Çelebi Dergisi’nde 5 yıldan beri yapılan kültür sanat röportajları, Ahmet Şahin ve Ali Gezginci tarafından Çelebice Söyleşiler adıyla kitaplaştı.
Röportaj, gazetecilik ve dergi yayıncılığının en önemli türlerinden biridir. Gerek gazetelerde, gerekse dergilerde en çok okunan bölümlerden biri, uzmanlarıyla yapılan ve titizlikle hazırlanan konuşmalardır. Daha sonra bu çalışmaların kitaplaşması, büyük önem arz ediyor. Zira bu sayede, kendileriyle konuşulan yazarların, aydınların ve sanatçıların görüşlerine daha rahat ulaşılabilmekte, bilhassa araştırmacılar için de büyük kolaylık sağlanmaktadır. Gazete ve dergilerin eski sayılarını elde etmek her zaman mümkün olmuyor. Bu imkânı elde edemeyenler, ne yazık ki büyük bir birikimden mahrum kalabiliyor. Bunun için düzenli olarak röportaj yapan gazeteci meslektaşlarım ile dergi yazarlarını, yaptıkları röportajları kitaplaştırmaları hususunda teşvik ediyorum. Ben de gazetecilik hayatım boyunca mülakat türüne çok ağırlık verdim. Sayısını bilemeyeceğim pek çok röportaj yapmak nasip oldu. Bu türe beni teşvik eden büyüklerim arasında başta merhum Ahmet Kabaklı Hoca geliyor. İyi ki o röportajlar yapıldı. Bugün farklı sanat dallarında hizmet etmiş, kültür dünyamıza katkıda bulunmuş şahsiyetlerle gerçekleştirdiğim bu röportajlar, Şiirimizden Portreler, Romancılar Konuşuyor, Kelam ve Kalem, Bâbıâli’de Hayat ve Medeniyet Sohbetleri adıyla beş kitap hâlinde yayımlandı.
ÇELEBİCE SÖYLEŞİLER
Gaziantep’te yayımlanan Çelebi dergimizin yöneticileri Ahmet Şahin ve Ali Gezginci’nin müşterek kitabı olarak Türk Kültür ve Medeniyet Tarihimizden Notlar elime ulaşınca çok sevindim. Daha önce dergide yayımlanmış olan konuşmaların toplu olarak bu eserde buluşturulması son derece iyi, faydalı ve hayırlı olmuştur. “Çelebice Söyleşiler” altbaşlığıyla okuyuculara ulaştırılan eser, kültür yayıncılığında gayreti büyük olan Post Yayınevi markasını taşıyor. Kitabın kapağını, kendileriyle röportaj yapılan 17 ismin fotoğrafları süslüyor. Ön söz’de Çelebi dergisinin kuruluş amacından ve muhtevasından kısmen bahsedildikten sonra şöyle deniliyor: “Kitapta yer alan söyleşiler, Türk kültür ve medeniyetinin farklı yönlerini temsil eden isimlerle yapılmış sohbetlerden oluşmaktadır. Sanattan edebiyata, musikiden tarihe, Türk bayrağından Türkçeye, masallardan öykücülüğe kadar pek çok farklı alanı kuşatan bu söyleşiler, nihayetinde Türk medeniyet havzasının unsularını bir araya getirmektedir.” Bu konuşmaların kültürel hafızamıza, sanat birikimimize, edebiyat dünyamıza velhasıl büyük medeniyetimize büyük katkılarda bulunacağını söylemeye hacet var mı?
