Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Aralık 2020

Dinlemek ya da dilenmek

Kavramların hayatımızda yadsınamaz bir yeri ve önemi vardır. İnsan kendi iç dünyasından başlayarak çevresindeki ve dış dünyadaki olay ve olguları öğrenir ve kendisine öğretilen kavramlarla anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır. Bu anlama ve anlamlandırma eylemini ise kendisine bahşedilen irade ile idrak ederek yapar. Hz. Adem’e eşyanın isimlerini ve hakikatini öğreten Yüce Allah, insanın hayat yolculuğuna kavramları anlamlandırarak başlamasını istemektedir.

Bir bebek etrafındaki nesneleri ilkin görerek sonra gördüğü şeyi eline alarak akabinde de ağzına götürerek bir idrak çabası içerisine girer. Biraz daha büyüyünce bu idrak ve keşif eylemi soru sorma yöntemi ile yeni bir hal alır. Bu yüzden çocuklar daha önce görmedikleri nesneleri öğrenmek için ısrarla “-Bu ne?” diye sorarlar. Bu durum aynı zamanda zihinlerinde var olan “sorgulama” yeteneğinin gelişmesinin ilk basamağıdır ve Yüce Allah’ın bize bahşettiği bir nimettir, fıtratın bir gereğidir.

Yaş biraz daha ilerleyince sorma ve sorgulama eylemleri somut kavramlardan soyut kavramlara doğru yönelmeye başlar. Burada ise önemli olan dinlemesini bilmektir. Dinlemeyi başarabilmiş insanlar kavramları anlama yolunda daha başarılı olurlar. Atalarımızın “İki dinle bir söyle.” sözü bunu en iyi şekilde açıklar.

Kavramların içini doldurduğumuz zaman onları hayatımızda uygulamak da bir o kadar kolaylaşır ve hayatı daha yaşanabilir kılar. Bu açıdan baktığımız zaman sorgulamanın ve dinlemenin önemini daha iyi kavrarız.

Kendi yaşam felsefesini bir başka fikrin altyapısı üzerine bina edenler kadim medeniyetlerine ihanet, yaşadığı zamanda çaresiz ve geleceklerine kayıtsız bir şekilde yaşarlar. Sonra da fikrin dilencisi olup çıkarlar. Bir olay olarak hayatına dâhil ettiği dilenciliği sonraları olgu olarak kabullenmeye başlarlar. Fikrin dilenciliği acziyetin ilk basamağıdır. Kültürler arası iletişim ve etkileşim her daim var olmuştur. Ancak bir bebek bile yeni tanıdığı bir nesneyi görerek, dokunarak ve tadarak anlamlandırmaya çalışırken, daha olgun (!) olduğunu iddia eden büyüklerimiz bir bebek zihni kadar olgun davranamamaktadır. Kendilerine dayatılan fikirleri olduğu gibi kabul ederler.

Dilenci denince aklımıza hemen trafik ışıklarında, caddede, sokakta karşımıza çıkan pespaye görünümlü, üstü başı yırtık, şekilden şekle girmiş insanlar gelmektedir. Bunlara paranın dilencisi denilmesi daha doğru olur kanaatindeyim. Bunlar fikrin dilencilerinin yanında çok masumdurlar. Çünkü paranın dilencileri bir anlık duygularımızı suistimal ederek üç beş kuruşumuzu alırken fikrin dilencileri geçmişimizi yok sayarak geleceğimizi mahvederler.

Konu fikir dilenciliği olunca söz dönüp dolaşıp Batı Medeniyetine geliyor. Yaşadığımız zamanda fikrin en iyi tüccarlarından olan Batı Medeniyeti kendi kültürümüze karşı bizi yozlaştırıp, kendi değerlerimizi bize değersiz göstererek yeni bir değer edinmemiz veya diğer anlamıyla dilenmemiz için kapısını aşındırmamızı bir şekilde sağladı. Buna da ilk olarak dinleme ve sorgulama eylemleriyle aramıza mesafe koyarak yaptı. Amiyane tabirle biz de bu zokayı yuttuk. Sonra da batıdan fikir ithal eder olduk. Beden ölçüleri üzerimize olmayınca da bazen fikrin en çok da kendimizin sağından solundan yontarak kendimize uydurmaya çalıştık. Daha da acısı çoğu zaman da kendimizi o elbiseye uydurmaya ve sığdırmaya çalıştık. Sonra da ortaya ne kendisi olabilmiş ne de ithal ettiği fikre uyabilmiş bir varlık çıktı.

Bu durumun en başlıca nedeni ise fıtratımıza işlenmiş dinleme ve sorgulama kodunu bozmuş olmamızdır. Dinlemeyi beceremediğimiz için maalesef dilenmeye başladık. Aynı harflerden oluşan iki kelime taban tabana ne kadar zıt duruyor birbirine. Görünüşte birbirine benzeyip aralarında tek bir fark olanların aslında kavramsal olarak ne kadar birbirine zıt olduğunu en güzel şekilde gözler önüne seren en çarpıcı örnek: Dinlemek ya da Dilenmek.

Dinlemek bireysel bir eylem iken dilenmek toplumsal bir vakadır. Dinlemeyi, sorgulamayı ve bunların neticesinde kavramları anlamlandırmayı başaramamış insanlar dilenme hastalığına yakalanmışlar demektir.