Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.82
Gram Altın
2432.15
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Aralık 2020

Akif Yılı

2021 yılının milli şairimiz Mehmet Akif yılı olarak ilan edilmesi isabetli bir karardır. Akif yine böylesi ağır bir korku atmosferinde hayatı boyunca nefesiyle cesaret üflemiş bir şair, aksiyon adamı ve mütefekkirdir. Onun hayatının da bir özeti olan Safahat, aşama aşama korkuyu yenmenin, çağının sorunlarını halının altına süpürmenin değil onlarla yüzleşmenin; ataletten, yeisten kurtularak yüzünü umuda çevirmenin klasikleşmiş hikayesidir. O nasıl ruhen ve bedenen İkinci Meşrutiyet’in ardından ülkenin kurtuluşuna, aydınlanmasına, kolektif kalkınmasına yönelik olarak şehir şehir, kasaba kasaba dolaşıp cami kürsülerinden meydanlara, savaş alanlarından sanatsal ve kültürel mahfillere biteviye hitap etmiş ve üzerine düşen misyonu sonuna kadar yerine getirmişse en az yüz yıl öncesi kadar korku dolu bir yılı geride bırakırken inanıyorum ki yaşam enstantaneleri ile şiirleri de onun manevi şahsiyetini günümüze taşıyarak toplumumuzun üzerine sinsice çöreklenmiş korku bulutlarını aralayacak, ümitsizlik asitlerini eritecek ve memleketin soluklaşmış ufuklarına yeni umutlar taşıyacaktır.

Haddizatında doğum ve ölüm yıldönümlerinin tek bir anlamı vardır: Ömürlerini korkuyu bertaraf ederek umuda adamak, toplumlarının ve insanlığın menfaatine nefes tüketmek suretiyle çağının sözcüsü ve meşalecisi olmuş büyük insanların yaşantılarına biraz daha yakından bakmak, onları biraz daha yakından görmeyi fırsata çevirerek varlıklarını güncellemek, o güncellikten yeni imkanlar yaratmaktır. Bireysel hayatını ihmal edip kendini toplumuna adamış yazarlar, şairler, sanatçılar, bilim adamları tarihin kendilerine denk gelen süreçlerinde ışık vazifesi gördüklerinden o ışığa sarılarak karanlığa ışık olma bilincini nesillere aşılamak, o bilinç üzerinden güçlü nesiller yetiştirmenin farklı yöntemlerini ortaya çıkarmak ancak böylesi uygulamalar ile mümkün olmaktadır. Nasılsa tarih korkakları değil cesurları yazar. Nasılsa tarih cepheden kaçanların, oraya hiç gitmeyenlerin değil bir cepheden ötekine koşanların, ölümü hiçe sayanların şiirini besteler. Nasılsa tarih, doğduktan sonra da ya doğmamış veya çoktan ölmüşçesine uykuyu hayata tercih edenlerin değil sürekli hareket edenlerin, çalışanların romanını yazar. Ve Akif o cesaret şiirinin Türkiye’deki en önemli şairlerinden biridir ki İstiklal Marşı’nın daha birinci mısrasının ilk kelimesi bir meydan okumayla başlar: Korkma, der Akif, çağının üzerine abanmış bütün korkularını bir anda geçersizleştiren, söndüren, onun yerine umudu bir gündoğumu olarak yerleştiren yüksek perdeli sesiyle.

O gerek bireyler gerekse toplumlar arasındaki cebelleşmede ümidin korkuya galebe çaldığını, ancak cesaretin tarihte hak ettiği yeri aldığını çok iyi bilmektedir. İmparatorluğumuzun parçalanma sürecindeki bütün zorlukları görmüş, o zorlukların üstesinden gelmenin koordinatlarını çizmiş, şiirleriyle söz konusu koordinatların yol haritasını ve istikametini kendisinden sonraki nesillere miras olarak bırakmıştır. Akif bir dava adamıdır. Bir mütefekkir, özü sözü bir, gıllıgıştan uzak tertemiz vicdanlı, çağına örnek, dürüstlüğün simgesi bir şahsiyettir. Söyledikleriyle yaptıkları, niyetleriyle eylemleri arasında kopukluk yoktur. Her neyi söylemişse inanarak söylemiştir. İnandırıcılığı da söz-eylem birlikteliğinden gelmektedir zaten.

Dürüsttür. Muktedirken de iktidardan uzakken de. Savaştayken de cephe gerisindeyken de... Vekillik yaparken de sürgüne gönderilirken de. Açken de tokken de. Yalnızken de topluluğun içindeyken de. Galipken de mağlupken de. Hep aynı kişidir. Şartlar onu değiştirmez. Zaferler göğsünü kabartıp kendini unutturmadığı gibi mağlubiyetler de mutlak yoksunluk anlamına gelmez, gücendirmez, küstürmez, sabra daha bir yaklaştırır onu. Hayatının hiçbir döneminde ne oldum delisi olmamıştır. Hiç kimse onun hakkında, özellikle kişiliğine dair tek bir zafiyetinden bahsetmemiştir. Dosdoğru olarak yürümüştür yolunu. Bundan dolayıdır ki çağının hiçbir sözcüsü, tanığı onun hakkında tek bir olumsuzlayıcı cümle kurmamıştır. Kendisi zaten İslami dünya görüşüne mensup idi ama ne Türkçü ne Marksist ne Batıcı hiçbir yazar, şair, aydın onun aleyhine konuşmamıştır. Öyle ki dünya görüşü olarak en uzağında görünen Nazım Hikmet bile onunla ilgili “Akif inanmış adamdır, dava adamıdır.” cümlesini sakınımsız söyleyebilmiştir. Çünkü Nazım da çağının düşünsel olarak ona uzak duran diğer şahsiyetleri de bilmektedirler ki Akif kendisinden emin olunan kişidir. Bugün hala ülkenin görüş, fraksiyon, hizip ayrımı olmaksızın hiçbir çevrenin onun aleyhinde bırakın konuşmayı, içinden buğzu bile geçirmiyor oluşunda kuşkusuz onun dürüstlüğünün, dünya görüşü bir tarafa, insan oluşunun, insan kalışının, insanlık onuruna yönelik mücadelesinin payı büyüktür.

Belki 2021 yılı boyunca onunla ilgili yapılacak olan organizasyonlarda en çok öne çıkarılması gereken husus bu olmalıdır. Erdemli insan yetiştirmek, erdemli insana yatırım yapmak. Düştüğünde de kalktığında da beklerken de hareket ederken de, zaferi kutlarken de yenilgi hissine gark olmuşken de hastayken de sağken de gücü kullanırken de cebre maruz kalırken de istikametinden gram taviz vermeme anlayışını içselleştirmiş nesiller kurmak. Yoksa zihnin gerisinde en büyük dünya görüşü, en sarsılmaz teori, en harika yöntem yer alsa bile yanlış bir eylem öteki bütün doğruları alır götürür. En büyük sefalet, inandırıcılığını kaybetmektir çünkü. Dürüstlükten taviz verip inandırıcılığınızı kaybettiğiniz vakit inandığınız değerlere o kadar zarar verirsiniz ki şahsınızda temsil ettiğiniz dünya görüşüne yönelik eleştiriler, hakaretler başlar ve bunun sorumlusu siz olursunuz.

Yıl boyunca Akif’i anacak olmamız gerçekten mutluluk verici. Gençlere tek bir hakikati benimsetmek yeter. Başka hiçbir şey öğretmeye gerek yok. Gerçekten de tek bir değer bazen dalga dalga bir toplumun, bir çağın, hatta dünyanın kurtuluşuna vesile olabilir. Yanına merhameti almış bir dürüstlükten daha büyük erdem mi var? Evet onu, sadece onu, yüreğin içine merhameti, zihnin içine dürüstlüğü yerleştirelim yeter. Çözüm bazen bu kadar basit. Konuşma yürüyüşünün ilk adımını merhametle, ikincisini dürüstlükle atan çocuklardan zulüm de adaletsizlik de çıkmaz. Ki bugün dünyanın en büyük sorunu bu ikisidir. Ki Akif bir merhamet abidesi ve bir adalet sözcüsüdür.

Hiç kuşkusuz Akif’in şahsında; merhametin ruhu, adaleti sözcü kıldığında dünya çok daha güzel olacak.