Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 May 2021

​Erken seçim çağrıları üzerine…

Sayın Cumhurbaşkanı, başta esnaflarımız olmak üzere “kapanmalardan” dolayı sıkıntı çeken vatandaşlarımızdan helâllik isteyince, muhalefetten “Erken seçime gidelim, helâlleşelim!” yollu çıkışlar geldi.

Muhalefetin “erken seçim” için ısrarlı olduğunu, siyasi iktidarın devrilmesi için kampanyalar yürüten odakların da, bunun propagandasına iyice hız verdiklerini görüyoruz.

Siyasi iktidarın bugün yapılacak seçimden tarihinde görmediği kadar “düşük oy oranıyla” çıkacağına ilişkin değerlendirmelerin de gittikçe ağırlık kazandığı bir süreçten geçiyoruz.

Farklı eğilimlerdeki anket şirketlerinin kamuoyuna açıkladıkları oranlara baktığımızda da, siyasi iktidarın “epeyce” oy kaybettiği yönünde bir kanaate sahip oluyoruz.

Son vakitlerde bize gelen soruların büyük bölümü de bu meseleyle ilgili:

Ana soru şu:

Muhalefetin “Bunların durumu toparlaması artık mümkün değil, kesinlikle gidiyorlar… Bunu onlar da gördü, dağılmalar başladı ve gittikçe belirginleşen panik havası, hata üstüne hata yapmalarına yol açıyor!” yollu söylemi gerçekleri ne kadar yansıtıyor?

*************************

BUGÜN SEÇİM OLSA, İKİ SENE SONRA SEÇİM OLSA?

Öncelikle, evet, AK Parti’ye teveccühte azalma var.

Bunu, çarşıda, pazarda, her yerde görüyoruz.

AK Parti’nin İstanbul’u büyük fark yiyerek kaybettiği ikinci tur seçiminden evvel, Haseki-Fındıkzade taraflarındaki “Cuma Pazarı”nın bütün sokaklarında “kişisel anket çalışması” yapmış, durumu net bir şekilde görmüş ve seçimi CHP ve HDP’nin başı çektiği “ittifakın” açık farkla kazanacağını açıkça ifade etmiştik.

Bundan dolayı da, “Muhafaza-KÂR” takımın “her dönemin adamı”, “neyi savunuyorsa ona zararlı” kariyerist tipleri tarafından hedefe yerleştirilmiştik.

O günlerde seçime kısa bir süre vardı ve böylesine net ifadeler kullanmak kolaydı.

Bugünkü tabloya bakarak, birbuçuk, iki sene sonra yapılacak seçimler için bir değerlendirmede bulunmak doğru olmaz.

Bugünkü tabloya şöyle bir bakacak olursak…

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, AK Parti’de erime var.

Bununla birlikte, AK Parti’nin kaybetmiş gibi göründüğü oyların kahir ekseriyeti, “kararsız” durumda.

AK Parti’nin oy grafiği “aşağı yönlü” ama muhalefette bu oyları “çekebilecek” bir yapı da yok.

İktidar’dan kopanların kurdukları Deva Partisi ile Gelecek Partisi’nin durumları ortada,.

Deva Partisi’nin sosyal medyaya yüklenerek ve genel başkanını “Ekonomiyi düze çıkartacak bir kahraman” olarak sunmaya çalışarak oluşturmaya çalıştığı “imaj” pek tutmadı.

Genel Başkan Ali Babacan, Halk TV’de, AK Parti mensubu olduğu günlerde, Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ı arkadan hançerlemeye çalıştığını ilân ederek, “Onu devirmek için her şeyi yapmaya hazırım, yeter ki çatıya beni çıkartın!” örtük mesajını verdi ama, halktaki karşılığı, bütün “kabartma” çalışmalarına rağmen bu kadar “yetersiz” olan bir Genel Başkan’ı taşımak hiç de kolay değil.

İki yeni partinin, giden oylar için ciddi çekim alanları olmadığını söyledik.

Ontolojik gerçekleri, CHP’yi de belli bir yere hapsediyor, bilinen bir gerçek.

Yerel seçimlerdeki “başarı”yı, büyük ölçüde “HDP’ye borçlanmakla” elde ettiler.

PKK’nın uzantısı olarak faaliyet gösteren HDP’nin, yerel yönetimlerden talepleri her geçen gün artıyor.

HDP, sürekli olarak “diyet” istiyor!

Yereldeki “paylaşım” kavgası, ittifakın zeminini çatlatıyor.

Önümüzdeki süreçte, HDP ile CHP arasındaki derin çekişmenin, o taraftaki bütün hesapları alt üst etmesi sürpriz olmaz.

Bir bakmışsınız, HDP “ittifakı” bölüvermiş!..

Geçelim…

İyi Parti’nin Genel Başkanı Meral Akşener iyi performans gösteriyor.

Konuşmaları, çıkışları etkili.

Şu an için ne söyleyeceği, ne yapacağı en fazla merak edilen genel başkanlardan.

