İki gündür Malezya'nın başşehri Kuala Lumpur'da Üniversite Liderliği ve Yönetimi Konferansı'nın "University Leadership & Governance Conference 2017" üçüncüsü gerçekleştirilmekte. Yükseköğrenimde üniversitelerin finansal olarak kendi kendine yeterliliğinin gerçekleştirilebilmesi ve sürekliliğinin devametirilmesine yönelik eğitim anlayışının yeniden tanımlanması konusu temel başlık olarak ele alındı.
Farklı ülkelerden rektörlerin ve saha uzmanlarının katılımıyla tecrübelerinin paylaşıldığı birliktelik oldukça faydalıydı. Devlet üniversitelerinin, özellikle bu sene destek paylarının yüzde otuz düzeyinde düşürülmesi, üniversiteleri kendi kaynaklarını bulma çabasına sevketti. Eğitimin sadece salt öğretim olarak sınırlandırılmasının yanlışlığı hatırlatılırken, eğitimin ancak ekonomi ile bağlantılı yürütülmesi hem öğrencilere hem de üniversite yönetimine geleceğe yönelik bir çaba içinde olmalarını sağlayacaktır. Bunun için de Kıritik ve Analitik Düşünme becerisinin kazandılrılması gerekir. Bu yapılırsa geleceği şekillendirecek olan öğrenciler hem ekonomide hem sosyal hayatta alacakları rollerde daha sorumlu olma melekesini kazanacaklar, eğitimle ekonomi dengeli olarak yürütülebilecektir.
Bu tür dengeli çalışma Yükseöğrenime sorun çözme becerisini de kazandıracaktır. Öğrencilere eğitimleri boyunca ekonomiye ve topluma katlı sağlama düşüncesi kazandırılabilirse mezuniyet sonrasi diplomalı işsizler sorunu olmayacaktır.
Toplumdan ve toplumu ilgilendiren değerlerden uzak bir eğitim, eğitimle öğrenciyi, öğrenci ile toplumu, doğal olarak ekonomi ve sosyal hayattan kopuk hale getirecek, onların başarı düzeylerini etkileyip yaşamları da karmaşık olacaktır.
Endüstrinin Yükseköğrenimdeki rolü ve finansal olarak sürekliliğinin sağlanmasındaki rol gözden uzak tutulamayacak derecede önemli. Ayrıca verilen sözlerin yerine getirilmesinde ortaya konulacak özveri, müşteri açısından karşılıklı tatminin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine götürür. İşte bu açıdan eğitim de sanayinin taleplerine karşılık verecek düzeyde olmalı ki, eğitim sürekliliğini devamettirebilecek kaynakları bulabilsin.
Sanayinin sadece para kazanmak değil insan yetiştirmeye, toplumu geliştirmeye yönelik olması için karşılıklı tatmini de gerektirir kuşkusuz. Akademisyenler de sadece akademik yazılar yazarak sanayiden uzakta fildişi kulelerinde yaşam sürmemeli. Aynı zamanda yapılan çalışmalar sosyal yaşam sanayi ve endüstri ile de paylaşılacak şekilde yayınlar olmalı. Bir başka ifade ile ilim adamları, günümüz dili ile akademisyenler sanayiden ve toplumdan kopuk olmamalıdır. Birlikte yol alınmalı. Gelişmenin temeli buna dayanır.
Özellikle Yükseköğrenim kurumunda lobi çalışmaları ile makam kapmaya çalışan güya uyanıklara fırsatın verilmemesi üzerinde durulan önemli konulardan biriydi. Sadece lobi çalışmalarında uzman olan kişilerin ne endüstriye ne de akademik hayata bir katkısı olabilir. Liyakat sahiplerini bulup, hakettikleri yerlere getirmek ancak feraset sahibi kanaat önderlerinin işidir.
Konferansın bir başka önemli yanı da Türkiye tecrübesinin ortaya konulmuş olmasıydı. Yürütmekte olduğumuz Vakıf Üniversiteleri projesinden dolayı şahsımı da davet etmişlerdi. Bu yüzden Vakıf ve Yükseköğrenim: Türkiye'de Günümüz Vakıf Üniversitesi Modelleri Tecrübesi "Waqf and Higher Education: Contemporary Experiences of Waqf University Models in Turkey" konusundaki tecrübelerimi paylaştım.
Türkiye son yıllarda Ak Parti'nin her sahada verdiği özverili çalışmalara ilaveten özellikle Yükseköğrenimde yaptığı devrim niteliğindeki yenilikler Vakıf Üniversitelerinin eğitimdeki rollerinin artırılmasına yönelik çalışmalar ciddi anlamda dış dünyanın dikkatlerini çekmekte. Çok kısa bir süre içerisinde 71 ayrı Vakıf üniversitesinin kurulmuş olması İslam ülkelerine ve özellikle Malezya'ya ilham kaynağı olmakta.
Hernekadar Yükseköğrenim Kurumu'nda (YÖK) henüz çözülmemiş ciddi aksaklıklar, doldurulması gereken boşluklar, haksız imkanlardan yararlanma, en önemlisi problemlerin şahsileştirilerek ciddi haksızlıkların yapılmaya devamedilmesi sonlanmamış olsa da, yapılan faydalı çalışmaları gözardı etmek yanlış olur. Ümitlerimizi yitirmiş olmadığımızdan, sayın Cumhurbaşkanımızın meseleye önem vereceğine olan inancımız hala güçlü olduğundan bu problemlerin de zamanı gelince aşılacağına inanıyoruz. Basit bir pire için yorgan yakacak lüksümüüzn olmadığının da bilincindeyiz. YÖK olması gereken konuma eryada geç gelecektir.
Kuala Lumpur'da gerçekleştirilmekte olan konferansta Türkiye'nin tecrübelerinden istifade edilirken, bizim de onlardan alacağımız tecrübelerin olduğu unutulmamalı. Birlikte 2023 hedefine ulaşılacağı inancıyla daha fazla çalışmaya, daha fazla birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var.