Röportaj esnasında ‘konuşan’ kadar ‘konuşturan’ da çok önemlidir. Zira iyi bir hazırlık yapılmadan sağlam bir mülakat ortaya çıkmaz; sığ, eksik ve acemice kalır. Ama Türk Kültür ve Medeniyet Tarihimizden Notlar’da mümtaz isimlerin ihtimamla seçildiğini görüyoruz. Sorulara baktığımızda mükemmel hazırlıklar yapıldığına şahit oluyoruz. Ezcümle, röportaj yazarlığı ayrı ve ciddi bir sanattır; bilgi, birikim ve heyecan ister. Şimdi Çelebice Söyleşiler’in ‘içindekiler’ine bir göz atalım. Bakalım kimlerle ve hangi mevzular etrafında hasbihal edilmiş:
* Mehmet Sağ ile Türk Bayrağı ve Türk Kültüründe Renkler Üzerine. * Baba Dündar Taşer Üzerine Yasemin Yahnici ile. * Rüzgârın Oğlu Muhittin Çolak ile Dündar Taşer’e Dair. * Komando Kampları Üzerine Oğuz Özkaya ile. * Baba Mitat Enç üzerine Sinan Enç ile. * Nâzım H. Polat ile Bir Edip Bilim İnsanı ve Aydın Olarak Mitat Enç Üzerine. * Nevzat Çevik ile Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü Üzerine. * Ülkü Tamer Üzerine Turgay Anar ile. *Türk Masalları üzerine Saim Sakaoğlu ile. * Türkçenin Yabancı Dil olarak Öğretimine Dair Tayfun Haykır ile. * Uğurol Barlas ile Cahit Tanyol ve Gaziantep’e Dair. * Cahit Tanyol Üzerine Ümit Meriç ile. * Necip Tosun ile Çağdaş Türk Öykülücüğü Üzerine. * Eski Türklerde Şehir ve Şehircilik Üzerine Kürşat Yıldırım ile. * Hasan Celâl Güzel Üzerine Fahrettin Taşkesenlioğlu ile. * Türk Mizahı Üzerine Azem Sevindik ile. Başlıklar böyle ama her bir mülakatın içinde sadece bahsedilen kişi ve konular yok, sözkonusu dönem aydınlatılmakta, hatıralar anlatılmakta, bir bakıma devrin sosyal, kültürel ve siyasi atmosferi birinci ağızdan okuyuculuya sunulmaktadır. Okunmalıdır.
ANADOLU’DA BİR MAHFİL
Büyük heyecanlarla çıkarılan, müşterek gayretin ürünleri olan dergileri çok severim. Dileğim ve duam bu hayırlı teşebbüslerin uzun ömürlü olması, bereketli yaşamasıdır. Bunun için ‘ilk sayı ile yola çıkarken’, iyi hesap tutulmalı, durum müzakere edilmeli, sonra harekete geçilmelidir. Şuurlu bir ekibin Gaziantep’te yayımladığı Çelebi dergisi beş yaşını tamamladı. 2020 yılında “Bismillah” deyip yola çıkan Çelebi ekibi, 2025 yılına büyük başarıyla geldi. Duyduğuma göre 2030 yılına kadar hazırlanacak sayıların kapak konuları, dosyaları şimdiden belli. Ne güzel. Sadece siyasette değil, kültür hayatında da iyi hazırlıklardan sonra uzun yolculuklara çıkılmalıdır. Çelebi, şimdiden edebiyat ve kültür tarihimize geçti bile. Tayfun Haykır ve Abdullah Kaan’ın birlikte hazırladığı Anadolu’da Bir Mahfil: Çelebi Dergisi kitabında, mecmuanın 2020-2025 dönemindeki sayıları ele alınıyor. Kapakta derginin sebeb-i telifi diyebileceğimiz sloganı da yer alıyor: “Türk milletini millet yapan değerlerin muhafazası için çalışır!”
DERGİ-KİTAP KARDEŞLİĞİ
Dergilerde eski ve yeni kitaplardan çok bahsedilir. Artık dergilerin de kitapları kaleme alınmalıdır. Daha önce bazı eski mecmualar hakkında tezler hazırlandı, kitaplar yazıldı. Ancak hâlihazırda yayımlanmakta olan dergiler için bunun tam manasıyla yapıldığını söylemek zor. Bu bakımdan Anadolu’da Bir Mahfil: Çelebi Dergisi, bir hafıza kaydı, zihin zaptı ve hizmet tutanağı gibidir. Okurların önüne çıkış, vitrinlere konuştur. Gelecek nesillerin, çıkarılmış dergilerin misyonunu daha iyi kavramalarına büyük katkı sağlar bu tür kitaplar. Keşke bugün Türkiye’de yayımlanan belli başlı dergiler için de benzer eserler hazırlansa ve okurlara sunulsa. Necdet Sevinç, Dündar Taşer, Mitat Enç, Ülkü Tamer ve Cahit Tanyol ilk beş yılda adlarına dosya hazırlanan Gaziantepli isimler. Çelebi bu anlamda bir vefa borcu da ödüyor. Gaziantep’de doğup yetişen ama sesleri Anadolu’ya yayılmış, fikirleri Türkiye’de nesilleri etkilemiş bu şahsiyetleri de kadirbilirlik bilinciyle nisyan hücresinden kurtarıyor. Şahsiyetlerin dışında Çelebi’nin özel sayılarında ele alınan temalar da çok önemlidir: “Tarih”, “Bayrak”, “Efsane”, “Müzik”, “Şehircilik”, “İstiklal Mücadelesi”, “Mizah”.
