Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.77
Gram Altın
2505.70
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Din(darlık) dünyanın altında mı kaldı?

Son dönemde din üzerine yaşanan tartışmaların ya da yapılan yorumların benim açımdan dikkat çekilmesi gereken noktası, dinin dünyayı karşılama düzeyleridir. Bunu üç boyutlu problematik olarak düşünebiliriz. Birincisi, din ve dünya arasındaki ilişkilerde dengesizlik. İkincisi, dini yorumların bugünkü dünyayı karşılama düzeyleri. Üçüncüsü de, dindarlık kavramının içeriksizliği.

Çevremizde yukarıda zikrettiğimiz boyutlardaki sorunları faş eden serzenişlere sıkça rastlamaya başladım. Bu durum bende ciddi bir problem olduğu şeklinde daha önce varolan hissimi kuvvetlendirdi. Öyle ki, bir kısım dindar çevreler artık dinin dünyada ciddi bir işlevinin olup olmadığını sorgulama noktasına gelmiş bulunmaktadırlar. Böyle bir kanaati de kendi çevrelerinde ”din”e göndermelerle yapılan davranış, söylem, düşünce vb.lerden yola çıkarak elde etmektedirler. Diğer yandan “din”in hayattan boşandırılması bağlamında giderek diğer bir uca doğru da savrulmalar yaşamaktadırlar. Bunların arkasından temel arayış da şu soruda kendisini göstermektedir:” Nasıl daha sağlıklı ilişkiler ve insani bir hayat kurabiliriz?”

Öncelikle “dindar” kavramı yerleşik ve sabitlenmiş bir kategoriye işaret etmek üzere ve pejoratif anlamda kullanılmamalıdır. Özellikle dindarlık belirli bir parti, cemaat, tarikat ya da kategoriye mensubiyetle de tanımlanmamalıdır. Bir makalemde yaptığım “dindarlık dinin yaşanma düzeyidir” şeklindeki nötr tanımdan hareket ediyorum. Fakat burada “dindar” kavramı, bir durumu anlatmak için yaygın toplumsal anlamında kullanılmıştır.

Bütün dinler dünyaya karşı bir tavır geliştirirler. Bir başka deyişle, dünyaya dair bir tavır alırlar. Özelde İslam dini de esas hayatın ahiret olduğunu vurgularken dünyaya dair uyarılar geliştirir; fakat dünyayı önemsiz görme mentalitesi geliştirmediği gibi onun sağlıklı imarına da önem verir. Bu bağlamda insan ve dünya karşısında İslam tümel olarak negatif bir tavır geliştirmez.

Fakat Hz. Peygamber’in (SAV) irtihalinin ardından karşılaşılan ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vb. gelişmeler elbette İslam’ın içerisinde farklı yorumların ve özelde dünyaya karşıt tavırların da oluşmasını sonuçlamıştır. Esasen bütün dinlerin içerisinde dünyaya karşıt tavır öneren yorumlar bulunmaktadır. Bilhassa Yeni Eflatuncu felsefenin etkisiyle dünya, kutsallıktan en az pay alan bir varlık alanı olarak düşünülür. Bu felsefeden etkilenen İslam’ın kimi mistik yaklaşımları, söz gelimi zahitliği de dünyadan tamamen el etek çekmek şeklinde yorumlamışlardır.

Türkiye’de “dindar”, denilen kesimler uzun süre periferide bulundular. Periferi ekonomik, siyasi, kültürel açıdan dindarların kendilerini konumlandırdıkları ve o dönemde bu şartlar altında hem kendilerini algılama hem de dünyalarını inşa etme bağlamında belirleyici olmuştur. Özellikle 2000’li yıllara gelinceye kadar bu kesimin ekonomik anlamda periferik konumunu dindarlık anlayışının oluşumunda belirleyici kıldığını görmekteyiz. Bu durum bir yandan “dindar” denilen kesimin kendi içinde bir kapalı bir dünya yaratmasını, diğer yandan fakirliği zahitlikle eşitleyen dünyaya karşıt bir tavrını sonuçlamış; böylece bu nitelikler “dindar”lık tanımı içerisinde sabitleştirilmiştir.

1980 sonrası Türkiye’de değişen konjonktür “muhafazakar”lığı siyaseten ve sosyolojik olarak öne çıkarmıştır. Bu değişim belirtilen çevrelerin siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda periferiden merkeze doğru yürüdüğü bir durumu tasvir etmektedir. Öte yandan 1980 öncesinde dine yönelik geliştirilen negatif politikalar sadece bu çevrelerde değil, toplumun her kesiminde gündelik hayata yansımaları itibarıyla olumsuz karşılanmıştır. Bu durum dindar denilen kesimin çevreden merkeze doğru yürümesinde olumlu katkılar sunmuştur. Çünkü burada din, sadece normatif ve ilkesel bir kurallar bütününü değil; tarihin ve toplumun derinliklerinden gelen kodları da tanımlamaktaydı. Bu durum dine yönelik merkezi siyasi politikaların aşılmasında önemli bir kültürel ve sosyal destek oluşturmuştur.

Gelecek yazımızda konuya inşaallah devam edeceğiz.