Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.97
Gram Altın
2324.31
BIST 100
9089.3
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Şubat 2021

Duyulması gereken ses: Vicdan

Bu hayatta her şey zıddı ile kaimdir. İyiyi tanımlayabilmek için kötünün ne olduğunun bilinmesi gerekir. Bir sınıfta bir öğrenciye çalışkan diyebilmek için onun ders çalışıyor olması yetmez, bunun yanında aynı sınıfta tembel öğrencinin de olması gerekir. Aksi takdirde çalışkanın kıymeti bilinmez.

Bir önceki yıldan bize miras olarak kalan bir virüs illeti ile bu yılın başlarında da mücadeleye son sürat devam ederken her geçen gün bir yaprak düşüyor hayat ağacımızdan. Sitemler, öfkeler, hüzünler, gözyaşları büyütüyoruz gidenlerin arkasından. Lakin her ölüm biraz daha diri kılıyor bizi ve yaşama tutunmak adına tedbirler yeşertiyoruz hayat bahçemizde. Tedbirleri büyütürken yaşamak daha anlamlı gelmeye başlıyor ve nefes alış verişlerimizin sürekli olabilmesi adına yeni çözümler arayıp bulmaya çalışıyoruz.

İnsan yaşam adına ne ararsa arasın, hakikat penceresinden bakabildiği müddetçe Yaradan’ın ne kadar yüce bir lütuf sahibi olduğunu görecektir. Bunun en güzel örneği de şu yazıyı okurken sizin için en büyük nimet olan görme yetinizin olmasıdır. Gören gözümüz ruhumuzun ışığıdır. İnsan için en büyük nimetlerin başında gelen görme yetisi gelmektedir. Bu yeti, aynı zamanda keşif yolculuğumuzun en büyük yardımcısıdır. Bir nesneyi, bir canlıyı tanımlayabilmek, anlayıp, kavramlaştırıp yorumlayabilmek için o nesneyi görmek gerekir. İnsan göremediği her şeyin körüdür.

Gözüyle kendi dışındaki dünyayı görüp anlamlandırabilen insan neyin doğru neyin yanlış olduğunu ise gözüyle gördükten sonra kendine ait bir takım kodlarla zihnine gönderir ve oradan da kalbine ulaştırır. Gözle gördüğümüz eylem ruhumuzun sesi olan vicdan terazisinde tartılır. Tartının neticesinde eylemin doğruluğu veya yanlışlığı hakiki anlamını bulur.

Tolstoy’un da dediği gibi “İnsanın gören ruhanî kısmı olan vicdan, pusulanın ibresi gibi insan doğru yoldan ayrıldığı zaman hareket eder.” Vicdan harekete geçtiği zaman da insan doğru yoldan çıkmış ve hedefinden sapmış demektir. Bu noktada devreye vicdanın sesi girer.

Vicdanının sesini duyabilen insanların pusulası her zaman doğru yolu gösterir ve o istikamet üzere yürümesini sağlar. Bu sese sağır kalanlara ise hayat denizinde hiçbir rüzgâr artık fayda sağlayamaz. Kim bilir, hayatının her aşamasında daima kötülük yapan ve iyiliğin ne olduğunu unutan insanlara “vicdansız” denmesi de bu yüzdendir.

Görmek kadar duyabilmenin de ne kadar önemli olduğunu bize gösteren bu durum duyulması gereken en önemli sesin vicdanın sesi olduğu hakikatini bir kez daha yüzümüze bir şamar misali vurmaktadır.

Görmenin ve duymanın bu kadar önemli olduğu bir dönemde hakikate kör ve sağır kalmak insanın anlam arayışı yolculuğunda doğruyu bulamayacağının en büyük işaretidir.

Her şeyin zıddıyla kaim olduğu bu hayatta görmenin ne denli önemli bir meleke olduğunu bu yetisini kaybetmiş kişilere bakarak daha iyi anlıyor insan.

Görmek, duymak ve idrak üçgeninde olayı değerlendirdiğimizde insanın içinde vicdanın sesinin yanında bir de nefsin sesi vardır. Bu sesin tonu vicdanın sesine nazaran daha yüksek çıkar ve kulak bu sesi daha çok işitir. Asıl duyulması gereken ses olan ağırbaşlı ve sakin olan vicdanın sesini bastırmaya çalışır. Ancak dikkat edilirse bir mecliste en üst perdeden çıkan ses genellikle o tartışmada haksız olan tarafın sesidir. Haklı olan kişi kendinden gayet emin, sakin ve sade bir dille tane tane konuşur. Yüksek çıkan ses karşısındakini ikna etmeye çalışırken, sakin olan ses ise muhatabının kulağından ziyade ruhuna dokunmaya ve onun hakikati görmesine vesile olmaya çalışır. Müzik de öyle değil midir? Yüksek sesli müzikler anı yaşamak gibi bizi anlık eğlencenin içine sokarken, hafif tondaki müzikler ise ruhumuza dokunur ve bizi dinginleştirir.

İşin özü olarak zıddı ile kaim olan bu hayat yolculuğunda hakikati görebilmek adına vicdanımızın sesine her dem kulak vermeli ve onun çizdiği rotada hareket etmeliyiz. Vicdan, insanın hakikati gören gözünün sesidir. Ne yazık ki, insan görmek istemeyen kişi kadar da kör değildir.

Rabbimiz, Bakara Suresi’nin 18. ayetinde “Onlar, sağır, dilsiz ve kördürler. Onun için hakka dönmezler.” diye nitelendirdiği kimselerden bizi eylemesin. Bunun için de içimizde var olan vicdanımızın sesini dinleyip hakikat yolculuğunda pusulamız şaşmadan devam edelim. Yaşamı anlamlandırmanın yolu içimizdeki güzellikleri hayat bahçesine ekmekten geçer. Hayat bahçesini güller ve güzelliklerle dolduranlara selam olsun.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan