Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2491.92
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Ocak 2021

Bir buruk yarıyıl tatili

Bir eğitim öğretim döneminin daha sonuna geldik. Yarıyıl tatili öncesi son haftadayız. Eskiden olsa not telaşı, takdir teşekkür alacak öğrencilerin notlarında küçük değişiklikler, virgülle belge alamayacak öğrencilerin notlarına olumlu müdahaleler, öğrencilerde karne telaşı, öğretmenlerde not girişleri, evrak yetiştirme, ilgili defterleri doldurma telaşı, okul idaresinde ise işlem ve işlemleri düzenleme, not çizelgelerini, karne ve belgeleri çıkartma telaşı ile geçerdi dönemin son haftası.

Lakin bu yıl öyle olmadı. Uzaktan yapılan öğretimler neticesinde sessizliğe bürünen okullarımız dönemin bu son haftasında daha bir sessiz ve buruk. Okulu okul yapan iki temel unsur olan öğretmen ve öğrenciden yoksun bir şekilde hüznün gri sessizliğine bürünmüş okullarımız. Zil sesini özledik, öğrencilerin teneffüslerde bağırışlarını, koridorlarda koşuşturmalarını, bahçede kantin kuyruğuna girmelerini, gruplar halinde en güzel oyunlarını o kısa teneffüs aralarına sığdırmalarını özledik. Derslerde ses yapan, dersin huzurunu bozan öğrencilerimizi bile özledik. “Gelseler de dersi kaynatsalar” der olduk. Bu kadar sessizliğe duvar bile dayanmıyor artık.

Öğretmenlerimizin sınıflarda ders anlatırken seslerinin koridorda yansımalarını özledik. Öğretmenler odasında içtiğimiz çayları, kahveleri özledik. Kısa teneffüs vakitlerine koskoca bilim projelerini sığdırdığımız zamanları özledik. Aynı sınıfta yapılan ve kopya çekilen sınavlarımızı özledik. Öğrencilerimiz “gelseler de kopya çekseler” deyişlerimiz bir tebessüm gibi beliriyor bir an yüzümüzde. Pazartesi ve Cuma günleri yapılan bayrak törenlerimizi, esas duruşa geçip İstiklal Marşımızı söylediğimiz zamanları özledik. Velhasıl Öğretmeninden öğrencisine, hizmetlisinden idarecisine kadar bir bütün olarak okulumuzu özledik.

Özlemleri doğuran en temel faktör içinde bulunulan hüzünlü zamanlardır. Dünyayı yangın yerine çeviren bir küçük illet bütün düzenimizi alt üst etti. Hayatımızda belki de ilk defa karnesiz bir öğretim dönemi sonu yaşayacağız. Karne almadan tatile gireceğiz. Tatil derken bile bir burukluk oturuyor yüreğimize. Eskiden kar tatili vardı, şimdi ise bir espriye malzeme olmaktan öte bir kavram değil. Bu zaman bize “ilk” olarak nitelendireceğimiz daha neleri yaşatacak, kim bilir? Bir gariplikler yumağı oldu hayatımız.

Bir dönemin değerlendirmesi tek bir kavram ile izah edilebilir sanırım: Uzaktan Öğretim. Bilgiye erişimin sınırsız olduğu bir çağda önemli olanın bilgiye erişim değil de bilginin sunulması olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Teknolojinin en ileri zamanlarında bilgiye çok rahat ulaşabilir olmamıza rağmen o bilgiyi nasıl alacağımızı ve nerede kullanacağımızı bilmediğimizi anladık. Bu noktada ise bize bilgiyi sunan ve onu nerede, nasıl kullanmamız gerektiğini öğreten öğretmenlerimizin ne kadar önemli olduğunu ve onların kıymetini bilmemiz gerektiğini öğrendik.

Öğretmen, sadece bilgi yükleyen değil, o bilgiyi süreç içerisinde kademeli olarak veren ve nerede, ne zaman ve nasıl kullanmamız noktasında bize yol gösteren, rehber olan kişidir. Öğretmen, hayat yolculuğumuzda elimizden tutan ve yolumuzu aydınlatan ışıktır. Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” derken öğretmenlerin hak ettiği değeri onlara göstermiş ve bize de tavsiyede bulunmuştur.

İçinde bulunduğumuz şu zor günlerde öğretmenlerimizin değerini daha da anlar olduk. Her insanın toplum içerisinde bir takım rolleri vardır. Öğretmenlerimiz de uzaktan öğretim sürecinde bu rollerin birkaç tanesini aynı anda yapmak zorunda kalıyorlar. Bir yandan canlı ders verirken, diğer taraftan on dakikalık arada çocuklarına kahvaltı hazırlıyor, diğer arada sofrayı topluyor, derse giremeyen çocuğunun derse girmesini sağlıyor, diğer taraftan ortalığı topluyor, bir sonraki derse hazırlık yapıyor, öte yandan velilere mesaj yazıyor, derse katılmayan öğrencilerine ulaşmaya çalışıyor… ve dahası… Bunların hepsini yaparken de bir görev ve sorumluluk bilinciyle ve asla şikâyet etmeden yapıyor. Adeta on parmağında on marifet.

Ayrıca diğer meslek gruplarında virüse yakalanan bir çalışan eğer hastaneye yatırılmamışsa evde karantinaya alınmışsa işyerine gitmiyor. Öğretmenlerimiz ise karantinada oldukları zaman bile öğrencilerinin konulardan geri kalmaması için ücretini almasalar dahi ders anlatmaya devam ediyor.

Bu hüzünlü zamanlar hayırlısıyla bittiğinde geçmişe dönüp bakıldığında yapılan iyilikler kadar uğranılan haksızlıklar da elbette unutulmayacaktır. Buruk bir yarıyıl tatiline girerken ne tatil tadındayız ne de tatil hazırlığında. Öğretmenlerin rahat olduğunu düşünüyorsanız, açık bir dille söyleyebilirim ki; asla rahat değiller. Şunu bilin ki, öğretmenlerin en rahat, en huzurlu ve en mutlu olduğu an öğrencileriyle sınıfta oldukları andır. O günlerin bir an evvel gelmesini herkes gibi öğretmenlerimiz de dört gözle beklemektedir.

Okullarımızın tekrar eski şen günlerine tez zamanda kavuşmasını dilerken öğretmenlerimize en kalbi muhabbetle selam ediyor ve şahsım adına hepsine bu süreçte gösterdikleri üstün gayretler için teşekkürlerimi sunuyorum.

Güzel günlerin bir an evvel gelmesi ve okullarımızın öğretmen ve öğrencileriyle buluşması umudu ve duasıyla buruk da olsa herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu ve güzel bir tatil diliyorum.