Dolar (USD)
34.09
Euro (EUR)
37.71
Gram Altın
2913.68
BIST 100
8898.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Nisan 2021

Çağdaşlık mı, Kanal İstanbul mu?

Laikçi kesimin en iddialı söylemleri “çağdaş” ve “ilerici” olmaktır.

Peki, gerçekten böyle midirler?

Yeniliklere açıklar mı, yoksa “çağdaş”lık ve “ilerici”lik, kof birer iddia mı?

Aşağıdaki tabloda Osmanlı’nın son yüzyılı ile Cumhuriyet’in ilk yüz yılında dünyadaki keşif, icat ve yeniliklerin ülkemize ulaşma hızı görülmektedir.

fds_aa6ad0d8a0c01fdacdd3108a31f2f06a.png

Beklenenin aksine, Cumhuriyet dönemi, yeniliklerin, icat ve keşiflerin, ülkemize aktarılmasında, Osmanlı’nın son yüzyılına göre, daha tutuk, daha yavaştır.

Yaygaranın tersine, sahada bir ilericilik ve çağdaşlık görülmemektedir.

Tabloda görülüyor ki; yeniliklerin ve icatların ülkemize ulaşmasındaki gecikmeler, ülkemiz aleyhine gittikçe ivme kazanıyorlar.

Bu gecikmelerin, başat aktörü “ilerici-çağdaş” kesimlerdir.

Bu kesimler, vaktiyle, Keban Barajına da var güçleri ile karşı çıkmış, “bunca elektriği toprağa mı vereceğiz!” diye kıyametler koparmış, yeri göğü inletmişlerdi.

O direnme günlerinin hemen akabindeyse, elektrik sıkıntısına düştüğümüz için, uzun yıllar Bulgaristan’dan elektrik almak zorunda kalmıştık.

İlericilik, aynen böyle ileri(!) görüşlü olmaktır.

1970’lerde “Boğaziçi Köprüsü” yapılırken “ilerici- çağdaş” kesimler aleyhte kampanyalar düzenlemişlerdi. Elebaşları, CHP’nin ünlü Maliye Bakanlarından ekonomi profesörü Besim Üstünel’di.

Üstünel, “Köprü akıl ve hesap işi değildir” diyordu.

Hoca, ekonomi profesörüydü ve hesabı Kılıçdaroğlu gibi pek kuvvetliydi!

Laikçiliğin kadim tekkelerinden Mimarlar Odası, derhal mutat fetvalarından birini yayınlamıştı; “Boğaziçi Köprüsü, Türkiye ve İstanbul’un başına gelen en büyük felâkettir.”

Yazar Demirtaş Ceyhun, “Köprü, her geçen gün toplum bünyesinde korkunç tahribat açacağı bilimsel olarak tespit edilmiş bir projedir” ferman etmişti.

Laikçiler için “akıl” ve “bilim” iştebuydu.

İlhan Selçuk, “Bu köprüyle ne biz övünebiliriz, ne çocuklarımız; köprü, zenginlere yarayacaktır” demekteydi.

Cumhuriyet yazarı Nadir Nadi “Bu köprü sağcıların köprüsüdür. Boğaziçi Köprüsü kel başa şimşir taraktır” buyurmuştu.

Hasan Pulur, patolojik bir egoyla Devletin Başbakanını ve köprüyü tiye alıyordu; “Hökümat Estanbole asma körpi yapıyir... N’olcek yani? Va mı itirazınız?”

Bu ülkede; köprüler, barajlar, nükleer santraller, otoyollar, İHA ve SİHA’lar, yakında yollarda göreceğimiz yerli otomobil, “çağdaş”larla didişe didişe, tüm “ilerici” engellemelere rağmen yapılabilmiştir.

Bunların, doğalgaz rahatlığı batanlarından, tozutup “tüp gaz kuyruğunu özlüyoruz” diyenleri bile çıkmıştır.

Gezi kepazelerinin elebaşları, Ankara’ya gittiklerinde, yeni havaalanı, yeni köprü, nükleer santraller, Kanal İstanbul’un durdurulmasını istemişlerdi.

Dünyada 50’den fazla ülkede kanal var. Bizim “İlerici-Çağdaş”ların suflörü Almanya’nın sayısız kanalları bulunuyor.

Çin’de, taa 1.000 yıllarında yapılmış, 1.000 km uzunluğunda kanal görmüştüm.

Biz ise 2.000’li yıllarda kanal yapmaya kalkıyoruz, çağdaş ve ilerici bir tekme geliyor.

Keşif ve icatların, yeni teknolojilerin ülkemize taşınmasına karşı atılan “ilerici ve çağdaş” çelmeler, hem trajik, hem ironiktir.

“İlerici ve çağdaş” lejyonerler, yüzlerinde “çevre” ve “yeşil” maskeleriyle “Kanal İstanbul”a şövalye kılıçları sallıyorlar.

Cumhuriyet dönemindeki tüm yenilikler, Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan gibi “yerli ve milli” liderlerce yapıldı.

Demirel, politik hayatının son demlerinde ilericiliğe iltihakla, çağdaşlığa intisap ve biat ettirilmişti.

Belli ki, Demirel, Galilei gibi,“dünyanın dönmediği”ni kabule zorlanmıştı.

Millet ise her seçimde “dünya dönüyor” diyor!