Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2449.51
BIST 100
9719.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Kasım 2020

Bir sarılsan geçecek

Çocuktum...

Bir gün annemi morali bozuk ve suskun gördüm. Bir iki gün sürmüştü bu ruh hali. Sonra “Kötüler çok yaşıyor, iyilerin de ömrü kısa oluyor” söylendiğinde canını sıkan önemli bir şeyin olduğunu anladım. Ve Hz. Mevlana’nın: “Bizi edepsizler değil, edebimiz susturur.” sözüyle asıl tepkinin susarak verildiği dersini almıştım annemden...

Yavaş yavaş çocuk saflığı yıllarından çıkarken bazı şeylerin farkına varmaya başlamıştım. Mehmet Akif, Necip Fazıl, Erdem Bayazıt, Sezai Karakoç, Cemal Süreya, Melih Cevdet Anday gibi birçok şair kahramanlarım olmuştu.

Melih Cevdet Anday’ın:

“Kimi gözler bir hasret taşır içinde;

Sarılsan geçecek,

Konuşsan gülecek.”

Aklım erdikçe dünyanın kötüleşen hali için Necip Fazıl’ın: “İyi insanlar iyi atlara binip gittiler” dizelerini daha iyi kavradım. Ancak dünyanın bugünkü rezil rüsva ve perişan halinin iyi insanların azlığından değil görevini yapmamasından olduğunun farkında mısın?

Derken... Domuz, kuş, sars ve en son Korona 19 virüsü ile bugünlere kadar ağır aksak geldik. Yarın hangi ölümcül virüs çıkar ya da çıkarılır bilinmez ama en tehlikelisi toplumu çürüten virüslerdir!

Yalnızlık bunlardan…

Bugün dostluğa, gönülden ve içten bir kucaklaşmaya ne çok ihtiyaç var. Kaç zamandır size dostum, arkadaşım ve sevgilim diyen kaç kişi kaldı hatırlıyor musun? Öyle büyümüş ki içimizdeki yalnızlık, yavaş yavaş ölüyoruz!

Her şeyin çaresinin olduğu söylenen bu çağda toplumu çürüten virüslerin çaresi bulunamıyor. İnsanlık yavaş yavaş ölüyor görmüyor musun?

Bu hafta yakın bir arkadaşımın annesi sonsuzluk yurduna uğurlandı. Sordum, çok arayanın soranın olmuştur Ahmet: “Hayır çok olmadı daha çok sosyal medya üzerinden taziyede bulunuldu ancak yakın arkadaşım bildiklerimin bu tavrı beni çok üzdü” dedi. Acıların insanın gözünü açtığını, samimiyeti veya samimiyetsizliği bu tür anlarda fark ettiği bu gerçeği değiştirmiyor ki...

Ne yazık ki toplumda dostluğun ve kardeşliğin tedavi etme gücünü unutanların sayısı gittikçe artıyor. Bu nedenle acı ve dertlerimizin kalpteki yükünü kaldırmakta zorlanıyoruz ve gittikçe yalnızlıklarımız artıyor.

Halden anlamamın, güzel konuşmanın, kibarlığın, sevmenin, düşenin ellinden tutup kaldırmanın ve bir tebessümün bedava olduğunu maalesef unuttuk. Bu kadar duyarsız kalabalıklar arasında ‘adım atacak halimiz kalmadı’ çığlıklarının gittikçe tufana dönüştüğünü görmüyor musun?

Oğuz Atay’ın ifadesiyle:

“Korkuyoruz.

Düşünmekten ve sevmekten

Korkuyoruz. İnsan olmaktan korkuyoruz.”

Sevmekten kalplerin ağrıdığı o masal günleri hayal etmek çok zor artık. Gencecik âşıkların mutluluktan göğüslerini dövdüğü o yürekli dönemleri geri getirmek mümkün değil artık anlıyor musun?

Nehirlerin akışını, şelalelerin dinlendiren sesini, göğün mavisini, dağların özgürlüğünü, yeşilin birçok renginin olduğunun fark edildiği, Anadolu bozkırlarını ve ansızın havalanan keklik sürülerini nerden bilsinler ki bugünün çocukları. Nine ve dedelerimizin masallarıyla büyüdüğümüz büyük aile mutlu günlerini nerden bilsinler ki!

Keşke çocuklarımıza merhameti, yardımseverliği, tebessümün sadaka olduğunu, kanaati, az bir şeyle çok mutluluk olabileceğini, nine ve dedelerin cennet kokusu olduğunu öğretebilseydik her şey güzel olacaktı.

Dur hele, dur... Dizlerinin suçu yok ki, asıl köteği bizden öncekiler hak etmişti. Kalbimizi, aklımızı ve neslimizi koruyalım yeter, her şey yine güzel olacak…