Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2306.53
BIST 100
9079.97
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Dördüncü Meclis: Başlangıç ve bitiş

Dönmekte olan feleği, göğün okyanusunda, gemileri ise denizin uçsuz bucaksız sayfalarında hareket ettiren, yağmuru ve karı yeryüzüne boşaltan, kullarının zifiri karanlıklarda seslerini işiten Allah’a hamdolsun ki O, bizi dördüncü meclise eriştirdi. Mevlâna, elleri semada yeryüzünün yaratıcısına yalvarıyordu. Biz de “amin” halkasına dahil olduk. “Ey padişahım! diyordu. Sana erişmek için varlık denizinden çaba gemisi ile geçip sana ulaşmak isteyenleri rahmetinin sahiline esenlik ve mutlulukla çıkar. Heves ve arzu karanlığında yürüyen gece yolcularını, yollarını kaybedip sapmaktan koru.” O pîr-i fâni bir müddet sustu. Suskunluğu kitapların sayfalarca anlatamadığı kadar çok şey anlatıyordu. Biz onun sustuğunu sanıyorduk o iç aleminde hangi derin mülahazalar içerisindeydi kim bilir. Birden başını kaldırdı. Mecliste halkalanmış canları süzüverdi. Sonra duasına devam etti: “Her fesadı ıslah eden, her muradın anahtarı, itaat edenin de isyan edenin de sığınağı. Alçağın da yükseğin de klavuzu olan Peygambere salat ve selam olsun.

İnsan önce spermdi. Sonra kan pıhtısı olur, sonra da et parçası. Sonra yaratıcı, rahimler meleği denilen bir meleği annelerin rahmine egemen kılar. Ey melek, nakşet, diye buyurur. O melek levh-i mahfuzdan aldığı nakışla nakşeder. Nakıştan sonra, meleğe dışarı çıkması emr olunur. Çünkü Hakk’ın insanla bir sıırı vardır. Hak ona can katar ve canın asıl sırrını kimse bilemez. Sonra meleğe onun rızkını yaz. Dünya hayatındaki serencamını yaz, diye buyruk gelir.” Mevlânâ, insanın yaratılış serüvenini anlattıktan sonra önceki meclislerde de yaptığı gibi bir hikâye anlatmaya başlar. Biz o hikayede kaç hakikatin gizlendiğini anlamak için kulak kesiliriz. O, anlatmaya başlar.

“İsrailoğullarından Azim, bir gün kendi fesat yuvasından çıkıp eğlenmek için yola koyulmuş. Sonra bir yere varmış. Ekim yapıp çalışan, çabalayan bir topluluk görmüş. Tam ekinleri başak vermiş, boy atmışken ateş getirip ekinlerini yaktıklarını görmüş ve hayretle ‘ne tuhaf şey, böyle emek zayi edilir mi?’ demiş. Oradan geçmiş ve şaşkınlık içerisinde yürürken yolda bir adam görmüş. Bir taşı kaldırmaya çalışan bir adam. Sonra kaldıramadığı taşın üzerine bir taş daha koyarak ikisini birden kaldırmaya çalışmış. Kaldıramamış. Sonra bir taş daha getirip o iki taşın yanına koymuş. Taşlar üç olunca birden üçünü de alıp gitmiş. Azim, hayretler içerisinde kalmış ve yürümeye devam etmiş. Bir çöle varmış. Çölde beş kişinin gözettiği bir koyun görmüş. Biri koyunun sırtına binmiş, birinin sırtına ise koyun binmiş. Biri koyunun memesini tutmuş sağıyor, biri koyunun boynuzunu tutmuş, bir diğeri ise koyunun kuyruğunu tutmuştu. Soru sormasına izin verilmemiş. Azim kendi içinden “ne tuhaf şeylerle karşılaştım bugün” deyip yürümeye devam etmiş. Yolda bir köpek görmüş. Köpeğin karnında bulunan yavruları hep birden havlamaya başlamışlar. Hayreti ikiye katlanmış ve nihayet şehre varmış. Bir bilgenin yanına varıp gördüklerini tek tek anlatmış. Bilge cevap vermiş:

İlk gördüğün kendi ekinlerini yakan kimseler; ibadet edip de sonra kötülük yaparak kendi ibadetlerini boşa çıkaran kimselerdir. Daha sonra taşı kaldırmaya çalışan kaldıramayan, sonra ikinci ve üçüncü taşları getiren kişiler ise şu kimselerdir: İlk defa günah işleyen kimse için bu çok ağır bir şeydir. Bu yükü kaldıramaz. Ama sonra ikinci ve üçüncü günahı işlemeye başlayan kimse için artık bu günah kendisine hafif gelir. Başka ne gördün diye sorar bilge? Efendim bir koyun gördüm beş kişi onunla ilgilenirdi. Bilge cevap vermiş: O koyun dünyadır. Onun sırtına binenler padişahlardır. Koyunun bindiği kimseler ise insanlardan bir şeyler dilenenlerdir. Koyunun kuyruğunu tutanlar ise ömrünün sonuna gelmiş kimselerdir. Koyunun memelerini sağanlar tüccarlardır. Koyunun boynuzunu tutanlar ise dünyada büyük meşakkatler yaşayan kimselerdir, der. Azim bilge adama teşekkür eder. Peki yolda karnında yavruları havlayan köpek nedir? der. Bilge ona “başında akıl, gözünde görme kabiliyeti varsa sana anlattıklarımdan ders alıp kendini kurtarırsın” der. Azim, bilgeye seni yeterince dinledim. Ben buraya eğlence için gelmiştim gidip işime bakayım, der. Bilge, Azim’in yüzüne üç kez tükürür. Ben Azrail’im. Sana verilen öğüdü dinlemedin, canını alacağım, der. Azim’in yüzü sararmaya başlar. Can, Azim’in şehvet dolu bedenini terk eder.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan