Yavuz Sultan Selim İradesi L\u0203zım.

0

Terör bu defa Suruç'ta kan döktü. Doğudan yakılacak fitne ateşi çoktan yakılmış, adını farklı kısaltmalarla bildiğimiz örgütler içerde ve dışarda piyon olma görevlerini sürdürmeye devam ediyorlar.

Bu fitne ne zamana kadar devam edecek?

Farklı yerlerde, farklı maskeler giyerek ortaya çıkan terör, gündelik gelişmelerle irtibatı olsa da aslında uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik olduğu için suni tedbirlerle bu terörün yok edilmesi gerçekte sakalın tıraş edilmesinden farkı yoktur. Daha gür bir şekilde gelir ve devam eder gider.

Çözüm, terörün sakalının traş edilmesinden ziyade kollarının ve kafasının koparılması ile ancak gerçekleşebilir. Yani elebaşlarından işe başlamalı, ayak takımı ile uğraşmak zaman kaybıdır.

Batılı devletler kendilerine değil tehdit, tehdit ihtimali olan örgütleri sayısız bahanelerle nasıl en ağır silahlarla yok etmek için planlar kurup, acımasızca üzerlerine gidebiliyorlarsa bu ülkenin silahlı kuvvetleri, güvenlik güçleri de aynı kararlılıkla üzerlerine gidebilmeli, terörün kökünü kazımalıdırlar.

Bunun için öncelikle terör eylemlerini yapanlardan ziyade arkalarındaki güçlerin tesbit edilmesi gerekir. Özellikle at izinin it izine karıştığı şu günlerde işe baş'tan başlanılmaldır.

Bir kere bu terör eylemlerin kimin işine yaradığı göz önüne alınarak işe başlanabilir. Sonra da terör eylemlerini yapanların bağlantıları takip edilerek arka plandaki terörbaşlarına ulaşılabilir.

Unutulmaması gereken, hatta sürekli gündemde kalması hayati olan çok önemli bir gizli terör belası var ümmetin üzerinde. Bunların defalarca yapmış oldukları darbe girişimlerinden başarısız olmaları onları daha da acımasız ve saldırgan hale getirmiştir.

Son darbe diye nitelendirdikleri 17 ve 25 Aralık opersasyonlarında başarısız olsalar da, 7 Şubat MİT krizini ellerine yüzlerine bulaştırmış olsalar da, son Cumhurbaşkanlığı seçiminde istedikleri sonucu alamasalar da, genel seçimlerdeki stratejileri onlara bir soluk bağışlamış, bu solukla yeni heveslere tıstıs gülmeye başlamışlardır.

Düşmanımın düşmanı dostumdur sözü gereği bitlerini bile birbirine vermekten imtina eden farklı guruplar ortak hareket eder olmuşlardır. Bu ayrıntıyı iyi farketmek lazım. Hikmet sahibi çok söze gerek duymaz, söylenilmek isteneni hemen anlar.

İhanet yuvası haline gelen gurupların ve kurumların suni tedbirlerle imkanlarının kısıtlanması, pislik yuvası testi'nin kırılması çözüm değildir. Bu pislikleri akıtan ırmağın kökünün kurutulması ile ancak bu ihanetlerden ve pisliklerden kurtulunabilir. Yani Yavuz Sultan Selim iradesi ile top yekün fitne yuvalarının üzerine gidilip bir bahar temizliğine ihtiyaç vardır. Aşırı merhametten maraz doğar diye atalarımız boşuna söylememiş.

Eğer Yavuz Sultan Selim o iradeyi göstermemiş olsaydı ne Hilafet Osmanlı'ya geçerdi, ne de İslam birliği gerçekleştirilirdi. Emevi, Abbasi ve Selçuklu İmparatorluklarından arta kalmış, param parça küçük Müslüman devletçikler ve beylikler birbiriyle savaşmaya, Haçlılar da İslam Alemi'nin tebesinde at sürmeye, ensesinde boza pişirmeye devam ederlerdi. Şimdi olduğu gibi.

İçinde bulunduğumuz ortam hiç de Yavuz Sultan Selim'in yüz yüze geldiği sorunlardan farklı değildir. Tek farkı gelişmelerin teknolojik araçlar sebebi ile daha hızlı ve avamın da herşeyden haberinin çabuk olmasıdır.

Medyanın ve gizli düşmanların yanlış yönlendirme oburluğundan kurtulup sonsuz prensipler öncülüğünde yapılması gereken yapılmalıdır.

Fitne ateşinin her taraftan yakılmaya çalışıldığı şu anda II. Beyazıt'ın oğlu Selim gibi yürekli bir Şehzadenin ümmet bilinciyle sorumluluğu üzerine alıp, kardeşleri Korkut ve Ahmet'i idare ederek mücadeleye girdiği gibi özgüvenle donanımlı bir yiğide ihtiyaç vardır.

Orduyu da yanına alarak, Allah'tan başka hiçbir kimseden korkmadan yapılması gerekenler yapılmalı, bu fitne ateşi de tez elden söndürülmelidir.