Duygusal şiddet can yakar
Şiddet denilince ilk aklımıza gelen fiziksel şiddet, özellikle de kadına yönelik fiziksel şiddettir. Oysa yalnız fiziksel şiddet olmadığı gibi sadece kadınlara yönelik şiddet de yoktur. Daha geniş anlamda çocuklara ve erkeklere yönelik şiddet de söz konusudur. Fiziksel şiddete oranla daha çok yaygın olmasına rağmen duygusal şiddet en çok göz ardı edilen bir şiddet türüdür. Bu tür şiddetin gözle görülür etkileri yoktur ancak verdiği ruhsal zarar fiziksel şiddetin yarattığı etkiden daha fazladır.
Muhatabını hayata karşı yoran bu şiddet türü, sürekli savunma hâlinde yaşamaya maruz bırakır kişiyi. Hem dışarıya karşı hem de kendi içinde bitmek bilmez bir savunma halidir bu. Üstelik bu kişiler neye maruz kaldığını tanımlayacak halde de değildir. Çünkü çoğu zaman sevgi adı altında yapılır bu şiddet, bazen de korumak namına...
Hâl böyle olunca duygusal şiddet gören kişiler, bu davranışları tanımlamakta ve kendilerinde yarattığı duyguyu ifade etmekte zorlanırlar. Çaresizce kabullenirler mağduriyetlerini. Belki mağdur olduklarının bile farkında değillerdir. Tanımlayamadığı bir şeyi çözemez insan.
Duygusal olarak zarar veren bir ilişkide şiddete maruz kalan birey, karşı tarafın bakışlarından, ses tonundan, kullanılan sözcüklere ve yüz ifadesine kadar her türlü hareketine karşı daha çok hassaslaşır. Tüm bunlar muhatabının agresyonunun sinyalidir onun için. Benzer şeylerin sürekli tekrarı, kişinin huzursuz yaşamasına neden olur.
Seligman'ın deneyindeki elektrik şokundan kurtulamayacağını fark eden farelerin, bir süre sonra şoktan kurtulmak için çabalamayı bırakması ve acıyı kabullenmesi gibi bireylerde bu ilişki içerisinde gördükleri zarardan kendilerini kurtarma çabasını bırakır. Zamanla kendisini suçlamaya başlar. Ne yazık ki çevresi de çoğu zaman bu düşüncesini destekler. Hatta, ona kendisini düzeltmesi yönünde bazı nasihatler dahi verilir. Hele ki psikolojik şiddete maruz kalan bireyin, vicdanı yönü fazla gelişmişse, vay hâline! Çevresinden olumsuz yönlendirmelere ihtiyaç duymadan da kendilerini mahkum edebilir bu kişiler. Hep suç işliyormuş gibi hisseder ve sürekli bir yetersizlik hissiyle yaşarlar günlük hayatlarını...
Duygusal şiddetin başka çeşitleri de vardır: İhmal bunlardan biridir. Duygusal ihmal, hislere değer vermemek şeklinde ortaya çıkar. Hislerine ya da düşüncelerine değer verilmeyen bir çocuk hayatı boyunca problem çözümünde zorlanacaktır. Hayatındaki sorumluluklar onun için zorlaşacak ufacık sorunlar büyüyerek dağ gibi yığılacaktır önüne. Küçük sorunlara dahi çözüm üretemeyecektir.
Sosyal ve maddi ihmaller de vardır. Meselâ, çalışmayan bir hanımın eşinin onun maddi ihtiyaçlarını karşılamaması, evin geçimini düşünmemesi de bir ihmaldir. Bu tür ihmale maruz kalan kadın, çalışarak ayakları üzerinde durabileceğini düşünür. Çoğu zaman fıtratına hiç uygun olmayan, bedenen ve de psikolojik olarak zorlanacağı bir yükün altına girer. İhtiyacı olan şey bu değildir. İhtiyacı olan en önemli konu, içinde bulunduğu durumun farkında olmasıdır.