Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinin başlangıcı 19. yüzyıla dayanmaktadır. 1860'lardan başlayarak Latin Amerika'ya çeşitli göç dalgaları oldu. Çoğunluğu Hıristiyan-Arap olan göçmenler, taşıdıkları Osmanlı pasaportlarından dolayı bölgede "El Turco" olarak anılmışlardır. 1926 yılında imzalanan Dostluk Anlaşmasıyla Şili, Türkiye Cumhuriyeti'ni tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi olmuştur.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'da Latin Amerika turuna ilk olarak Şili'den başladı. Peru ve Ekvator ziyaretleri ise Cumhurbaşkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olması hasebiyle önem taşıyor. Erdoğan'ın, Küba, Meksika, Kolombiya ile 2015'te başlattığı ziyaretler Peru, Ekvator, Şili ile devam etmesi, Türkiye'nin Latin Amerika yönelişini net bir biçimde ortaya koymaktadır.
Ak Parti'nin iktidar olduğu 2002 yılında 896 milyon $ olan ticaret hacminin 2015 yılında 8 milyar $'ı geçmiş olması, ilişkilerin daha çok ekonomi temelinde geliştiğini göstermektedir.
Açıkçası Latin Amerika-Türkiye ilişkilerinde özellikle siyasi ilişkilerin gelişmesine müsait bir zemin olduğunu vurgulamak istiyorum. Zira,Erdoğan, küresel sisteme yönelik açmış olduğu savaşta ve ''Dünya 5'ten büyüktür'' gibi söylemleriyle Latin Amerika liderleriyle ilişkileri geliştirebilmelidir. Ortadoğu ve Gazze özelinde yaşanan katliama karşı, İsrail'e en sert eleştiriyi Türkiye ve Latin Amerika ülkeleri yapmıştı. Arap ülkelerinden cılız bir ses bile çıkmazken Şili, Brezilya, Bolivya, Venezuela gibi ülkeler en sert eleştiriyi yapmıştı. Hatta bazıları İsrail Büyükelçisini bile sınır dışı etmişti. Son olarak Brezilya, yeni İsrail Brezilya Büyükelçisinin kabulunu, Büyükelçinin evinin İsrail'in işgal ettiği topraklarda olduğu gerekçesiyle onaylamamış, Rio Olimpiyatlarının güvenlik işlerinin ihalesine İsrail şirketlerinin katılımını engellemişti. Benzer refleksin ati-batıcılık karşıtılığında da geliştiğini görebiliriz.
Latin Amerika kıtası, genel olarak Amerika'nın arka bahçesi gibi görülmekle birlikte Amerikan karşıtı hareketlerin de en yaygın olduğu kıtadır da… Eski Sovyetler Birliği, özellikle sol eğilimli örgütler ve Küba, Nikaragua, Ekvator, Bolivya, Venezuela gibi ülkeler kendisine ciddî bir kazanım elde ettiyse de, bu durum hiçbir zaman Amerika'nın hayatî çıkarlarını tehdit etmemiştir.
İran'da Latin Amerika'ya diplomatik öncelik vermiş, bu doğrultuda, 2005'ten bu yana kıtada 6 yeni büyükelçilik açtı. Bunlar Kolombiya, Nikaragua, Şili, Ekvator, Uruguay ve Bolivya. İran, ayrıca Küba, Arjantin, Meksika ve Venezuela'daki büyükelçiliklerini de geçmiş yıllarda güçlendirmişti.Çin'de Latin Amerika'daki etkisini devasa bir şekilde büyütmeye devam ed(iyor)ecektir. En son Brezilya'nın Doğu-Batı arasında yapılan Demiryolu inşaatı ihalesi ve Petrol ihalesini alması, ABD'ye büyük bir güç göstergesiydi. Venezuela'ya 12 milyar dolar, Brezilya Ulusal Petrol Şirketi'ne 10 milyar dolar, Ekvator'a 1 milyar dolarlık hidroelektrik santrali ve Arjantin'e Çin parası RMB ile 10 milyar yuenlik yatırımlar yapmaktadır. Arjantin'e yuen üzerinden yapılan ödemeyle Çin kendi parasının kullanım alanını biraz daha genişletmiştir. Rusların da ideolojik frekanstan ötürü özellikle enerji ve tarım alanlarında ciddi işbirlikleri bulunuyor.
Türkiye-Latin Amerika ilişkilerini dört döneme göre sistemleştiriyoruz. Ne yazık ki zaman dilimlerin uzun oluşu, bölgeye olan yönelişin gecikmişliğini onaylarcasına kötü bir istatistik olarak karşımızda duruyor. Ancak, son dönemde gayretli çalışmalar göz ardı edilemez.
1. Dönem Kayıp yıllar olarak tanımlanabilecek, her iki coğrafyada gerilimli siyasi ve askeri dönemler yüzünden, 1926-1998 yılları arası durgunluk içerisinde geçmiştir.
2. Dönem olarak1998-2006 yılına kadar ki dönemde, ilk dönem gibi durgunluk içerisinde geçse de, özellikle ikili ve bölgesel ilişkiler üzerinde yapılabilecek işbirliklerin temeli hazırlanmış, dolayısıyla Arayış dönemi olarak da ifade edebiliriz.
3. Dönem ise2006-2015'e kadar olan dönem ise ilişkilerin gerek ekonomik, gerek siyasi yönleriyle inanılmaz bir sıçrama yaptığı dönemdir. Bu dönemde özellikle Brezilya-Türkiye ilişkileri(2010) üzerinden gelişen çok yönlü ilişkiler belirgin şekilde öne çıkmıştır. Özellikle Lula da Silva dönemi ve Brezilya'nın dış politikada ekonomi temelindeki South-South Relations (Güney Güney İlişkisi) doktrini ile beklentiler karşılıklı şekilde gerçekleşti.
