Eleştirme cesareti
İnsan, her açıdan çoğulcu bir varlıktır. Toplum, farklı
insanların bir araya gelmesinden ve insani çeşitliliklerini birlikte
yaşamalarından oluşan bir durumdur. Hiç kimse,
kendi özgün durumunu mutlak tek ve üstün gerçeklik olarak sunamayacağı gibi, diğer
insanların gerçekliklerini tamamen
değersizleştiremez ve yadsıyamaz. İnsan, aynı zamanda elindekiyle
yetinmeyen bir varlıktır. Birey, sürekli olarak kendisi, toplum ve dünya ve
doğa hakkında değerlendirmelerde bulunmaktadır ve yeni sözler söylemeye
çalışmaktadır. İnsanın sürekli olarak söz söylemeye çalışması, çok verimli,
yapıcı ve üretici bir çabadır. İnsan, geçmişe mahkum olmak yerine, gelecekle
meşgul olmaktadır. Hayatı, insanı, doğayı ve dünyayı yenileyen sürekli söz
söyleme faaliyetidir.
Söz söyleme faaliyeti, aynı zamanda eleştiri yapma faaliyetidir. Eleştiri
faaliyeti, var olan ve elde olanı aşma,
onun üstüne yeni şeyler ekleme, çıkarma veya yapma faaliyetidir. Eleştirmek,
dinamik bir şekilde hayatı, toplumu ve insanı canlı tutma çabasıdır. Eleştirme
yeteneğine sahip tek varlık, insandır. İnsan, eleştirme yeteneği sayesinde
kendisini geliştirmekte ve yenilemektedir. İnsanlığın
medeniyet destanını, tamamen eleştirme faaliyetine borçluyuz.
Eleştirme faaliyeti, farklı, özgün ve özgür olma çabasıdır. Farklı, özgün ve
özgür olmayı hedeflemiş insanlar, eleştirmeye ve eleştirilmeye ihtiyaç
duyarlar, eleştirme arayışında olurlar ve eleştiriyi çok değerli sözler olarak
dinlerler. Sözü değersiz görenlerin, eleştiriyi de değersiz görecekleri
açıktır. Eleştiriye ve söze, fikre ve düşünmeye, bilgiye ve birikime, konuşmaya
ve dinlemeye aynı zamanda değer veren bir kapasiteye ve yeteneğe ihtiyaç
vardır.
Dünyada
en zor olan şey, eleştirmektir. Var olan durum üstüne yeni bir yaklaşım
geliştirmek, yetersizlikleri ortaya koymak, bir duruma dair farklı bakış
açıları ortaya koymak, sanıldığı kadar kolay değildir. Eleştiri, gelişi güzel konuşmak, karalamak veya
kötülemek değildir. Eleştirmek hayata, insana, doğaya, tarihe ve topluma sahici
olarak bakma ve yenileme çabasıdır. Eleştirinin olmadığı yerde karalamalar,
kötülemeler, karartmalar ve kötülükler eksik olmamaktadır. Eleştirinin olmadığı
yerde nitelikli ve derinlikli bir
edebiyat, sanat, felsefe, bilim, ahlak, maneviyat, teoloji ve siyaset oluşmamaktadır. Hayatta eksik ve sorun olan
şeyler, sahici anlamda eleştirinin yokluğunda oluşmaktadır. Gerçek çözümleri,
imkanları ve araçları oluşturan şey ise,
sahici anlamda eleştirinin özgürce
harekete geçmesi, ifade edilmesi ve pratiğe dökülmesidir.
Bireyleri
susturmak, onlara susmanın ve itaat etmenin dışında yol bırakmamak şiddettir.
Başka bir ifade ile insanın eleştirme imkanını köreltmek ve ortadan kaldırmak,
şiddeti, fanatizmi ve cehaleti beslemektedir. Eleştiri, bir insan hakkıdır.
Eleştirmeyi insan hakkı olarak tanımayan her türlü, tutum ve uygulama şiddet
dahil bütün kötülüklerin kapısını açmaktadır.
Eleştirilmeme
şeklinde bir imtiyaza sahip olan hiçbir kimlik, inanç, mahalle, kültür, kitap
ve kişi yoktur. İnsana dair her şey, eleştirilmeyi gerektirmektedir. Tanrı
adına konuştuğunu iddia eden kişi, kurum, kimlik ve gruplar, aslında hem ilahi
hem insani olanı inkar etmektedirler. İnsanı var kılan şey, insana dair her
şeyin eleştirilmesidir. Hayat ve insan, siyah ve beyaz, iyi ve kötü şeklinde
katı iki kutba ayrılmamıştır. Hayat ve
insan, sayısız seçenekten ve ihtimalden oluşan gerçekliklerdir. Eleştirmek,
hayatı, doğayı ve insanı iki mutlak seçeneğe hapsetmeden, çoklu olasılıklar
dünyasında keşfetme ve anlama çabasıdır.
Bütün
insanların eleştirmeye ve eleştirilmeye hakları vardır. Hiç kimsenin, diğer
insanlara sen kim oluyorsun beni eleştiriyorsun diyerek onları susturma, kriminalize etme,
ötekileştirme ve değersizleştirme hakkı yoktur. Eleştirmek, cesaret ve cüret
etmektir. Başkaları tarafından ifade
edilen ve yapılan söz, tutum ve davranışları eleştirmek ve onlara katkılar
sunmak, cesaret ve cüret işidir. İnsanı çocuksu ve ilkel durumlara hapsolmaktan
kurtaran temel dinamik akılla, bilgiyle
ve üretmeyle yapılan eleştirme cesaretidir.