. Yaratılmışların en mükemmeli olan insanda bulunan –ayetteki deyimiyle– bu güzelliğin kaynağı, Allah'ın onu kendi eliyle yaratıp ruhundan üflemesi (bk. Sad 38/72), "kendi sûreti üzere" (kendi sıfatlarından ona –insanlık düzeyinde olmak üzere– lutufta bulunarak) yaratması (bk. Buharî, "İsti'zan", 1; Müslim, "Birr", 115), onu yeryüzünde halife kılması (bk. Bakara 2/30; bilgi için bk. Süleyman Uludağ, "Ahsen-i Takvîm", DİA, II, 178) vb. lutuf ve inayetleridir. Müfessirler Allah'ın insandan daha güzel mahlûku olmadığı kanaatindedirler. Zira Allah insanı canlı, bilen, irade sahibi, konuşan, işiten, dinleyen, gören, düşünüp tedbir alan, hikmetle hareket eden ve bütün bu özellikleri sayesinde fizik bakımdan kendisinden daha güçlü varlıklar üzerinde bile hakimiyet kurabilen bir varlık olarak yaratmıştır ki bütün bu vb. sıfatlar aynı zamanda ilahî sıfatların bir kısmının ondaki yansımaları, tecellileridir (krş. Şevkanî, V, 546).

Tin Suresi 5. 6. ayet

Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.

Ancak iman edip iyi dünya ve ahiret için yararı işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ödül vardır.

Sonra onu aşağıların aşağısına (esfel-i safilîn) indirdik" ifadesini müfessirler iki türlü yorumlamışlardır: a) İnsanın aşağıların aşağısına indirilmesi, onun bedensel ve zihinsel gelişmesini tamamladıktan sonra fizyolojik ve psikolojik olarak gerilemeye başlaması; algı, hafıza ve düşünme kapasitesinin gittikçe zayıflamasıdır. Nitekim başka ayet-i kerîmelerde bazı insanların güçlendikten sonra "erzel-i ömür" denilen ömrün en zayıf ve sıkıntılı çağına eriştirileceği ifade buyurulmuştur (bk. Hac 22/5; Yasîn 36/68). Yaşlanma, müminler için de inkarcılar için de geçerli olan kaçınılmaz bir durumdur. Buna göre 6. ayet, inanıp iyi işler yapan yaşlı kimselerin, itaatlerinden ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmelerinden dolayı kesintisiz ödül alacaklarını, bedenen ve zihnen gerileseler bile manen ilerleyeceklerini ifade eder. b) Bu ifade, yaratılış amacına uygun hareket etmeyip ahlakî değerleri hiçe sayan ve en güzel biçimde yaratılmış olmanın şükrünü yerine getirmeyenlerin cehenneme indirileceğini gösterir. c) Bize göre "Sonra onu aşağıların aşağısına (esfel-i safilîn) indirdik" ifadesiyle şu gerçek ortaya konmaktadır: İman etmeyen ve salih amel (iyi, erdemli, dünya ve ahiret için yararlı işler) yapmayan kimseler, Allah Teala'nın insana verdiği, onu yaratılmışların en mükemmeli kılabilecek imkanları kötüye kullanmış oldukları için, hayatın başlangıç noktasından ileriye doğru gitmek, kesintisiz gelişme ve ecir alma imkanından yararlanmak yerine geriye, insandan geri canlılar alemine doğru gitmiş, alçalmış olacaklardır.

Tin Suresi 7. ayet

Artık bu kanıtlardan sonra (ey insan!) seni dinin asılsız olduğu sonucuna götüren şey nedir?

İnsanların yaratılışına, üstün yeteneklerine, onların istifadesine verilen nimetlere temas edildikten sonra sağlıklı bir düşüncenin insanı imana götürmesi gerektiği, bütün bu kanıtlara rağmen dini inkar etmenin ilim ve akıl yönünden sağlam bir dayanağının bulunamayacağı vurgulanmaktadır.

Âyetteki dîn kelimesini "ahiret ve yargı günü" olarak anlamak da mümkündür. Bu da sonuçta dinin ve inanmanın bir gereğidir.

Tin Suresi 8. ayet

Allah hüküm verenlerin en adili değil midir?​​​​​​​

"Allah hüküm verenlerin en adili değil midir?" cümlesi, Allah'ın evreni ve evrendeki varlıkları hikmet ve adalet ölçülerinde yaratıp yönettiğini, dünyada peygamberleri aracılığıyla en doğru ve adil hükmü verdiğini, ahirette de yine en adil hakim olarak mahlûkat arasında hüküm vereceğini ifade eder. Sözün soru şeklinde olması hükmün kesinliğini gösterir. Hz. Peygamber bu ayeti okuyanın, "Evet, öyledir; ben de buna şahitlik edenlerdenim" demesini tavsiye etmiştir (bk. Tirmizî, "Tefsîr",

İhlas Suresi tefsiri nedir?

Fatiha Suresi nasıl tefsir edilir?

Felak ve Nas sureleri nasıl tefsir edilir?

Kureyş Suresi tefsiri nedir?

Nasr Suresi tefsiri nedir?

Fil Suresi tefsiri nedir?

Alak Suresi tefsiri nedir?

Asr Suresi nasıl tefsir edilir?