GAZİANTEP’İN EBEDÎ SAKİNLERİ
Çelebi dergisine omuz veren gönüldaşlar, Gaziantep’te bir araya gelip sohbet edecekleri, konuşup istişare edecekleri bir mekâna da sahip. İstanbul’daki ve diğer büyük şehirlerimizdeki kültür sanat faaliyetlerini yakından takip eden isimleriyle müsemma Çelebi adamlar, dergi idarehanesinde ayda bir “Gaziantep’in Ebedî Sakinleri” adıyla anma toplantıları da düzenliyor. Şehre hizmet etmiş ve bugün için sonsuzluğa yürümüş olan ilim, fikir, sanat ve kültür insanlarını andıktan sonra kabirlerini de ziyaret ediyorlar. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Şahin ve dava arkadaşları büyük ideallere sahipler. Kararlı oluşlarıyla inançları ve ümitleriyle Gaziantep’i, -diğer bazı şehirlerimiz gibi- bir ‘kültür sanat ve medeniyet şehri’ yapacaklarına inanıyorum. Gaziantep Valiliği, Belediyesi, üniversitesi, STK’ları ve mahalli basını, bu hayırlı teşebbüslere destek olmalı, gençlerimizi yalnız bırakmamalıdır. Cenab-ı Allah bütün şehirlerimize, ‘çelebi’ce çalışan, üreten, yüksünmeden koşturan, canla ve başla hizmet eden böyle ilim, fikir, sanat ve kültür adamları nasip etsin.
GAGAUZ TÜRKLERİ
Tarihe büyük ilgi var. Özellikle Türk ve İslam tarihine… Ötüken Neşriyat, bu sahada kıymetli eserleri okuyucularıyla buluşturmaya devam ediyor. Gagauz Türkleri Tarih ve Kimlik kitabının yazarı, Asım Korkmaz. Eserde Gagauzların geçmişi ve kimlikleri üzerinde duruluyor. Besarabya coğrafyasında yaşayan Gagauzlara ağırlıklı olarak yer verilirken bilhassa 20. Yüzyıl Gagauzları, bu çalışmanın ana konusunu teşkil ediyor. Eserde Gagauzlarla ilgili ileri sürülen iddialar ve bu topluluğun ataları kabul edilen Uzlar’ın tarihi, etraflı biçimde metne aktarılmış. Doğu Avrupa coğrafyasında varlıklarını devam ettiren Türk kökenli bu halkların inanç dünyaları da inceleniyor. Gagauz Türkleri ile ilgili olarak Türkiye’de yapılan araştırmalara ve yürütülen çalışmalara da temas edilen kitapta dönemin ana kaynakları ve basın yayın organları ile arşiv malzemelerinden faydalanılmış. Konuyu merak edenlerin ilgiyle okuyacakları bir eser Gagauz Türkleri Tarih ve Kimlik. Öneriyorum.
KIZIL KAFTAN
Ömer Çağlar Yılmaz’ın romanı: Kızıl Kaftan Son Direniş. Tanıtım yazısını okuyalım: “Buhara’nın taş sokaklarında sessizlik yankılanıyor. Bir şehrin direnişi, bir halkın son nefesine karışıyor. Kabac Hatun’un önderliğinde yükselen bu mücadele yalnız kılıçla değil, töreyle, sabırla ve inançla veriliyor. Her evin eşiğinde bir kaftan, her yürekte aynı yemin var: Teslim olmamak. Kızıl Kaftan, göğe bakan kadınların, susarak direnenlerin, unutulmaya karşı hafızasını koruyan bir halkın hikâyesi. Bir milletin sessizliğinin içinde, tarihin en gür sesi saklı. Zamanın ötesinden gelen bu destan, bir halkın varlık mücadelesini bir kadının kalbinde yeniden kuruyor. Tarihin tozlu satır aralarında kalmış bir dönemi, inançla yoğrulmuş bir direnişin sıcak nefesiyle canlandırıyor. Sözcükleri kılıç gibi keskin, duygusu toprak kadar derin; Kızıl Kaftan yalnız geçmişi anlatmıyor, insanın özgürlüğe ve onura olan inancını da hatırlatıyor.”
