Dolar (USD)
34.16
Euro (EUR)
37.76
Gram Altın
2919.77
BIST 100
8898.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Eylül 2024

Durak

Bir ölçü uzunluğunda susma. Müzikte bu anlama gelen “durak” mecazi olarak ne çok anlama gelir. Kısa bir süre konaklanacak, durulacak yer için de “durak” deniliyor. Tabiî en çok bilinen anlamını hepimiz biliyoruz: “Şehir içi ulaşımındaki taşıtların durmak zorunda oldukları yer.” İnsanın da durmak zorunda kaldığı yerler var mıdır, varsa nelerdir bu duraklar? Bugün duralım, duraklamızı görelim.

Ne şiirdeki durak ne de vasıtaların durmak zorunda kaldıkları durak, asıl durak insanın iç yolculuğundaki duraklardır. Hep dışımızda aradık, dışımızdaki yolculuğa odaklandık. Oysa içimizdeki yol ve yolculuğa kendimizi veremedik. Gözümüz de sürekli dıştaki yolculuğu gördü.

Durak deyince bir mekânı düşündük. Bekledik, bekletildik. Sabrettik, sabırları zorladık. Hasretimizi giderdik. Kucaklaştık. Türküler söyledik. Şarkılar dinledik. Hep duraklar, hep sabırla bekleyişler… Sonunda ya kavuşmalar ya da hayal kırıklıkları yaşadık. Gelen de oldu, giden de. Uğurladık da uğurlandık da.

Mazide duraklara ait ne çok hatıralar vardır. Şimdi düşünsek, şimdi gitsek ta eskilere ve hiç ayrılmak istemediğimiz durakları canlandırsak gözümüzde. Neler neler gelip canlanır eskilerden Neler neler ölmüştür o duraklarda. Hüzünlerimiz artar, ağlarız. Ağlanacak bir durak ve hatıra kaldıysa! Yine de güzeldir. İnsanın ağlayabileceği, hiç mi hiç unutamadığı bir durak ve onunla ilgili hatırasının olması da güzel değil midir? Değerli olan zaten unutulmaz. Anlamlı olan kalbimizde durmaz mı? Evet, demek ki kalbimiz bir durak. Kalpler nice acıların ve sevinçlerin durduğu duraklardır.

“İnsan, âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.” diyordu Yahya Kemal. Ancak hayalimizdeki duraklarda mı kaldı mutluluklar. Orada mı unuttuk her şeyi. Hayal durakları, ne acı gelir insana. Çünkü bir türlü gerçekleşmeyen, gerçekleşmeyen hayaller… Ve hayalin durduğu, sessiz ve cansız uyuduğu duraklar. Sen bilirsin, sen içinde yaşarsın ve sen hep o duraktasındır. Kimseler o duraktan geçemez. Hep boştur o durak. O bozkır yalnızlığı…

Zordur bir durakta beklemek. Gidenin tekrar geleceğini düşünmek. Gelmeyeceğini bilsen de beklersin. Umutsuzca değil yok olarak, kendini yok ederek, yakarak beklersin. Bir serinlik beklersin. Cahit Külebi, içinden geçenleri söylemiştir, onu anarsın: “Benim doğduğum köylerde/Ceviz ağaçları yoktu,/Ben bu yüzden serinliğe hasretim” Çünkü varlığının onunla anlamı vardır. Haberi vardır veya yoktur. Biliyorsa beklenildiğini, dönmeyeceğini söylemişse yine de o durakta kalırsın. Ya o ya hiç!

“Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde.” diyen şairle aynı duygu seline düşmüşsünüzdür. Yüreğiniz bir enkazdır, altında kalan ise hayalleriniz. Şimdi yaşanılmamış hayatın uzak hayallerini, uzak bile değil, hiç gerçekleşemeyecek hayalleri enkazdan kurtarma çabası. Yitiktir akıl, ten enkaz, ruh âvâre. Ne diyordu şair? “Âvâreye her yer âşiyandır” Dönse âşiyan olacaktı durak. Ne yazık ki şimdi şehirler harap.

Yolcunun gayesi varmaktır, kavuşmaktır. Nasıl dönsün geriye? Tüm duraklarda beklemişse ve unutmamışsa niçin vazgeçsin? Evet, ne kadar durak varsa her birinde ayrı ayrı zamanlarda beklemişse… Zorlamak değildir bu, duraktakine zordur. Üstelik soramaz da. “…buradan geçer mi?” Oysa geçip gitti. Israr ise direnmektir, yenilmemek de değil, vazgeçmemektir. Vazgeçmek, reddetmek değilse de istememek, terk etmek, bırakmaktır. Ne terk etmek ne bırakmak… Bu durakta ısrarlı beklemektir aşk. Çünkü “Seni aldım bana ayırdım durma kendini/hatırlat/Durma kendini hatırlat/Durma göğe bakalım” diyordu şair “Göğe Bakma Durağı”nda.

“İkimiz birden sevinebiliriz.” derken ısrar etmiyor muydu? Hangi durak iki yüreği sevindirecekse ömür boyu onu aramaya, orada beklemeye kim katlanmaz ki? Şimdi tüm duraklara bir parçamı bıraktım. Seni bekliyor, tüm duraklarda bir derbeder. Ömür ise işliyor mahzun tik tak sesiyle.