4. Dönem ise 2015-…Carnaval de Turcos (Türklerin Karnavalı): Özellikle Erdoğan'ın seri ziyaretleriyle Türkiye'nin artık Latin Amerika'yı yörüngesine aldığı makro göstergelerin (Savunma-Enerji-Lojistik) artış gösterdiği, siyasi ve stratejik meselelerde Türkiye'nin pres yaptığı, bir dönem, politikaya dönüşmüş durumda.
Bu dönemde Latin Amerika ülkelerinin Türkiye ile işbirliğinden ziyade, Türkiye'nin bölgeye yoğun ilgisinin olacağı bir döneme giriyoruz. Örneğin Türkiye'de yaşanan başkanlık sistemi tartışmalarında Latin Amerika ülkelerin seçenekleri, Ekonomik manipülasyonlar ve Justokratik darbe planlarının bertaraf edilmesinde Latin Amerika örnekleriyle birebir benzerlikler oluşu, Türkiye'nin Latin Amerika'ya bakışını elzem kılmalıdır ve kılacaktır.( Yazı arşivimde birçok defa dile getirmiş, Yazmış olduğum ''Lula da Silva Hükümeti ile R.Tayyip rdoğan Hükümetlerinin karşılaştırılması'' isimli Tez'de de bu konuyu uzun uzun ele almıştım.) Bu bağlamda bölgenin tarım, altyapı ve ekonomi açıdan yeni fırsatlar bulunmaktadır.
Bölge, 590 milyon nüfusu, 6 trilyon Dolar'ı aşan GSYİH'sı ve 1,72 trilyon Dolara ulaşan toplam ticaret hacmi ile Latin Amerika ve Karayipler (LAK), 2000'li yıllarda ABD-AB-Çin gibi güçlerin ticaret ve yatırım açılarından rekabet alanı haline gelmiştir.Örneğin,Çin yapılacak yeni anlaşma bir Venezuela'dan Çin'e petrol sevkiyatını, günlük 380 bin varilden 1 milyon varile yükselecektir. Soya fasulyesi ve demir madeni konularında da Çin, Latin Amerika kaynaklarını kendine bağlamış durumdadır.
Latin Amerika bölgesinin önemli güçleri olan Brezilya, Meksika ve Arjantin ile ekonomik ilişkiler başta olmak üzere bölge THY, TİKA, TOKİ ile varlığını sürdürme gayretinde. Birçok Güney Amerika ülkesi Türkiye'ye vize uygulamaz ancak, oralara gidip de ticaret yapan çok çok azdır. Özellikle Brezilya, Türk Şirketleri çöplüğüne dönmüş durumdadır.
Türkiye, Latin Amerika'da özellikle Müslüman tebaa için Camiiler inşa etmeli, yurt(lar) bulundurmalı, kültürel ve dinsel yakınlıktan ötürü manevi bir motivasyon oluşturmalıdır. Birçok Latin Amerika ülkesinde bulunan biri olarak, Türkiye, asayiş problemlerinin bireysel terör haline geldiği ülkelerde güvenlik ve asayiş kurumları tesis etmelidir. Gerekirse özel güvenlik şirketleri sektörünü desteklemeli. Kısa ve Orta vadede ciddi bir atılım göstereceğinden kuşkum yok.
Bunun yanında 150 yıldır bölgede varlığı 'Turcos' olarak bilenen, Ortadoğu tebaasıyla ekonomik ve kültürel ilişki kurulmalı, başta bankacılık alanı olmak üzere imtiyazlar vermelidir.( Hatta Turcolara ve Araplara çifte vatandaşlık verilebilinir. Zira ülkemizdeki Suriyelilere çalışma izni sağlayabiliyoruz. Belki vatandaşlık bile verilecek.) Özellikle Halkbank ve Ziraatbank'ın başta Brezilya, Arjantin, Meksika ve Şili olmak üzere, Bankacılık alanında faaliyet gösterebilirse, inanıyorum ki bir karşılık bulacaktır. Karnaval dönemlerinde Türkiye'den folklar toplulukları, hele de mehter takımı da katılsın. Özellikle Ticaret ve Sanayi odaları bilgilendirme ofisleri açmalı. Mesela TOKİ, bina yerine mahalle mahalle prefabrik konutlar yapsın. Bürokratlarımız takmışlar kafayı, prestijli projelere…ufaktan başla hacı..
Neyse, diğer önerilerim bende kalsın…
Sonuç olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Latin Amerika açılımıyla başarılı bir vizyon ortaya koyuyor. 2015 yılından beri başlattığı seyahat, Türkiye'nin bölgeye yönelişinin en önemli göstergesi. Böylelikle 4. Dönem başlamış bulunuyor.
Latin Amerika gibi 550 milyon insanın yaşadığı bir coğrafyaya, ne yazık ki futbol, karnaval, samba ve seküler yaşam gibi sorunlu ve ciddiyetsiz algılar yüzünden kamu, özel sektör ve akademik alanda gereken ehemmiyeti bu bölgeye göster(e)medi. (Açıkçası bu bölgeyi izlemeye çalışan biri olarak bu problemleri ve zorlukları yaşıyoruz.)
NOT: Sevgili Mehmet Özkan abimiz, yazıları ve değerlendirmeleriyle yazılarımda ve analizlerimde istifa ettiğimiz bir büyüğümdür. Kendisine bir Latin Amerika yazısıyla görevinde bir kere daha başarılar dilemeyi kıymetli görüyorum. ALLAH yardımcısı olsun.