Vicdanın Mezar Taşı: Gazze

Dünya, birkaç Siyonist işgal askerinin cesetleri için gözyaşı döküyor…

Peki ya enkazların altında kalan çocukların, bombalarla buharlaşan annelerin, gömülmeleri engellenip köpeklerin dişleri arasında saygısızca çiğnenen on binlerce Filistinli şehidin naaşına kim ağlıyor?

Yeryüzü bir tiyatro sahnesine dönmüş. Roller önceden dağıtılmış. “Masum” maskesi takan zalimler alkış toplarken, mazlumlar sahne arkasında kan kusuyor. Medya, kamerasını sadece bir tarafa çeviriyor; çünkü öteki tarafta akan kan Müslüman kanı. Çünkü o çocuk “onların” çocuğu değil!

Birkaç askerin cansız bedeni, uluslararası kriz ilan ettiriyor. Ama Gazze’de binlerce can toprağa bile kavuşamıyor. Şehitlerin bedenleri parçalanıyor, kefenleri yok, mezar taşları yok… Vicdanların üstü betonla örtülmüş, gözler hakikate kör edilmiş.

Şimdi ateşkes deniyor.

Ama bu ateşkes, Filistinli çocukların korkularını dindirmedi.

Bu sessizlik, ne yıkılan evleri tamir etti ne de dul kalan annelerin yüreğini soğuttu.

Zira bu ateşkes, sadece dünyanın vicdanını uyuşturmak için sahnelenmiş geçici bir illüzyondur.

Kimse unutmasın:

İsrail hâlâ bir terör devletidir.

Kurşunlarıyla çocukları öldüren, evleri başlarına yıkan, toprakları gasbeden bir zulüm makinesidir.

Netanyahu ve onun temsil ettiği Siyonist zihniyet, insanlığın kanıyla beslenen bir vampirdir — doymak bilmez bir nefretle, her damla kanda kendi varlığını tazeleyen bir karanlıktır.

Ateşkes, sadece silahların sustuğu andır;

ama Gazze’nin acısı hâlâ gökleri titretiyor.

Unutmayalım: bu sessizlik, mazlumun davasını bitirmez, zalimin hesabını da unutturmaz.

Gazze’nin kanı, Siyonizmin maskesini düşürmeye devam edecek.

Ve tarih, bu çağın utancını Netanyahu’nun ellerindeki kanla yazacaktır.