Dünyayı değiştireceğim dedi...
Dünyayı değiştirmek istiyordu. Bunun için on yıl çalıştı. Sonra bunun imkânsız olduğunu anladı. Zira dünya uçsuz bucaksız bir yerdi. Diller farklı, insanlar farklı, yönetimler farklı, dinler farklı idi. Tüm dünyaya yetişmek, tüm dünyaya ulaşmak imkânsız görünüyordu. On yıllık çalışması boşa gidiyordu. Geriye kalan sadece yorgunluk ve ümitsizlik oluyordu.
Bu nedenle yeni bir plan kurdu ve ülkesini değiştirmeyi, düzeltmeyi
kafaya koydu. En azından ülkesinin sınırları belli idi. Dilini ve kültürünü
biliyordu. Bunun için elinden geleni yaptı. On yıl da ülkesini düzeltmek için
geçti. Sonra bunun da çok zor olduğunu gördü. Zira bir sürü şehir vardı. Her
şehrin ilçeleri ve köyleri vardı. İnsanların farklı beklenti ve ideolojileri
vardı. On yıl elinden geleni yaptı ama elinden bir şey gelmedi. Her yere
ulaşamıyordu. Kimisi açtı, kimisi toktu. Kimisi yetim, kimisi mağdur idi.
Kimisi fakir, kimisi zengin idi. Her sınıfın kendine ait sorunları vardı. Açı
mı doyuracaktı? Yoksa fakir olanı mı giydirecekti? Maddi imkânı olmadığı için
okuyamayan öğrenciler için mi çalışacaktı? Yoksa israfla mı mücadele edecekti?
Bu nedenle gücünün sınırlarını yeniden belirledi ve daha dar bir alanda
çalışmaya niyetlendi. En iyisi yaşadığı ili değiştirmekti. Yaşadığı ilin
sınırları belli idi. Her tarafına ulaşabilirim. İlçeleri belli, köyleri belli
idi.
Bu sefer de bunun için de çalıştı yıllarca. Planlar ve projeler
üretti. On yıl çalıştı. Sonra baktı değişen pek bir şey yok. Zira insanların
sonu yoktu. Her gün yenileri geliyordu. Çocuklar büyüyor, insanlar değişiyor ve
her tarafa yetişmek zor oluyordu. On yıl da böyle geçmişti.
Bu arada çoluk çocuğa karışmış. Ülkeler kurtarırken (!) çocuklarını
ihmal etmişti. Devlet kurup devlet yıkıyordu. Çocukları büyümüştü. Yıllar, on
yıllar geçmişti. O ülke, o şehir, o ilçe, o konferans, o sohbet derken evinden
uzak kalmış, çocuklarından ve eşinden ayrı kalmıştı. Hepsi büyümüş ve
değişmişti.
Tüm şehre de ulaşmanın zor olduğunu görünce bu sefer alanı daha da
daraltmaya karar verdi. En iyisi çocuklarını kurtarmak. Ama çocuklar büyümüştü.
Onları düzeltmek için uğraştı. Ama bu da olmuyordu. Çocuklar ondan yabancılaşmıştı.
Artık çocuklarına da sözü geçmiyordu. Çocuklar bildiğini okuyordu. Artık bir
kalıba sığmayacak kadar büyümüşlerdi. On yıl da belki böyle geçti ama çocuklar
söz dinlemeyecek kadar yabancılaşmıştı babalarından.
Koca bir kırk yıl geçmişti. Eli boştu. Tek bir hakkı kalmıştı.
Kendisini düzeltmek... Evet, kendisini düzeltmeliydi. Ahlakı, ibadeti, ilmi,
düşüncesi ve her şeyi ile düzelmeliydi. Ama bunu nasıl yapacaktı? Kim onu
düzeltecekti?
Kendisini düzeltmesi en iyisi olacaktı. Kendisini değiştirmeli idi.
Ama gel gör ki kendi nefsine dahi gücü yetmiyordu. Bunun için çok uğraştıysa da
olmuyor, olmuyor ve olmuyordu... Zira nefsi; katılaşmış, inatlaşmış ve söz
dinlemez olmuştu. Kırmızı çizgi, sabiteler ve kriterler adı altında kendisini
bazı düşüncelere ve hareketlere mahkûm yapmıştı. Yıllar önce çizmiş olduğu bu
sınırlar daha da büyümüş artık değişime ve dönüşüme müsait değildi.
İşte o an anladı ki, kendisine gücü yetmeyenin kimseye gücü yetmez.
Kendisini düzeltmeyen kişi kimseyi düzeltemez...
Her gece devlet kurup devlet yıkanlar, önce kendilerine İslam
devleti kursunlar. İçlerindeki ahlaksız devletleri yıkıp ahlak devleti
kursunlar. Kalplerine kökleri salmış şirk devletlerini yıkıp, tevhid devleti
kursunlar. Sonra dışarıda buna çaba göstersinler. Kendi bidat ve hurafelerini
terk etsinler, sonra elalemin yanlışı ile uğraşsınlar. Kendisine sözü
geçmeyenin, kimseye sözü geçemezdi.
Ama bunun da zamanı geçmişti. Yıllar önce dünyayı değiştirmeye
talip olmadan önce, kendisini değiştirmeli, kendisini ıslah etmeli, yakın
çevresinden başlayarak halkın ve ümmetin sorunlarına çözüm üretmeli idi. Ama o
ne yaptı? Kendisini değiştirmeden, dünyayı, dış dünyayı değiştirmek istedi.
Unutma! Eğer davet ettiğin dinin; tevhit, ahlak ve ibadet devletini kendi
nefsine hâkim kılarsan, kendi dışındaki dünyaya da söyleyecek sözün olur. Bu
din öncelikle başkalarına anlatmak için gelen bir edebiyat dini değildir. Önce
seni ikna etmeli, seni değiştirmelidir. Aksi halde sözün kimseye tesir etmez.