Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2422.17
BIST 100
9737.04
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


'Anlama arzusu'

Son aşamada insan bu dünyaya anlamak için gelir. Bu yüzden bütün hayatımız bir anlama serüveni olarak da düşünülebilir. Anlama çabası bilmekle ilgilidir. Bilgi anlamaya açılan kapıdır. Bu yönüyle bilmek anlamanın en kolaylaştırıcı öğesidir ve bilmeyenin anlama ihtimali yoktur. Peki bilgi ile anlam arasındaki boşluk nasıl giderilecek? Bilgiye ulaşma iradesinin kışkırtıcı öğeleri nelerdir? Kuşkusuz arzu. Anlama arzusu isteme ve tutku biçimlerinin en soylusudur. Çünkü doğrudan insan özünün kendini tahkimine yönelik arayışa işaret eder. İnsanın anlama arayışı anlama arzusuna dönüştüğündeyse ortaya mükemmel çıkar. Çünkü gerçekten de bir bilen özne olarak insan için anlamaktan daha keyifli hiçbir şey yoktur.

Haddizatında bedensel zevkler öteki canlılarda da olduğu halde zihinsel zevklerin sadece insana bahşedilmiş olması, insan ile anlama arzusu arasındaki ilişkiyi çok net biçimde ortaya koyuyor. Burada zihinsel zevkleri bir adım öne çıkaran öge ise bedensel zevki de kapsaması ve çok daha uzun bir sürece yayılarak hafızayı güçlendirme üzerinden, olduğundan çok daha kaliteli bir hayat vaat etmesidir. Bir şey daha var elbette: Zihinsel, entelektüel çabaların verdiği zevkte zamana meydan okumanın, hayatı onun dışına çıkarak seyretmenin ve kendisi öldükten sonra da yaşama iradesi göstermenin küçük huzmeleri vardır. Mimari yapılar, heykeltıraşlığa ait eserler, resimler, besteler, kitaplar hep entelektüel zevklerimizin ürünü olarak anlama arzusunun şahikalarıdır. Bununla birlikte, sayılanlar arasında bizi anlamaya en fazla davet eden kitaptır. Kitap bu yönüyle anlama iradesinin cisimleşmiş, kalıba dökülmüş halidir. İşte geçen ay bu arzunun, anlama arzusunun ete kemiğe bürünerek zamanın kollarından çıkıp zamansız bir yolculuğa çıkardığı yeni bir kitapla tanıştık. Akademisyen ve yazar Mustafa Kurt’un Çolpan yayınları tarafından yayınlanan Anlama Arzusu adlı kitabı yukarıda sıralanan teorik çerçeveye verilmiş bir yanıt gibi. Hayatı romanlar üzerinden anlamaya gayret etmenin profesyonel bir çabası olarak da değerlendirebileceğimiz bu eser modern Türk edebiyatı üzerine yazılan yazılardan oluşuyor. Günümüz insanına roman sanatı üzerinden içinde yaşadıkları dünyanın resmini olduğundan daha net gördürmenin bir arayışı aynı zamanda bu çalışma.

Mustafa Kurt, başarılı, enerji dolu bir akademisyen, zihni açık bir entelektüel ve kalemi güçlü bir yazar. Yıllar önce, akademisyenliğini bilmeden onun Sokaklarda Seksekler adlı bir öykü kitabını okumuştum ve öykünün kendine özgü nahifliğinin bütün ayrıntılarına dair zihnimde hoş çağrışımlar oluşmuştu. Sonraki süreçte hem sanat ve edebiyat dergilerinde hem de ciddi akademik neşriyatta onlarca makalesine şahit oldum ve varılan noktada akademisyenliği sanatçılığının bir adım önüne geçmiş bir kişilik olarak hayatını sürdürüyor. Geçen ay yayınlanan Anlama Arzusu adlı kitabı ise akademik bir çalışma olduğu halde daha ilk cümleden sizi akademik dilin kuruluğundan uzaklaştırıp sanatın o diriltici nefesine davet ediyor. Öyle görünüyor ki akademik uğraşları birincil önceliğe dönüştürse de sanatçı kişiliği zayıf bulduğu noktadan tekrar filiz verip makalelerini de akademik kitaplarını da nemlendiriyor, ona parlaklık ekliyor ve tam da akademik üslupta olması gereken seyyaliyeti bahşediyor.

Kitapta on iki tahlil var. Sait Faik’ten Tanpınar’a, Necip Fazıl’dan Abdülhak Şinasi Hisar’a, İlhami Bekir Tez’den Aytmatov’a, edebiyatımızın zirve şahsiyetlerinin metinlerine geniş bir bakış açısıyla eğilmiş Mustafa Kurt. Bununla birlikte metin çözümlemesine eklediği teorik metinler de temsil buluyor kitapta. Özellikle “Varoluşçuluğun Türk Edebiyatına Girişi ve İlk Etkileri” adlı metin, konuyla ilgilenenlerin mutlaka başvurması gereken harika bir çalışma. Bu noktada artık biraz da Mustafa Kurt’un bizzat kendisine kulak verelim: “Kitapta yer alan bütün yazıların temel bir derdi var: Edebiyatın metinlerden oluştuğu ve metinlerin zengin anlam katmanlarına doğru yolculuk yapılmadan ‘edebi olan’ın gerçek niteliklerinin belirginleşmeyeceği gerçeği. Elbette edebiyat tarihine katkıda bulunan her çalışma değerlidir; ancak metinlerin kendisini merkeze almayan çalışmalar da bir o kadar eksiktir. Bu çerçevede Anlama Arzusu’ndaki yazılar yapabildiği ölçüde edebiyat metinlerinin anlam derinliklerini yoklamayı amaç ediniyor. Elbette seçilen her metin onları yorumlamaya çalışanın kişisel beğenisini ve merakını da yansıtıyor. Bir başka edebiyat okurunun, söz konusu yazılardan başka metinleri seçmesi ve önemsemesi de oldukça doğal bir yaklaşım olacaktır.”

Çok kıymetli istisnaları bulunmakla birlikte kes-yapıştır’lara, zaten var olanı bir kez daha dile getirmelere, aynı yemeği ısıtıp ısıtıp servis etmelere, bilimselliğini ‘teşvik’in zahiri büyüsüne kaptıranlara kendini çoktan terk etmiş görünen akademik hayat; bir taraftan Mustafa Kurt gibi genç, dinamik, meseleleri derinlemesine kavrama uğraşı veren, yaptığı işi ciddiye alan, mesleğini hayatının omurgasına yerleştiren ve işinin derdiyle dertlenen idealist akademisyenleri beklerken diğer taraftan da Mustafa Kurt’tan anlama arzusuna dair yeni keşifler yapmasını sabırsızlıkla beklemektedir.