Bununla birlikte, özellikle AK Parti’nin “küskün”, “kırgın”, “buruk” tabanından ciddi mânâda oy çekebildiği yönünde bir kanaat edinmedim.

Yıllar yılı binlercesini “birebir tanıdığımız”, görüştüğümüz “buruk” AK Partililerden bazıları “tercih değiştirmekten” bahsediyor ama “Oyum şu partiye.” diyen çok değil.

Bunların bir bölümü “Fatih Erbakan’a oy verebilirim.” diyor ama verirler mi, belli değil.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın helâllik istediği ve helâllik istemeyi ihmal ettiği geniş kitlelerin daha çok “Hele bir bekleyelim” durumunda olduklarını ve AK Parti’den, daha doğrusu Sayın Cumhurbaşkanı’ndan hamle üstüne hamle beklediklerini, ümitlerini muhafaza etmeye çalıştıklarını net bir şekilde görüyorum.

AK Parti’de “Ömer” arayışları şu ana kadar, hissedilebilir, tabanı etkileyebilir oranda sonuç doğurmadı.

Bazı Ak Parti yöneticilerinin ve bazı bakanların, sürekli olarak “AK Parti’nin kalesine gol atmaları” tabanı iyice şaşırtıyor.

Plânsızlık, programsızlık, koordinasyonsuzluk o boyutlara gelmiş durumda ki, büyük bir havayla ortaya konulan “film” geri çekiliyor…

Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine olduğu söylenen bir etkinlik Kemal Kılıçdaroğlu’na yarıyor!

Öte yandan;

“Turist gelsin” diye yapılan işler, edilen lâflar, filmler, hepimizi yaralıyor.

Evet turist gelsin.

Bunu hepimiz isteriz de…

Turist böyle gelmez ki!..

Bu ne “usul bilmezliktir” arkadaş!

Derken…

Vatandaş, “Allah Allah, bunlar hiç mi istişare etmezler birileriyle, böyle hataları nasıl olur da yaparlar?” diye sorup duruyor.

Ekonomideki sıkıntılar malûm.

Evet, Merkez Bankası başkanları değişebilir ama kısa sürelerde gerçekleşen değişimler, ister istemez sıkıntılara yol açar…

Yönetimde istikrar çok mühimdir malûm.

Öte yandan;

Dış dünyadaki gelişmeler lehimize çalışmıyor maalesef.

Amerikan dolarlarının büyük bölümü “anavatanlarına” dönmekte, daha da dönecek gibi.

Üretim devlerinin, “plândemi” ortamından hızla çıkmaları, üretim ve tüketime yönelmeleri, “emtia fiyatlarını” hızla arttırıyor.

Küresel enflasyon artışı devam ediyor.

Bu artış, en çok Türkiye gibi “ekonomisi kırılgan” ülkeleri etkiliyor ve etkileyecek maalesef!..

Bizdeki faiz oranları çok yüksek olduğu halde, dolar ve altına kaçış engellenemiyor, yükselişler dizginlenemiyor…

Kısa süreli geri çekilmeler de, hep “alım fırsatı” olarak görülüyor.

Ülkenin ve büyük miktarlarda dolar borçlusu olan özel sektör devlerinin, Amerikan Doları talebinin gittikçe artacağı biliniyor.

Plândeminin, turizme ve büyük oranda istihdam sağlayan diğer sektörlere olumsuz etkileri, câri açığımızı büyütecek.

Dünyadaki savaş, çatışma, çekişme alanlarının gittikçe kızışması da, riski iyice arttırıyor.

Bu ortamlarda, enerji maliyetleri yükselir ve bundan da en fazla bizim gibi enerjide büyük oranda dışa bağımlı olan ülkeler etkilenir.

*

Sıkıntı çok.

Siyasi iktidar bu sıkıntıları aşabilmek için, “dış politika” alanında hamleler yapmaya, “kızgın demiri soğutmaya” çalışıyor ama…

Başta terörist İsrail olmak üzere, “kandan, zulümden, gözyaşından” beslenen devletlerin yaptıkları, durumu iyice güçleştiriyor.

Evet, birçok sıkıntı var...

Bunu anladık.

Peki bütün bunlardan nasıl bir siyasi sonuç doğar?

Soruyu netleştirelim:

“Bu süreç Cumhurbaşkanı’nın ve Ak Parti’nin iktidardan inmesine yol açar mı?”

Bugünkü tabloya bakarak “Evet, açabilir!” diyebilirsiniz.

Ancak…

Her türlü olumsuz göstergeye rağmen, Türkiye’yi “yönetebilecek” bir yapının, bir “ittifak modeli”nin bugünkü siyasi tablodan çıkmadığını görüyorum

Yakın vadede de çıkacağına dair bir emare görmüyorum.

Bunu “dış dünya”nın etkili unsurları da görüyordur herhalde.

*

Bu yazının son cümlesi şu olsun:

Mevcutlar arasındaki “seçim”de, “her şeye rağmen” “Siyasi İktidar”ın öne çıkacağını düşünüyorum.