ERMENİLERE DAİR
Ermenilere dair yazılmış iki kitap da Ötüken etiketi taşıyor. İlki Ermenilerin Zorunlu Göçü adıyla yayımlanan kitap, raflarda yerini aldı. Yazarı Prof. Dr. Kemal Çiçek. Yazar, “zorunlu göç”ün sebepleri üzerinde duruyor. Ayrıca göç kararıyla birlikte kafilelerin yaptıkları hazırlıklar, yola çıkışları, yolculuk sırasına yaşadıkları hadiseler, istenen yerlere varışları ve kamp hayatları etraflıca incelenmiş bulunuyor. Göç sırasında ve sonrasında hayatını kaybeden insanların sayıları hakkında objektif bilgiler veriliyor. “Tehcir sırasında bir milyon Ermeni öldü.” iddiasının temelsiz olduğunu ispatlayan Prof. Çiçek, tarihî gerçekler ışığında meseleyi net bir şekilde ortaya koyuyor. Tarafsız tarihçiler ve aydınlar tarafından kitabın Türk-Ermeni ilişkileri tarihi araştırmalarına temel oluşturacak bir baş eser olduğu vurgulanıyor. İkinci kitap Ermeni Tehciri Yargılamaları adını taşıyor. Nejdet Bilgi’nin kaleme aldığı eser birçok tarihî gerçeği günışığına çıkarıyor. Arka kapak yazısını okuyalım: “Osmanlı bürokrasisinin önemli figürlerinden Kaymakam Kemal Bey, Dr. Ali Sâib Bey gibi isimlerin yargı süreçleri ve iddialarla savunmalar arasındaki keskin ayrımlar, dönemin arşiv belgeleri, mahkeme tutanakları ve tanık ifadeleriyle gözler önüne seriliyor. Mahkemelerin seyri, iddiaların arka planı ve verilen kararların yankıları, bir tarihçinin kaleminden ilk defa bu kadar kapsamlı şekilde sunuluyor. Ermeni Tehciri Yargılamaları ekseninde, Osmanlı Devleti’nin son döneminde şekillenen adalet anlayışını, dönemin siyasi dengeleriyle birlikte ele alan bu eser, yalnızca bir hukuk tarihi çalışması değil, aynı zamanda belleklerde derin izler bırakan bir dönemin yansımalarını anlamaya yönelik önemli bir başvuru kaynağıdır.”
Usturlap ve Ayna, Kübra Acar Pehlivan’ın romanı. Tarihî kurgu ile fikri sorgulamayı birleştiren renkli bir eser. İslam rönesansının başlarında, Kindî’nin ekibinde bulunan Aristo tercümeleriyle olan Ahmet’in Ferganalı dedesi Ulaş’ın macerası. Bu serüvende farklı devirlerde yaşayan kahramanlar arasında bir sanatçı mukayesesine şahit oluyoruz. Merak uyandıran, rüya gibi bir hikâye ile okuyucu sürükleyen, ilgi çekici bir kitap. Ötüken’den tanıtacağımız son kitap bir roman, yazarı yabancı. Roman ve hikâyeleriyle tanınan Arthur Conan Doyle’nin bir döneme ışık tutan eseri: 1. Dünya Savaşı ve Almanya. Kitapta, Almanya’yı 1914’te saran çılgınlıkların başta bu ülkeyi, sonra Avrupa’yı en sonunda da dünyanın birçok ülkesini nasıl yaktığı dile getiriliyor. Olmaz hayallere ve umutlara kapıldıktan sonra bataklığa sürüklenen ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bir ülkenin ibretli, ders çıkarılması gereken hikâyesi…