Çocuklarımız küresel projelerin tehdidi altında
2008 yılında İsrail ordusundan Albay Gabriel Siboni, şöyle diyordu, "Lübnan'da saldırılar hem Hizbullah'ın askeri yeteneklerini hem de ekonomik çıkarları ve örgütü destekleyen sivil güç merkezlerini hedef almalı... İsrail bu bölgeye orantısız bir şekilde karşılık vermek zorundadır.”
Lübnan hep hedefteydi. Çünkü
ondan sonra Suriye ve Türkiye’ye doğru uzanan bir harita oluşturmak
niyetindeler.
Israil Savunma Bakanı Yoav
Gallant, “ İnsan hayvanlara karşı
savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz” dememiş miydi?
Öyle bir zihniyet ki bu Gazze'de gönüllü olarak çalışan 45
Amerikalı cerrah, doktor ve hemşire geçenlerde Biden’a mektup gönderdi.
Biden'a yazdıkları mektupta "Her birimiz, her gün başından vurulan küçük çocukları tedavi
ediyoruz" dediler. İçlerinden biri, Bu kadar çok çocuğun başından vurulduğunu
gördüğüme inanamadım” diyerek şaşkınlığını gizleyemiyordu.
Ne var ki Biden’in çocukların kafasına sıkılan kurşunlardan
memnun olduğunu unutuyorlardı.
Siyonistler, malumunuz Tevrat inancına göre vaat edilmiş
toprakları elde etmek için er türlü vahşeti normal görürler. Bu anlamda
kitapları şiddet içerikli ayetlerle doludur.
Geçelim bir başka konuya.
Yine yakın bir zamanda WEF’in kadrolu propagandisti Yuval
Harari, “Elitlerin işe yaramaz olarak
gördükleri kitleleri, istihdamda tutmak için evrensel temel geliri gündeme
getirdi ve bu kitlelerin de uysallaştırılması için uyuşturucuyu ve video
oyunlarını kullanması gerektiğini” öne sürdü.
Kısacası işe yaramaz yiyiciler olarak görülen toplumların
yok olana kadar geçimlerini sağlaması gerektiğini savundu.
Eski Londra belediye başkan adaylarından Shyam Batra, yaptığı bir röportajda 15
dakikalık şehirlerin Dünya Ekonomik Forumu'ndan ortaya çıktığını söyledi.
Öyle ki 15 dakikalık bir şehirde benzinli veya dizel araba
kullanmanıza izin verilmeyecek ve şarjlı bir araba satın almanız gerekecek.
Elbette şehre 15
dakika uzaklıkta çalışabilirsiniz. Ne yiyip ne yiyemeyeceğiniz zaten size dikte
edilecek. Kuralları ihlal etmeniz halinde de hesabınız bloke edilecektir.
Bir taraftan soykırım ve ülkelerin topyekûn ele geçirilmesi
ve çocuklarına varana kadar öldürülmesi diğer taraftan da insan neslinin
biyolojik ve psikolojik olarak ima edilmesi planları…
Rusya Devlet Başkanı
Vladimir Putin'in geçenlerde Valdai Tartışma Kulübü'nün "Adil Çok
Kutupluluk: Herkes için güvenlik ve kalkınma nasıl sağlanır" başlıklı
20. Oturumunda şöyle bir cümle kurdu,
“Bir ülkeye ya da insanlara nasıl yaşamaları, nasıl hissetmeleri
gerektiğini dikte edilmemelidir. Yalnızca gerçek kültürel ve medeniyet
çeşitliliği çerçevesinde, halkların refahını ve çıkar dengesini gözetmeliyiz.
Hiç kimsenin
başkaları adına ve adına dünyayı yönetme hakkı veya yeteneği yoktur.”
Bu vurguyu sık sık Cumhurbaşkanı
Erdoğan da yapıyor. Dünyadaki adaletsizliği dikkat çekerek da adil bir
dünyada yaşamamız gerektiğini söylüyor.
Benimse derdim başka.
Gördüğünüz gibi
insanın özünü yok etmeye yönelik büyük bir çaba var. İnsana ve değerlerine
format atma peşindeler. Bunu artık görmemiz gerekiyor.
Peki, bu ülkenin çocukları bunca plan ve projeye karşı nasıl
mücadele edecekler?
Aldıkları eğitimin
maiyetini nedir. 19. yüzyıl anlayışından ala sıyrılamamış eski usul bir eğitim
modeliyle bu çocuklar yeni dünyanın nesli ima etme planlarına karşı nasıl
mücadele verecek?
Biz çocuklarımızı
resmi ideolojiye itaatkâr birer birey yetiştirme amacı güderken ve onların
muhakeme etme melekelerini köreltirken küresel sistem onların özünü yok etmeye
çalışıyor.
Bunu düşünme vaktimiz
geldi de geçiyor. Millî Eğitim temel amacını artık netleştirmelidir.