Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Ocak 2021

'Demokrasi Makyajlı İktidar Gaspı'

Öyle bir zaman diliminden geçiyoruz ki; küresel olarak insanlara dayatılmak istenilen konuların herhangi birisi konusunda aksi yönde ortaya konulan her beyan ve görüşün sahibinin “komplo teorisyeni” olarak nitelendiği bir dönem. Topluma pompalanan korkunun yanında, uluslar arası kurumlar vasıtasıyla ve pompalanan korkudan etkilenerek yaşamalarının bu korkunun karşısında konumlanmaktan geçtiğine inandırılan kitleler eliyle psikolojik cebir kullanılarak ifade özgürlükleri insanların elinden tamamen alınıyor. İfade özgürlükleri kitlesel baskı ile elinden alınan insanların maruz kaldığı psikolojik şiddet ve ötekileştirmenin yakın zamanda farklı baskı unsurlarına dönüşeceğini ön görmek ise hiç zor değil.

Bu kısa nottan sonra köşemin asıl konusuna geçelim.

Dünyada hemen hemen tüm ülkelerin seçimlerinde şayet iktidar değişimi yaşandıysa ortaya konulan genel algı şudur; kaybeden iktidar o kadar kötü bir yönetimdi ki, ülkeyi çok kötü bir hale getirdi. Şimdi gelen yönetim tüm bu tahribatı düzeltecek, yapılan tüm kötü uygulamaları ortadan kaldıracak. Yönetimler ister “demokratik” isterse “darbe, halk hareketleri vb” yollarla değişmiş olsun bu algı daima yeni gelen yönetimlerin ortaya koyduğu bir algıdır. Yönetime talip olanlar Hemen hemen hiçbir zaman daha iyisini ortaya koyacak detaylı plan ve programlar açıklamazlar, örneğin; eğitim programımız şudur, ekonomi programımız net olarak şudur şeklinde açıklamalar göremeyiz. İki net cümleleri vardır. Birincisi var olan yönetim çok kötüdür, ikincisi kendileri çok daha iyisini yapacaklardır.

Bunun net örneğini bugün ülkemizde de görmemiz mümkün…

Şunu belirteyim; aşağıda yazacaklarım bir Trump desteği ya da Biden düşmanlığı temelli bir içeriğe sahip değil. Kitlelerin nasıl yönlendirildiğine dair bir analizden ibaret…

Yukarıda anlattığım giden çok kötü gelen çok iyi çalışmasının dünyadaki son dönem istisnalarından birisi 2014 ABD seçimlerinde yaşandı. İlk defa gelen Başkan önceki başkandan daha kötüydü. “Bir kaza sonucu seçilmişti”, “özgürlükler ülkesini geriye götürecek bir ırkçıydı”… Görev süresi boyunca da sürekli yalancı olarak yaftalandı. Ülkesinin basını tarafından aşağılandı, sansüre uğradı. Son radde de ise belki de daha önce örneği olmayan bir şekilde kendi dönemi dışında gelecek dönemin olası sorunlarından da mesul hale getirilmeye çalışıldı. Kongre binası baskını ile ABD’de yeni dönemde yaşanması kuvvetle muhtemel iç sorunlar Trump’a ihale edildi ve Biden’ın “kötü geçen 4 yıllık dönemden sonra getirmek istediği üstün demokrasinin katili” olarak da Trump işaretlendi.

Aslında muhtemelen Trump bu olası sonucu daha önce görmüştü. Zira Trump yönetimi seçimlerin hemen öncesinde demokratik ve şeffaf bir seçim süreci yaşanması için sıkıyönetim ortamında seçimlere gidilmesi gerektiğini ifade etmişti. Yine ABD’de daima tartışmalı olan mektup yoluyla oy kullanma hususunda önemli çekinceleri olduğunu ve hile yapılacağına dair öngörülerini de kamuoyu ile paylaşmıştı. Tabi ki bu söylemleri karşılık bulmadı. Seçimler yapıldı ve birçok tartışmalı husus, kayıt ortaya dökülmesine rağmen seçimleri Biden’ın kazandığı tescillendi. Başkan yardımcı Pence’in de “taraf değiştirmesi” sonucunda neticeyi istemeden de olsa kabullendi ve belki de yaşanılan süreci özetlemek ve 2024 seçimlerini için kampanyasını başlatmak adına Kongre Binası yakınlarında bir miting düzenledi. Konuşma metnine baktığımızda yapılan usulsüzlükler ve demokrasi vurgusu dışında aykırı bir husus göze çarpmıyor. Kongre binasına yönelik bir baskın konusunda ima dahi yok. Ancak konuşmanın hemen akabinde Trump taraftarları arasına katılan bazı marjinal gruplar, bunların başında bizzat Trump’ın terör örgütü olarak nitelediği “Antifa” başta olmak üzere Kongre Binasına yönelik bir işgal girişiminde bulundular, kısmen başarılı da oldular.

Biden taraftarları ile birlikte birçok basın-yayın kuruluşu ve tabiî ki müesses nizamın sözcüleri bir anda Trump’ın Kongre baskını yapmak için ekipler oluşturmakla suçladılar. Ancak bunu yaptığına dair tek bir istihbari bilgi, belge ortaya koyamadılar. Sonuç olarak hedeflerine ulaştılar ve Trump’ı görevinin son günlerinde dahi istedikleri gibi kamuoyuna lanse etmeyi başardılar.

Bu yaşananlar sayesinde Joe Biden ve arkasındaki büyük sermaye, aileler, şirketler Trump henüz görevi devretmeden iktidarı fiili olarak ele geçirmiş oldular. İfade özgürlüğünü Trump dahil tüm Trump taraftarlarının elinden aldılar ve bu konuda konuşacakları devlet düşmanı, terörist olarak nitelemenin yolunu net olarak açtılar. Oyun içinde son bir oyun sergilendi ve demokrasi soslu istenilen yönde bir neticeye ulaşıldı.

Hemen hemen her zaman yaptıkları gibi…